Göçmen Dayanışma Mutfağı‘nın bu sene öldürülen göçmen kadınlar Jesca Nankabirwa ve Amina Tau Cady için kaleme aldığı açıklamayı paylaşıyoruz
* * *
Jesca Nankabirwa, Ugandalı bir kadındı, tekstil işçisiydi ve iki çocuk annesiydi. Cansız bedeni Eylül 2014’te, İstanbul Yenibosna Hastanesi’nde teşhis edildi. Bir yanda medya’nın sesi, bir yanda arkadaşlarının ifadeleri yer aldı. Medya cinayete dair farklı bilgiler veriyor. Arkadaşları Jesca’nın bir telefon çağrısı aldığı ve birileriyle buluşmak üzere evden ayrıldığını söylüyorlar. Onlara göre, Edirnekapı’da bir yerlerde bir dairede önce birkaç erkek tarafından tecavüze uğradı ve pencereden itilerek hayatına son verildi.
Komşulardan birinin polise verdiği bilgiye göre dairede bir kavga çıktı. Sonra, aynı komşu merdivenlerde Enver Dursun ile karşılaştı, Enver Dursun kadını pencereden dışarı ittiğini kabul etti. Dursun tutuklandı. Kısa bir süre sonra Jesca’nın kaza sonucu ya da intihar sonucu öldüğü iddiasıyla salıverildi. Duruşma 16 Nisan’da başladı. Bununla birlikte Dursun, Jesca Nankabirwa’yı pencereden ittiğini kabul etmiş bulunuyor. Savcı Dursun için müebbet hapis talebinde bulundu.
Jesca Nankabirwa erkeklerin öldürdüğü birçok kadından biri.
Biz bu davanın detaylarının belirginlik kazanmasını ve katil(ler)in mahkum edilmesini istiyoruz. Duruşma aynı zamanda başka bir önemli soruya da ışık tutmalı: Bu ırkçılıkla ilgili bir cinayet mi? Bu zaten güvencesiz hayat koşulları altında çalışan bir (kayıtsız) göçmenin kurban gittiği bir cinayet miydi?
Kayıtsız göçmen kadınlar saldırıya çok açık bir grup ve çoğu zaman sömürü, taciz ve şiddete karşı hayatlarının her alanında mücadele veriyorlar. Güvencesiz ikamet koşulları sebebiyle polise yapılacak ihbar bir tercih olmuyor. Bu sebeple arkadaşları ve “Sınır Tanımayan Kadınlar” tarafından organize edilen cenaze yürüyüşünde Sivil Kriz Merkezi’ne acilen duyulan ihtiyaç üzerinde duruldu.
Biz göçmen kadınların cinsel şiddet veya taciz durumlarında şikayette bulunma imkanlarının olmasını talep ediyoruz. Bunu birçok dilde yapabilmelerini talep ediyoruz. Ayrıca sağlık, barınma ve yasal destek konularında sınırdışı edilme ya da oturma izni durumlarından dolayı korku duymadan başvuru yapabilmelerini talep ediyoruz.
Biz Göçmen Dayanışma Mutfağı olarak bu davaya destek veriyoruz.
Jesca Nankabirwa’nın ölümü kadına ve özellikle göçmen kadınlara gösterilen şiddetin her gün gördüğümüz örneklerinden sadece biri.
Amina Tau Cady, Kamerunlu bir kadındı ve sığınmacıydı. Bu yıl ocak ayı başlarında İzmir’de geri gönderme merkezinde öldü. Çok yakın bir zamanda doğum yapmıştı ve çok ciddi sağlık sıkıntıları vardı. Amina ve yeni doğmuş bebeği tecritte yaşamaya mahkum edildi. Özel tıbbi bakıma ihtiyaçları vardı ama bu ihtiyaçlar giderilmedi. Aynı tecritte her ikisi de insanlık dışı koşullar sebebiyle öldüler.
Bu tür vakalar belli politik tercihlere ve ilgili politikalara dikkat çekmenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu sadece insan haklarını hiçe saymak ve yasal süreçlere ve adalet adalet sistemine erişimi engellemekle ilgili değil. Böyle vakalarda kişilerin yaşam hakları bile yadsınıyor.
Biz herkesin yaşam hakkını ve sömürüden uzak bir hayat sürme hakkını savunuyoruz. Herkesin sağlıklı bir hayat sürme ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı vardır. Kimsenin cinsiyet ve vatandaşlık sebebiyle haklarından mahrum bırakılamayacağını savunuyoruz çünkü kimse diğerinden daha az değerli değildir.
Tarlabaşında bir mutfak var
Başka mutfaklara hiç benzemeyen bir mutfak. Ne bir şefi var ne de müşterisi. Burada herkes birer aşçıdır ve pişen yemeği herkes paylaşır. Burası mahallenin mutfağıdır; herkesler hoşgelir.Yerel pazarlar, dükkânlar, kuruluşlar, çiftçi kooperatifleri ve farklı kolektifler sundukları sebze, tahıl, bakliyat, yağ ve çeşitli malzemelerle mutfağa katkı sağlar. Mutfağa gelen herkes kaynayan tencereye koyacak bir şeyler getirir, tencereyi karıştırır, her işin ucundan tutar. Mutfakta para ya da kredi kartı değil de dayanışma ve işbirliği geçer. Burası yemeğin, emeğin, fikirlerin, gündelik hayatın ve hikâyelerimizin paylaşıldığı bir yerdir. Burada sadece yemek yenmez. İsteyen herkes atölyeler açarak bilgi, yetenek ve deneyimlerini paylaşır. Çünkü birimizin herhangi bir yeteneği bir başkasının işine yarayabilir. Başlangıç olarak Türkçe ve İngilizce dersleri, göçmenler için hukuki danışmanlık, çocuklar için aktiviteler ve herkes için elişi çalışmalarının olacağı mutfağa herkes katkı sunabilir. Bu mutfak bizi birbirimizden ayıran her türlü sınıra karşı dayanışmanın ve paylaşmanın mutfağıdır.Dünyanın bütün mideleri birleşin!