ManşetTürkiye

Erdoğan: Efendileriniz ipinizi gevşetmeden tuvalete bile gidemezsiniz

0

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Uludere’de 35 kişinin öldüğü olayla ilgili Genelkurmay Başkanlığı’ının adli ve idari inceleme başlatıldığını belirtirken, BDP’yi kastederek cenazeler üzerinden istismar ve fitne faaliyetleri yapıldığını söyledi. Cenazeleri bile Türk Kürt diye ayıranların şeytanın yolunda yürüdüğünü kaydeden Erdoğan, “Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmeden tuvalete bile gidemezsiniz” dedi. Başbakan Erdoğan Uludere’deki ölümleri Mustafa Muğlalı olayına benzetmesi nedeniyle CHP’yi de sert bir dille eleştirdi.

Konunun takipçisi olduklarını Genelkurmay Başkanımdan tekrar duydum, dinledim. Bu yapılan çalışmalar, gösterdikleri hassasiyet sebebiyle gerek Genelkurmay Başkanıma, gerek bölgede hizmet veren komuta kademesinin hepsine, bu konudaki hassasiyetleri sebebiyle de şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Medyaya rağmen teşekkür ediyorum. Çünkü bazı gerçekleri görüyor, biliyorum.

Devlet milletini bombalıyor diye göstermek isteyen bir kısım medyanın gayetlerini de gayet iyi biliyoruz.

Onların da arkasında ne tür emellerin, amellerin olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunlar aynı şeyleri bizim için de yapıyorlar. Çünkü bizim de onların istekleri istikametinde hareket etmeyen bir hükümet olmamız sebebiyle bundan çok rahatsız oluyorlar.

Şunu çok açık net söylemek durumundayım; özellikle bu ülkede 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarını ilmik ilmik işleyen tek iktidar biz olduk. Buna devam ediyoruz, devam ettireceğiz. Anamuhalefet partisi ‘şöyle’ der, ‘böyle’ der, bu da bizi pek ilgilendirmiyor.

Şırnak’ın Uludere ilçesinde meydana gelen elim hadisenin ardından cenazeler üzerinden derhal istismar, fitne faaliyetlerine başlayanları gördük… Kim ki ‘Uludere’de 35 Kürt öldürüldü’ diyerek meseleyi etnik zemine taşıyorsa, o her türlü milli, manevi, insani ve vicdanı değeri ayaklarının altına almış ve çiğnemiş demektir.

Biz olaya böyle bakmıyoruz. Biz ‘Uludere’de 35 insan hayatını kaybetmiştir, biz böyle bakıyoruz. 35 can yitirilmiştir, 35 vatandaşımız, kardeşlerimiz kaybedilmiştir’ diye bakıyoruz. Ama onlar, maalesef etnik zemini kurcalamak suretiyle ülkemizi hep bölmenin, parçalamanın gayreti içinde oldukları için burada da o istismarı ortaya koyuyorlar.

Hale bakın…Cenazeleri bile etnik kökenleriyle tasnif edenler insanlıktan nasibini alamayanlardır. Siyasi zihniyeti nedir bilemem. Ancak, mesela orada ölenlerden bir tanesinin ablası da benim kadın kollarımda çalışan, orada başkanlık yapan bir bayan. Bu da var, ama bizden bunun istismarını duydunuz mu? Biz böyle bir şey yapamayız. Bunların kalpleri kararmış, bunlar vicdanlarını yitirmişler.

Irkçılık ve faşizm küstahça böbürlenen, kibirlenen iblisin yani şeytanın açtığı bir yoldur. Cenazeleri bile Kürt Türk diye ayıranlar, işte iblisin yolunda, şeytanın izinde yürüyenlerdir. İşte, İstanbul’da bu acı hadiseyle ilgili olarak yaptıkları basın toplantısının görüntülerini izlediniz değil mi? Güya acı içindeler ama kameraların önünde kahkahalar atmaktan çekinmeyecek kadar insafsızlar, vicdansızlar.

Bunların koruculara nasıl baktıklarını biz çok iyi biliyoruz. O korucu kardeşlerimizi nasıl hedef yaptıklarını, tehdit ettiklerini, terör örgütüne nasıl hedef gösterdiklerini biz çok iyi biliyoruz. O cenazelerin, o tabutların üzerine parti bayraklarını asmak ikiyüzlülük, fırsatçılık değil de nedir?

Cenazede, teröristbaşının resmini taşıyanlar neye hizmet etmek istiyorlar? Sonra birileri çıkıyor, bazı densizler çıkıyor, bu olay üzerinden, ‘Bu ülke bölünmüştür’ diyor. Ya sen kimsin, kimi temsil ediyorsun, kimin adına konuşuyorsun?

Siz silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz. Neyi, kimi bölüyorsunuz? Bugüne kadar masum insanların, sivillerin, görevini yapan vatan evlatlarının terörist eylemler sonucu hayatını yitirmesine hangi tepkiyi verdiniz? Terör olayları sebebiyle mağduriyet yaşayan, terör örgütünün canlı kalkan yapması sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımız için hangi tepkiyi gösterdiniz?

Terör ortamında istenmeyen, arzu edilmeyen kayıplar maalesef yaşanabiliyor. Bundan dolayı terör örgütüne sorumluluk yükleyip, ‘yeter artık’ diyebildiniz mi? Terör olmasa bu acılar, bu kayıplar yaşanmayacağına göre terörü bir yöntem olarak seçenlere karşı en ufak bir eleştiri getirebildiniz mi?

Eline silah alıp öldürmeyi bir yöntem olarak seçen teröriste tek bir laf söylemeyip, ülkesini ve milletini korumak için mücadele eden güvenlik güçlerini suçlamak nasıl bir hezeyandır? Bu millet, bu ülke habis bir ur karşısında teslim olmayacak kadar asildir, güçlüdür, sağlamdır, en önemlisi de bir ananın çocukları gibi bir elin parmakları gibi birbirinin kardeşidir. Bunu böyle bilin.

Sizin nifak tohumlarınız bu topraklarda asla kök salamaz. Apo’ya peygamber diyenlerin Kürtler’in dinini Zerdüştlük sananların, her türlü kutsalı, her türlü manevi değeri çiğneyenlerin, gençlerin kanıyla beslenen vampirlerin bu topraklarda hiç bir şekilde muhatabı yoktur.”

‘Bu hadiseyi 33 kurşuna benzetmek sorumsuzluktur’

Ana muhalefet partisi CHP’den gelen açıklamalarda tam bir sorumsuzluk örneği olmuştur. CHP genel başkanı bu hadiseyi “33 kurşun” yani Mustafa Muğlalı olayıyla eş tutarak, sorumsuzluk örneği sergilemiştir. Bu hadiseyi 33 kurşuna benzetmek sorumsuzluktur fırsatçılıktır. Biz BDP’nin olayı nifak girişimine çevirmesini anlıyoruz, zira işleri bu. Bazı medya kuruluşlarının yanlış bilgilendirmesini de anlıyoruz. Onların da işi bu.

Ama CHP’nin PKK’nın diliyle, BDP’nin diliyle konuşmasına açıkçası anlam vermekte zorlanıyoruz.

Seçim meydanlarında gördüğümüz siyasi ittifakı şimdi de taziye çadırında görüyoruz. CHP’nin BDP’nin değirmenine su taşıması çok acıdır. Mustafa Muğlalı olayı CHP’nin eseridir.

Van’ın Özalp ilçesinden bir kışladan Mustafa Muğlalı ismini indiren de Ak Parti iktidarı olmuştur. Bir kez daha ifade ediyorum.

Bu hadisenin üzerine kararlılıkla gideceğiz gidiyoruz. Uludere’deki acılı kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Onların acısını yüreğimizde taşıyacak, paylaşacağız.

Başbakan Yardımcım Sayın Atalay, bakan arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız olarak hemen olayın ardından Uludere’ye gittiler. Oradaki kardeşlerimizle bir araya geldiler, tehditlere rağmen bir araya geldiler. Bende orada telefonla oradaki kardeşlerimizle görüştük. Yapılması gereken neyse hepsini biz yapacağız. Biz işi geleceğe taşımayacağız. Biz işi geçmişte olduğu gibi, sürekli bunun üzerinde spekülasyonların yapılmasına fırsat vermeyeceğiz.

İstanbul’da Tarlabaşı Caddesi’nde bir otobüsün içindeki vatandaşımızın ne günahı var? Bunları Molotoflarla ateşe vermek zihniyetine, hakkına nasıl sahip olabilirsin? Bunun insani bir yanı var mı?

‘Molotof silah sayılacak’

İşte onun için şimdi biz molotof kokteylini de bir silah olarak yasalaştıracak bir yasayı inşallah getiriyoruz. Bu teklifi çıkaracağız. Masum bir olay değil. Bu da bir silah. Serap kızımızı böyle kaybettik, nice yavrumuzu yanan otobüslerde kaybettik. Vatandaş ticaretini yapıyor, cam çerçeve her şey iniyoruz. Böyle bir hakkını var mı? Yahu otobüs duraklarının ne günahı var. Bunlar hepimizin. Bunlar insanlıktan nasibini almamış, gerçekten bunlar müsvedde bile değil.

Terörle mücadele kararlı şekilde sürecek. Dağlarda sınır içinde sınır ötesinde mağaralarda, teröristler etkisiz hale getirilecek. Bunu yaparken sivillerin mağdur olmaması için hassasiyet göstereceğiz. Ama meydanı, ne teröre, ne teröristlere asla bırakmayacak, onların tahriklerine asla boyun eğmeyeceğiz.

(t24)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.