İklim KriziManşet

Dr. Michael Mann: İklim değişikliği kaynaklı olağanüstü hava koşullarını öngörmüştük

0

The Climate Reality Project’te yayınlanan ropörtajı Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Cansu Yılmaz’ın çevirisi ile paylaşıyoruz.

                                                                                                                                                ***

İklim hareketinde, Penn State Üniversitesi atmosferik bilim alanı ünlü profesörü ve The Hockey Stick, The Climate Wars ve yakında çıkan The Madhouse Effect kitaplarının yazarı Dr. Michael E. Mann’in adını duymadan bir adım ilerleyemezsiniz.

Dr. Mann, 1998 yılında iki meslektaşı ile birlikte küresel ölçekte yüzyıllar boyunca süren ortalama sıcaklıkları, son yıllarda dikine yukarı doğru hareketi “hokey sopası” adını alan bir çizgi grafiğiyle belgeleyen çığır açıcı “MBH98” raporunu yayımladığında kamuoyunun dikkatini kazandı. Rapor –fosil yakıtların sonuçlarına dair sakıncalı gerçeğiyle– onu, iklimi yok sayan kişilerin hedefi haline getirdi; fakat Dr. Mann sessiz kalmayı reddetti ve iklim değişikliğine bilimsel ve rasyonel bir yaklaşım için Amerika’nın en önemli kamuoyu seslerinden biri haline geldi.

Climate Reality, kısa bir süre önce Dr. Mann ile onun da “Değişen Fırtınalarımız” panelinde öne çıkan bir konuşmacı olduğu Pittsburgh, Pennsylvania’daki Climate Reality Leadership Corps[1] eğitimimizin başında sohbet etti.

Galvanizleme anları ve Temiz Enerji Planı’ndan onun küresel iklim tartışmalarında sahip olduğu role dek konular ve daha fazlası üzerine (çünkü bizim kadar sizin de öğrenmenizi istiyoruz) uzun ve verimli bir sohbet gerçekleştirdiğimizden dolayı, gelecek birkaç hafta boyunca her Cuma yeni bölümleriyle konuşmayı bütünlüğü içinde size sunacağız.

Bunu, hareketin en güvenilir isimlerinden birinin bakışından iklimimize ne olduğu ve neler yapabileceğinize dair bir okuma kitabınız olarak düşünün. Konuşmaya, iklim değişikliği ile olağan dışı hava koşulları arasındaki ilişkiden başladık.

Climate Reality: Maria, Irma ve Harvey Kasırgalarının ardından, herkesin aklında bir konu vardı:  İklim değişikliği nasıl oldu da hava koşullarını daha olağan dışı bir hale getirdi?

Dr. Michael Mann: İklim değişikliğinin hava koşullarını daha olağandışı hale getirebileceği çeşitli yollar var. Bunlardan bazıları epey belirgindir –gezegenin ısınmasına neden olursanız, daha sık ve yoğun ısı dalgalarına sahip olursunuz. Daha sıcak gezegense, daha olağan dışı bir hale gelen sıcak günleriniz olacağı anlamına gelir. Su baskını olayları görme eğiliminde olursunuz, çünkü daha sıcak bir atmosfer daha fazla nem tutabilir, dolayısıyla yağmur ya da kar yağdığında gerçekte daha çok yağış alırsınız. Yağmur ve kar daha geniş miktarda düşer ve bu ise tam da son yıllarda gördüğümüz bir şeydir.

Bu durumda, insan kaynaklı iklim değişikliğine dair çözümü daha zor etkiler söz konusudur. Kurak alt tropikal bölgelerde, daha yüksek enlemlere doğru bir genişleme meydana geliyor, bu nedenle beklenmedik kuraklıkların gözlemlendiği alanlar olan Kaliforniya, Suriye gibi yerlerin, daha da kuru bir hale gelmesi bekleniyor. Alt tropikal ve orta enlemlerin, özellikle yaz aylarında daha da fazla kuraklık yaşaması öngörülüyor. Açıkçası, bunu da gördük.

Şimdi, daha kalıcı hava sistemleri gibi anlaşılması ilk aşamada daha da zor bağlantıları anlamaya başlıyorsunuz. Gerçek şu ki, bize bir tür model sunan –2003 Avrupa sıcak hava dalgası, 2011 Oklahoma ve Teksas kuraklık ve sıcaklık dalgası, 2010 Moskova yangınları ve Pakistan selleri gibi– olağan dışı hava sistemlerine şahit olduk. Devamlılıklarında sıra dışı bir özellik arz eden bir takım aşırı hava olayları gözlemledik. Bu olaylar her gün etrafta vuku buluyordu.

Aslına bakılırsa, Arktik bölgede ısınmanın artışı ile bunun jet akıntısını nasıl etkilediği arasında bir bağlantı olabileceğini önermek adına elde ettiğimiz –ve bu alanda yayımladığımız– bazı bilimsel veriler mevcut. Etkinliğinizin konuşmacılardan biri olan Jennifer Francis, bu alanda oldukça fazla çalışma yaptı. Şu anda Arktik deniz buzunun erimesi ve Kuzey Kutbu’nda artan ısınmanın, temelde Kuzey yarım kürenin jet akımı modelini değiştirdiğini öngören yeni bilimsel çalışmalar var. Bu olaylar, jet akımını, onu yavaşlatma eğilimi gösterecek şekilde değiştiriyor; ve bu, daha kalıcı hava koşullarının bulunduğu yerde bir şekilde sıkışıp kalmasına yol açıyor.

Sonunda, bir anlamda kendine özgü kategori olan olağan dışı hava koşullarının son kategorisine giriyoruz; bunun nedeni hem bilimsel verilerin çok açık ve hem de etkilerin çok derin oluşudur –bu etkiler, kasırgalar ile tropikal fırtınalardır.  Uzun zamandır, oldukça basit fizik bilgisine dayanarak anladık ki, okyanusun yüzeyinin ısınmasına yol açtığınızda, bu daha yoğun kasırgalar gerçekleşecek demektir. Daha fazla ya da az kasırganın gerçekleşmesine bağlı olarak da, en güçlü fırtınalar daha da güçlenme eğilimine girecektir. Bu, hayli güçlü bir teorik tahmindir [ve] bunu ayrıca gözlemlerde de görebiliyoruz.

Deneysel çalışmalar, kategori 5 düzeyi fırtınalarda ısınmanın her Fahrenheit derecesi için uzun süreli en şiddetli rüzgârlarda saatte yaklaşık 10 millik bir artış olduğunu gösteriyor. Dahası küresel okyanusların bir Fahrenheit dereceden daha fazla ısınmış olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Bu, diyelim ki bir kategori 5 fırtınası için, rüzgâr hızında yaklaşık olarak yüzde 7’lik bir artışa karşılık gelir. Fakat bir kasırganın sebep olduğu hasar, yıkıcı potansiyel, aslında rüzgâr hızının üçüncü güce yükselmesiyle birlikte gerçekleşmektedir. Rüzgâr hızındaki yüzde 7’lik artış bu fırtınaların maksimum yoğunluğunda kabaca yüzde 20’lik bir artışa neden oluyor.

Bu büyük bir uyarıdır; hatta görebileceğimiz ölçüde büyük bir uyarı. Ayrıca biz onu sadece verilerde değil, bu mevsimde daha önce örneğine rastlamadığımız fırtınalar biçiminde meydana geldiğini gördük. Şimdi bu demek oluyor ki, son üç yıl içinde küresel deniz yüzey sıcaklığının en yüksek olduğu zaman, Irma ile birlikte küresel ölçekte en güçlü kasırgayı, Kuzey yarım küredeki en şiddetli kasırgayı, Güney yarım küredeki en güçlü kasırgayı ve hem Pasifik’te hem de Atlantik’in açıklarında en şiddetli fırtınayı görmüş olduğumuzdur.

Bu, bir tesadüf değildir. Biz, bunu uzun zaman önce öngördük ve şu an gözlerimizin önünde tam olarak gerçekleştiğini görmekteyiz.

Dr. Mann’in açıklığa kavuşturduğu üzere, gezegenimize şu an ne olduğu konusunda herhangi bir gizem bulunmuyor.

Ve bu krizi kirli fosil yakıtlardan temiz ve yenilenebilir enerjiye geçerek nasıl çözeceğimizde de bir sır yoktur.

Çevre Koruma Ajansı, iklim değişikliğini sürdüren kirli enerji santrali emisyonlarını kesmek ve bu geçişi hızlandırmak amacıyla Amerika’nın Temiz Enerji Planı’nı tasarladı. Ancak şu an fosil yakıt menfaatlerinin yönlendirdiği ajans (EPA), Temiz Enerji Planı’nı yürürlükten kaldırmak ve bizi kirli enerjinin karanlık günlerine geri götürmek istiyor.

[1] https://www.climaterealityproject.org/leadership-corps.

 

Haberin İngilizce orijinali

Yeşil Gazete için çeviren: Cansu Yılmaz

 

(Yeşil Gazete, The Climate Reality Project)

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.