İklim KriziManşet

Dizel, iklim açısından “benzinden daha kötü”

0
Brüksel trafiği. (Flickr/Jerzy Kociatkiewicz)

Alex Kirby tarafından Climate Home‘da yayımlanan haberi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Özgürel Başaran‘ın çevirisiyle sunuyoruz.

***

Kampanyayı düzenleyenlere göre Avrupa, sağlık ve iklimi korumak için dizel yanlısı tutumunu değiştirmeli.

Green Budget Europe – Avrupa Yeşil Bütçesi (AYB) adlı grup, dizel motorlarından çıkan siyah karbon ya da kurum nedeniyle oluşan küresel ısınma dikkate alındığında, dizel yakıtı kullanan araçların iklime benzinle çalışan araçlardan daha fazla zarar verdiğini söylüyor.

Brüksel trafiği. (Flickr/Jerzy Kociatkiewicz)

Brüksel trafiği. (Flickr/Jerzy Kociatkiewicz)

Bu konuda varılan ve üreticilerin iddialarıyla çelişkili bulunan sonuç, Almanya Trier Uygulamalı Bilimler Üniversitesi kimyasal ve çevresel analiz uzmanı profesör Eckard Helmers’in Avrupa Parlamentosu üyelerine verdiği bir brifingde açıklandı.

Profesör Helmers’e göre, Batı Avrupa’da dizel kullanan araçların 1990’ların başında %15 olan satış oranı, son yıllarda dizel yakıtı ve motoru kullanan araçlar için getirilen vergi indirimleri ve uygulanan daha düşük hava kirliliği standartları nedeniyle, %50’den daha yüksek bir orana ulaştı.

AYB’ye göre, benzin kullanan motorlardaki sürekli gelişme, dizel kullanan araçların neden benzin kullanan araçlara göre iklim değişimi bakımından daha olumsuz bir sicile sahip olduklarını açıklıyor. Ayrıca, dizel araçlardan kaynaklanan emisyonların belirgin biçimde daha yüksek olmasının nedeninin siyah karbon olduğunu söylüyorlar.

Hatalı tahminler

Siyah karbona dair 2005 öncesi dizel araçlardan çıkan emisyonlar CO2 eşdeğeri olarak ifade edildiğinde, ki bu araçların çok azı partikül filtresine sahip, bu araçların satıldığı tarihlerde yapılan resmi tahminlerden kilometre başına %25 – 50 (40 – 80g) daha fazla oldu.

2005 sonrası dizel araçların neredeyse hepsi partikül azaltıcı cihazlarla donatılmış. Ancak brifinge göre, Fransa’da yapılan testler araçların %75’inde bu cihazların düzgün çalışmadığını gösteriyor.

Profesör Helmers son on yılda dizelli araçlar benzi kullananlardan daha fazla satıldığından, Avrupa’daki rafinerilerin baskı altında olduğunu ve artan bir dizel/benzin dengesizliğiyle karşı karşıya bulunduğunu söylüyor. 1990’ların ortasından bu yana üç katına çıkan dizel talebi, Rusya’dan ithal edilen dizel miktarının artmasına yol açtı ve daha uzun bir tedarik zincirinin neden olduğu yüksek emisyon sorununa bir de arz güvenliği sorunlarını ekledi.

AYB, farklı teknolojiye uyum sağlama konusunda Avrupa’nın Japonya’dan öğrenmesi gereken şeyler olduğunu düşünüyor. “Japonya 1990’ların başından beri dizel yerine hibrit araçları geliştirerek düşük karbon emisyonlu araçlar üretirken, iklim değişikliğine uyum bakımından Avrupa’nın önüne geçti,” diyor.

Japonya’nın yeni arabaları Avrupa’da üretilenlerden ortalama %16 daha az CO2 emisyonuna neden oluyor. Japonya’da bu rakam kilometre başına 108 gramken, Avrupa’da 128 gram.

AYB “Avrupa’da vergi indirimleri yoluyla ya da daha zayıf hava kirliliği standartlarıyla veya her iki yolla dizel yanlısı politikaların devam etmesi, Avrupa’nın araba üretiminde uzun dönemde rekabet edebilirliğini riske atan stratejik bir hata olur,” diyor.

Fransa 2016’da dizel yakıtından alınan vergileri artırmaya hazırlanıyor ve AYB, Almanya’nın da aynı yolu izlemesi gerektiğini söylüyor: “Almanya dizel ve benzin arasındaki 18 centlik vergi farkını kapatmakta daha fazla gecikirse üreticiler için piyasaya hibrit ve elektrikli arabalar üretme konusunda rekabet zorlaşacak.”

Dizel araçlar ayrıca hava kirliliğinde de önemli ölçüde artışa neden oluyor. Yakın zamanda yayınlanmış 38 yıllık bir zaman dilimini ve 368,000 Britanyalıyı kapsayan bir araştırmaya göre, hava kirliliğine maruz kalmanın sağlık üzerindeki etkileri on yıllar boyunca devam ediyor.

Hava kirliliğinin bedelini 

2012’de Dünya Sağlık Örgütü hava kirliliğinin hem şehirlerde hem de kırsal alanlarda 3,7 milyon erken ölüme yol açtığını, bu ölümlerin %88’inin düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde ve çoğunluğunun Batı Pasifik ve Güneydoğu Asya bölgelerinde gerçekleştiğini tahmin etmişti.

Avrupa Yeşil Bütçesi, vergi ve harcamaların çevreyle ilgili hedeflerle uyumlu hale getirilmesi için çevresel mali reform yapılmasını öneriyor.

Yeşil vergiler, emisyon ticareti, sübvansiyon reformu, yenilenebilir enerjinin teşviki ve benzer önlemler sayesinde havayı kirletmenin bedelinin artırılması ve piyasa şartlarındaki bozulmaların dengelenmesi amaçlanıyor.

AYB böylece fiyatların “ekolojik doğruları söyleyebileceğini” ve daha yüksek kirlenme vergilerinin çalışanlar üzerinden alınan vergilerin azaltılmasıyla dengelenebileceğini söylüyor.

 

Haberin İngilizce Orijinali

Yazı: Alex Kirby

Yeşil Gazete için çeviri: Özgürel Başaran

(Yeşil Gazete, Climate Home)

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.