ManşetTürkiye

Dink davasında yeni gelişme

0
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada mahkemenin verdiği karara itiraz eden Savcı Hikmet Usta, dilekçesini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.

Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Usta, hazırladığı 30 sayfalık itiraz dilekçesinde, örgütlü suç kavramını, Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan terörün tanımını, TCK’ye göre örgütün ve silahlı örgütlerin tanımlarını hatırlatarak, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in liderliğini yaptığı Trabzon’daki yapının belirlenmesinde TCK’nin ilgili 220 ve 314. maddeleri ile birlikte değerlendirilmeleri gerektiğini, sanıkların işlediği suçların Terörle Mücadele Kanunu’na göre terör suçu olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Sanıklar Alper Esirgemez, İrfan Özkan, Osman Alpay, Erbil Susaman, Numan Şişman, Şenol Akduman ve Veysel Toprak’ın örgüt üyeleri olmadıklarının ifade edildiği dilekçede, bu kişilerin Trabzon Mc Donalds’ın bombalanması eylemi sonrası Yasin Hayal’i evlerinde sakladıkları, tedavi ettikleri ve olay sonrası İstanbul’a kaçması için maddi destek verdikleri için, gerçekleşen suçu bildirmedikleri, bu suretle örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiklerinden, örgüt üyesi gibi cezalandırılmaları gerektiği kaydedildi.

Davanın diğer sanıkları Yaşar Cihan ve Halis Egemen’den de bahsedilen dilekçede, bu sanıkların Trabzon’daki bombalama ve Hrant Dink suikastı öncesi ve sonrasında maddi ve manevi destek vaadinde bulunmak suretiyle örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiklerinden, örgüt üyesi gibi cezalandırılmaları gerektiği belirtildi.

Sanıklar Tuncel ve Hayal’in örgüt lideri ve yöneticisi olduğu vurgulanan dilekçede, davanın diğer sanıklarının bu kişilerden çekindiği ve korktuğu, talimatlarının yerine getirildiği hatta Hayal’in yakalandıktan sonra daha Orhan Pamuk’u tehdit etmekten çekinmediği vurgulandı.

Sanıkların oluşturdukları örgüt yapısının suç işleme iradesindeki devamlılığının açık olduğu, sanıkların eğitim ve kültür seviyeleri değerlendirildiğinde, kendilerinden beklenmeyecek şekilde gizliliğe riayet ettikleri, telefonla konuşmamaya özen gösterdikleri, örgüt içinde yer alan sanıklara atfedilen suçların birden fazla olduğu ve tamamının cebir ve şiddet unsurları içerdiği, sanıkların daha önce tanımadıkları, husumet duymadıkları, hiçbir menfaat elde etmedikleri kişilere karşı suç işleme iradesinde olmalarının, ideolojik bir yaklaşımla hareket ettiklerinin açık göstergesi olduğu kaydedildi.

“Ergenekon ile aynı suç işleme DNA ve gen özellikleri”

Savcı Usta’nın sunduğu itiraz dilekçesinde, Tuncel ve Hayal’in örgüt liderliği ve yöneticiliğini yaptığı sanıkların, Ergenekon soruşturmalarında yakalanan ve haklarında dava açılan sanıklarla amaç birliği içinde bulunduğunun, ana yapı Ergenekon ile Trabzon’daki hücresel yapının aynı suç işleme DNA ve gen özelliklerine sahip olduğunun anlaşıldığını ifade etti.

Dilekçede, ”Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ile Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’nın ihmallerinden” de bahsedilirken, emniyet tarafından yapılan istihbarat çalışmalarının adli dinleme yapılmadan sonlandırıldığı, jandarmanın örgüt ile ilgili emniyete göre daha çok istihbarata sahip olmasına rağmen ne adli ne istihbari hiçbir iletişimin tespitine geçilmediği, Trabzon emniyetinin aldığı mahkeme kararınca Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Mustafa Öztürk’e ait cep telefonları iletişim kayıtlarının suçla ilgili olmadığı gerekçesiyle imha edilmesinin Trabzon hücre yapısı ile örgütün bağlı bulunduğu üst yapı arasındaki hiyerarşik bağlantıyı çıkaracak telefon irtibatı olup olmadığı, eylem talimatının bu yolla verilip verilmediğinin bilinmediği kaydedildi.

Tüm suikastların 2006-2007 yıllarına dair olaylardan oluştuğu belirtilen dilekçede, Ergenekon soruşturmalarının 2008’de başlamasından sonra kaos planları ve suikast eylemlerinin bıçak gibi kesildiği, Hrant Dink cinayetinin sık sık vurguladığı gibi kusursuz bir Ergenekon eylemi olduğu, mahkemenin, Dink cinayetinden sonra ülkede yaşanan bu sürecin değerlendirmesini yapmaktan kaçındığı görüşüne yer verildi.

Mahkeme tarafından, Hrant Dink cinayetine ilişkin başka deliller bulunduğu takdirde tekrar dava açılabileceğinin beyan edildiği vurgulanan dilekçede, sanıklar hakkında örgüt suçundan bir kere beraat verildikten sonra aynı suçtan tekrar dava açılmasının kanunen mümkün olmadığı, mahkemenin bu aşamadan sonra hangi delillerin ortaya çıkmasını beklediğinin anlaşılamadığı ifade edildi.

Dilekçede, hücre yapısını görmeyip, diğer aynı vahim cinayetlerle irtibata bakılmayıp, Ergenekon’la irtibatının araştırılmamasının, hiyerarşik yapının mahkemece ispatlanamamasının anlamsız olduğu kaydedilerek, Ergenekon ana yapısına isnat edilen suçlar ve gerekse Trabzon hücre yapısının işlediği suçların, bu konuda kanaat sahibi olacak şekilde bilgi verdiği aktarıldı.

”Tüm şüphe sebepleri incelenmeliydi”

Mahkemenin, ”Tahmin edilenden de büyük bir terör örgütü” tabirini kullanmakta olduğu, ancak Trabzon hücre yapısını oluşturan sanıkların örgütsel zaaflarını ve bir kısım imkansızlıklarını delil olarak gösterip, ”örgütsel yapı yoktur” sonucuna varıldığı hatırlatılan dilekçede, ”Madem mahkeme bu şüpheler içinde kaldı, Ergenekon davasını incelemeliydi. Delil toplamaya devam etmeliydi. Savcılığa soruşturma yapılması konusunda yazı yazmalı, davanın genişletilmesini sağlamalıydı. Kanaat sahibi olmadığı konularda karar vermekte acele etmemeliydi. Dava ne kadar uzarsa uzasın gerçeği bulmaya kilitlenmeliydi. Tüm şüphe sebeplerini incelemeliydi” ifadeleri kullanıldı.

Soruşturmanın ve yargılamanın genişletilmesi talepleri doğrultusunda Ergenekon dava dosyalarının incelenmediği aktarılan dilekçede, mevcut sanıklarla birlikte yargılanmaları gereken kişiler hakkında soruşturma yapılmayıp bu kişiler davaya dahil edilmeyerek eksik soruşturma ile hüküm kurulduğu kaydedildi.

Dilekçede, sanıkların oluşturdukları Trabzon’da kurulu örgütün Hrant Dink’in öldürülmesine yönelik eyleminin ”Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunu oluşturduğu görüşüne yer verildi.

Beraat eden sanıklar Alper Esirgemez, İrfan Özkan, Osman Alpay, Erbil Susaman, Numan Şişman, Şenol Akduman ve Veysel Toprak’ın suçluyu gizledikleri delillerle kanıtlandığı halde haklarında beraat kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu vurgulanan dilekçede, unutulan sanık Coşkun İğci hakkında da ayrı bir karar verilmesinin yasaya uygun olmadığı aktarıldı. Dilekçede, Yasin Hayal’in ağabeyi Osman Hayal hakkındaki beraat kararı ile ilgili herhangi bir gerekçe yazılmadığına işaret edilerek, sanıklar hakkında verilen beraat kararlarının bozulması istendi.

Trabzon’daki Mc Donalds’a yönelik bombalı saldırı olayında kesinlikle yaralama kastından bahsetmenin mümkün olmadığı ifade edilen dilekçede, olayda sanıkların 6 kişiye karşı ”öldürmeye teşebbüs” suçunu işlediklerinin açıkça anlaşıldığı kaydedildi. Dilekçede, mahkemenin ”basit yaralama, korku, kaygı ve panik yaratacak biçimde patlayıcı madde kullanma” suçundan hüküm kurmasıyla eksik ceza tayin ederek yasaya aykırı davrandığı görüşü aktarıldı.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.