Manşet

Deprem de en çok kadınları vurdu: Cinsiyet eşitsizliği, gelir adaletsizliği, şiddet ve niceleri

0
Fotoğraf: Metin Yoksu

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından deprem bölgesinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle herkesten daha çok kadınlar olumsuz etkilendi. Birleşmiş Milletler‘in 2022 yılında yayınladığı son raporuna göre dünyanın cinsiyet eşitliğine ulaşması için 286 yıla ihtiyaç var. Afetlerde kadınların hayatlarını kaybetme riski erkeklerden 14 kat daha fazla görülüyor. DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının Kadın Emeği Raporu’na göre; 2021 yılında ülke genelinde kadın işsizlik oranı yüzde 14,7 iken deprem bölgesinde bu oran, yüzde 16,8 ile 2,1 puan daha fazla. Genel-İş Sendikası Emek Araştırma (EMAR) Dairesi’nin raporunda, Güneydoğu’da Türkiye geneline göre zaten düşük olan kadın istihdamının depremler nedeniyle darbe alacağı uyarısı yapıldı. Bu bağlamda CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca da TBMM’ye depremzede kadınlar ile ilgili soru önergesi sundu:

“[6 Şubat tarihinden bugüne afet bölgelerinde ve çadır kentlerde bulunan] Kaç kadın şiddet gördüğü gerekçesiyle kolluk güçlerine ulaşmıştır?”

Fotoğraf: Metin Yoksu

Cinsiyet rolleri, cinsel şiddet, ayrımcılık…

Habertürk’ten Merve Elmacı’nın aktardığına göre; Kadınların ve kız çocuklarının toplumun genelinde dezavantajlı olduğu ülkelerde, afetlerin sonucu kadınlar için bir başka felakete yol açabiliyor. Kadınlar genellikle sosyal, ekonomik ve kültürel faktörler gibi çeşitli nedenlerle afet bölgelerinde orantısız bir şekilde etkileniyor. Kadınların afet durumlarında daha savunmasız olmasının bazı nedenleri şunlar: Cinsiyet rolleri, sınırlı hareketlilik, kaynak eksikliği, cinsel şiddet, ayrımcılık.

BM verilerine göre kadınlar, güvenli barınma ortamı, hijyen ve temizlik maddeleri, sağlık ve korunmak gibi hizmetlere ihtiyaç duyuyor.

11 ili vuran depremden 14 milyona yakın insan etkilendi ve bu nüfusun yarısı kadınlardan oluşuyor. Bu kapsamda BM Kadın Birimi Türkiye ofisi tarafından yapılan açıklamada, “2014 senesinde yapılan Türkiye’de Kadına Yönelik Aile içi Şiddet Araştırması’na göre bu illerde kadına yönelik şiddet vaka bildirimleri depremden önce bile diğer illere oranla daha az. Bölgedeki çocuk erken yaşta ve zorla evlilik oranları ise diğer bölgelere oranla daha yüksek. 11 ildeki 3.5 milyon ailenin yüzde 8’i, kadının geçimini sağladığı ve en az bir çocuğun yaşadığı hanelerden meydana geliyor. Bu sebeple depremden etkilenen kadın ve kız çocuklarının haklarının ve güvenliklerinin gözetilmesi için gerekli hizmetlerin sağlanması, bilgilendirmenin yapılması ve desteğe erişimlerinin kolaylaştırılması gerekiyor” denildi.

Fotoğraf: Metin Yoksu

Çaresizlik, öfke, yetersizlik, suçluluk, yalnızlık…

Depremden etkilenen bireylere gönüllü olarak psikososyal destek hizmetleri sunmak için Afet Psikososyal Destek Platformu (APDEP) kuruldu. APDEP kurucusu Psikiyatrist Mahir Yeşildal, büyük depremlerin ardından ekibiyle birlikte Hatay’a giderek bölgede çalışmalarda bulundu.

Psikiyatrist Yeşildal, Hatay’da orada depremi yaşamış insanlara ilişkin ilk izlenimini, “İnsanın en güvendiği şeylerden biri toprak anadır, dolayısıyla depremin ardından ruhsal bir çöküntü yaşanıyor. Deprem bölgesinde gördüğüm en önemli kayıp, duygusal kayıp ve güven kaybı. Eş zamanlı olarak çaresizlik, öfke, yetersizlik, suçluluk, yalnızlık gibi duygular da yaşanıyor. Bu bölgedeki tüm insanlarda görülüyor ancak en çok kadınlar etkileniyor” sözleriyle anlattı.

Fotoğraf: Metin Yoksu

Yeşildal, kadınların neden daha çok etkilendiğini şöyle anlattı:

“Türk toplumu temelinde ataerkil bir toplum ve maalesef bu toplumun kadına yüklediği bazı görevler var, bunun en başında da ev işleriyle ilgilenmek geliyor. Şu an çadır kentlerde kadınların yine aynı şekilde çalıştığını görmek mümkün. Normal hayatlarında evlerini çekip çeviren kadınlar şimdi çadırdaki düzeni sağlamaya çalışıyor. Depremden o kadınlar da etkilendi, yakınlarını kaybetti ama toplumun atfettiği ‘kadınlık görevi’ denen sorumluluklarını bırakamıyor. Eğer erkeklik vazifesi dediğiniz şey çalışıp eve para getirmek ise şu anda oradaki erkeklerin hiçbiri çalışıp evine para götürmüyor. Bunun da tabii ki erkekler üzerinde ruhsal açıdan olumsuz etkisi var ama kadınların durumu ayrı. Kadınların, anne, eş ve evlat gibi vasıflarından istifa etmeleri mümkün değil. O yüzden kadınlar maalesef orada kendi yaslarını, kendi güvensizliklerini, kendi çaresizliklerini, korkularını yaşayamıyor.”

Bekar anneler, yaşlı kadınlar, mülteci kadınlar için daha da zor

Yeşildal, “Bir de bekar annelerin durumu var. Bekar anneler, zaten bir anda savunmasız kaldıkları bu felaketin ne olduğunu anlamaya çalışırken bir de o ortamda kendilerini, çocuklarını taciz durumuna karşı korumaya çalışıyor.

Son olarak bölgedeki mülteci kadınların da düşünülmesi gerekiyor. Türkiye’nin yanı sıra Suriye’yi etkileyen depremden, özellikle Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş’ta yaşayan Suriyeli mülteciler de etkilendi. Türkçe bilmediklerini, savaştan kaçarak Türkiye’ye geldiklerini ve burada da depremde yakınlarını kaybettiklerini düşünürsek bu kadınlarla da ilgilenilmesi gerek. Yetkililerin bu konuda da çalışma yürütmesi şart.” açıklamasında bulundu.

Fotoğraf: Metin Yoksu

Yaşlı kadınların da çok büyük zorluklar yaşadığının altını çizen Yeşildal, “Onlar zaten bakıma muhtaç insanlardı ve onlara bakanlar bir gecede hayatını kaybetti. Zaten dehşeti yaşadılar, belki kullandıkları ilaçlar var, özel bir bakıma ihtiyaçları var. Şu an çok savunmasız durumdalar” dedi.

Rapor: Sosyal güvenceden yoksunlar

EMAR tarafından hazırlanan Kadın Emeği-2023 raporunda da deprem bölgesindeki kadınların sosyal güvenceden yoksun olduğuna ve istihdam edilen kadınların yüzde 52’sinin kayıt dışı çalıştırıldığına işaret edildi.

Raporda, “Bu da demek oluyor ki, deprem bölgesinde çalışan her iki kadından biri 22 Şubat 2023 tarihinde açıklanan işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği gibi yardımlardan faydalanamayacak” denildi.

Ek olarak raporda, “toplumsal açıdan kadınlara atfedilen ev işleri, temizlik, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı gibi işler nedeniyle” kadınların büyük bir kısmının çalışma hayatına katılamadığına da dikkat çekildi. Raporda, “2022 yılı dördüncü çeyrek verilerine göre 9 milyon 663 bin kadın ev işleri nedeniyle çalışma hayatına dâhil olamadığını belirtirken ev işleri nedeniyle çalışma hayatında yer alamadığını belirten erkek verisi bulunmamaktadır. Benzer bir şekilde ailevi ve kişisel nedenlerle çalışma hayatına dâhil olamadığını belirten kadın sayısı 2 milyon 286 bin kişi iken erkek sayısı sadece 466 bin kişidir” ifadeleri yer aldı.

Fotoğraf: Metin Yoksu

Ayrıca 2021 yılında ülke genelindeki kadın işsizlik oranının yüzde 14,7 iken deprem bölgesinde bu oranın yüzde 16,8 ile 2,1 puan daha fazla olduğu belirtildi.

Türkiye’de toplam kadın işsizliğinin 2021 yılında 1,5 milyon olduğuna dikkat çekilen raporda bu sayının yüzde 10’unu deprem bölgesinde yaşayan kadın işsizlerin oluşturduğu kaydedildi.

Raporda, “Deprem öncesi dönemde Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye, Şanlıurfa ve Diyarbakır illerinde kadınların işgücüne ve istihdama katılım oranları düşüktür. Bölgede işgücünün yüzde 73’ü (2 milyon 292 bin) erkeklerden, yüzde 26,7’si (837 bin) kadınlardan oluşmaktadır. Toplam istihdamın yüzde 74’ü olan 1 milyon 987 bini erkeklerden; yüzde 25,6’sı olan 695 bini ise kadınlardan oluşmaktadır. Deprem ile birlikte de kadın istihdamının çok ciddi bir şekilde düşeceği görülmektedir” ifadeleri yer aldı.

Fotoğraf: Metin Yoksu

CHP’li Karaca’dan soru önergesi

Cumhuriyet Halk Partisi İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde, “afet ve kadınlar”a ilişkin TBMM’ye soru önergesi verdi.

Karaca, “6 Şubat tarihinde gerçekleşen ve ülkemizde büyük bir yıkıma sebep olan deprem sonrasında afet bölgelerinde yaşanan kriz de kadınlar açısından farklı deneyimlenmekte ve farklı ihtiyaçları bulunmaktadır” diyerek soru önergesinde şu ifadelere yer verdi:

“Bölgede geçimini ev içi hizmetlerle veya lokal ürünler satarak kazanan kadımlar, ekonomik olarak bağımlı bulunduğu eşi ya da babasını depremde kaybetmiş olan kadınlar; ev içi sorumlulukları zaten tek başına yüklenerek bu sorumlulukların altında ezilen kadınların deprem sonrası ev içindeki konumu; ev içi şiddete maruz kaldığı gerekçesiyle evden ayrılan kadınların afet sonrasında dönmek zorunda olabilecekleri ve şiddete yeniden maruz bırakılmaları; bölgede hijyen koşullarından uzak olmaları nedeniyle birçok enfeksiyon ve bulaşıcı hastalığa açık olmaları; depremde travmatize olmaları sonrasında toplumsal cinsiyet temelli şiddetle karşı karşıya kalmaları alınacak önlemlerin ve ihtiyaç tespitlerinin önemini gözler önüne sermektedir.”

Fotoğraf: Metin Yoksu

Karaca’nın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık tarafından yanıtlanması istemiyle sunduğu önergesinde şu sorulara yer verildi:

  • 6 Şubat tarihinden bugüne afet bölgelerinde ve çadır kentlerde bulunan;
  1. Şiddet gördüğü gerekçesiyle sığınma talebinde bulunan kadınlar var mıdır; varsa kaç kadın bu talepte bulunmuştur?
  2. Kaç kadın şiddet gördüğü gerekçesiyle kolluk güçlerine ulaşmıştır?
  3. Şiddet gören kadınların bildirimde bulunabilmesi için kitle iletişim araçlarına ulaşımındaki kısıt göz önünde bulundurularak farklı bildirim mekanizmaları kurulmuş mudur? Kuruldu ise bu mekanizmalar nelerdir?
  4. Şiddete maruz kalan, kolluk güçlerine bildirimde bulunan ve sığınma talebinde bulunan kadınların illere göre dağılımı nedir?
  5. Afet sonrası travmatize olmuş kadınların istismara uğramaması için psikolojik destek imkanları sağlanmıştır mıdır?

CHP’li Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, kadın mücadelesi ve dayanışmasına ilişkin olarak şu mesajı paylaştı:

“Bir sonraki 8 Mart’ı meydanlarda, halaylarla, türkülerle, ağıtlarla, birbirimize ‘YAS’lanarak, yas sürecimizi sağlıklı bir şekilde atlatarak, omuz omuza hep birlikte karşılayalım. Yaşasın kadın dayanışması! Yaşasın kadın emeği! Yaşasın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü!”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.