Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Meclisi üyeleri, hafta sonu yaptıkları eylemde, Azganlı mevkisinde yapılmakta olan yat Limanına ÇED Olumlu Raporu veren Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığının kararına karşı her türlü meşru yollarla karşı mücadelelerine devam edeceklerini bildirdi.
Bu büyüklükteki bir yat limanının Datça’ya vereceği zararları anlatan Datçalılar, ÇED Olumlu kararının bölgedeki doğal ve kültürel yaşama geri dönülmez zararlar vereceğini belirtti:
“Seçilen inşaat alanı şehrin ortasında. Kentin tek yeşil alanı Kentpark’ın, Ilıca Göleti’nin burnunun dibi. Denize girdiğimiz Taşlık Plajı’nın önü. Bu kaçak inşaat başlamadan denizdeki balıkları ile bilinen avlak bölgemiz. Az ötesinde mevcut atık-su bertaraf tesisleri var. Doğal ve arkeolojik sit alanlarının hemen yanı. İnşaat alanı içinde korunması gereken Kral Mezarları yok olma tehdidi altında. Topan Ada yok oldu. Bir kilometreyi yakın sahil şeridi binlerce kamyon taşla-toprakla dolduruluyor. Şehrin içinde taşla yüklü kamyonların trafiği tehlike saçacak. Datça’nın deprem bölgesi olduğu unutulmuş, doldurulmuş kıyının üstünde yayaların, araçların gezdiği depremde çökme tehlikesi olan rıhtımlar yapılacak! Deniz dibinde suyu ve havayı temizleyen, Akdeniz’i korumak için imza koyduğumuz Barselona Sözleşmesi’ne göre kesinlikle korunması gereken deniz çayırları ve aralarında yine aynı sözleşmeye göre korunması gereken Akdeniz fokları olmak üzere daha birçok bitki ve hayvan, denizimiz, kıyılarımız hepsi ağır tehdit altında… Limanla birlikte imar planlarına aykırı olarak yakın kıyılarda da ağır kaçak yapılaşma tehditleri var…”
MUÇEP aktivistleri, inşaat kapasitesinin raporda söylendiği gibi küçük olmadığını, yapılan yat limanının kentin refahına katkıda bulunmayacağını kaydetti; Datça’nın gelecek kuşaklara bırakılması için korunması gereken doğal ve kültürel bir Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğuna ve doğal ve kültürel özellikleriyle bırakılması gerektiğine dikkat çekti.
80 teknelik çekek alanı ile şehrin içinde adeta bir tersane yapıldığına da işaret eden aktivistlerin açıklamaları özetle şöyle:
“Datça Azganlı tarafında yap işlet devret modeliyle yapılan devasa yat limanı, ruhsat alınmadan başladı. Yerel yönetimle birlikte verdiğimiz mücadele ve suç duyurularıyla inşaat faaliyetlerini durdurmayı başarsak da Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından tekrar ÇED onayı verildiğini öğrendik. Bu karar, tıpkı Erzincan İliç’teki altın madenine verdikleri ÇED Onayı gibi, zararları bilinerek verildi.
Bu kararı kabul etmeyecek, her türlü meşru yoldan karşı çıkacağız. ”
Datçalılar, firmanın ÇED raporunda ifade edilenlerin de doğru olmadığına vurgu yaptı:
Değer mi?”
Yat limanının yapımı sırasında 2-3 kilometre yakındaki taş ocağından binlerce kamyon taş çıkartmak için dinamitle patlatma yapılacağını söyleyen MUÇEP aktivistleri” su fakiri Datça’da su yataklarının ve su yollarının zarar göreceğine, çıkan tozların yakın çevredeki zeytinlikleri, doğal yaşamı, şehri hep olumsuz etkileyeceğine ve ağır kamyon trafiğinin yol açacağı kazalara dikkat çekti.
Datça – Bozburun Yarımadası’nın tamamı, Çevre Düzeni Planlarına göre Özel Çevre Koruma Bölgesi. Alan aynı zamanda 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı’na çok yakın bir konumda yer alıyor. Proje alanının 72 metre güneybatısında, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 14.11.1981 tarihli ve A-3225 sayılı kararı ile tescilli bir 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı bulunuyor.
MUÇEP üyeleri, devletin, Korunan Alanlarda Yapılan Planlara Dair Yönetmelikler gereği ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı toprak ve su alanlarını, biyolojik çeşitliliği, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynakların gelecek kuşaklara ulaşmasını sağlamak üzere gerekli düzenlemelerin yapılması gereken alanlar olarak tanımladığına da vurgu yaptı:
“Bu haliyle Datça’nın tamamı, koruma ilkesini öne alan bir planlama yaklaşımıyla korunması ve Türkiye’nin taraf olduğu koruma amaçlı uluslararası sözleşmelerin dikkate alınması gerekiyor. Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı, tüm kültürel ve doğal değerlerimizle birlikte yaşadığımız çevreyi korumayı hep gözden kaçırıyor. Rant peşinde – inşaat peşinde koşuyor. Doğal yaşam alanlarımızı yeni satılacak-inşaat yapılacak inşaat arsaları olarak görüyor. Yaşam alanlarımızı yap-işlet-devret mantığıyla hep zenginlere peşkeş çekiyor. Yaşama değil, ölüme davet çıkarıyor.
Bir kez daha hatırlatıyoruz: projede belirtilen büyüklükte bir yat limanı, Topan Adayı, denizdeki balığı nasıl bitirdiyse, Datça’nın denizini de, denizdeki çayırlarını da, tehdit altındaki türlerini de, plajını da, kıyılarını da, tüm ekolojik sisteme verdiği zararlarla çocuklarımızın geleceğini de bitirecektir.
Bugüne kadar kaçak yat limanına karşı çıktık. Yine karşı çıkacağız. Boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Ölüme inat yaşasın hayat.”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…