Piyanist-besteci Fazıl Say’ın eserleri, yorumları hakkında sayfalar dolusu yazılabilir, hatta kitaplar yazılır. Ama onun belki de hepsinin üzerinde yaptığı en önemli şeyin, besteleriyle Türkiye tarihine ‘şerh’ düşmek olduğunu söylemek abartılı olmaz. Çünkü müziğiyle “sesli tarih” yazarıdır aynı zamanda.
Yüzyıllardır erki elinde bulunduranların şekillendirdiği tarih, ‘sözlü tarih’ kavramıyla evrilirken, aslında tarihe gerçeklik damgasını vuran asıl şeyin sıradan insanların yaşadıkları olduğunu öğrendik. Say’ın besteleriyle, hepimizi derinden etkileyen toplumsal olayların, müzikle anlatımının da tarihe damgasını vurabileceğini gördük. ‘Say Plays Say’ albüm serisinin üçüncüsüyle, sözlü tarihten sonra “sesli tarih” kavramını yerleştirdi sözlüğümüze..
Bestecinin kendi eserlerini çaldığı ve bir seriye dönüştürdüğü albümü “Say Plays Says”ın ilki 2013’te çıkmıştı. İkindi albümde “Truva Sonatı” ve “Yürüyen Köşk’ü kaydetti.
Albümde yer alan eserlerden ikisi; “Gezipark Sonatı” ve Ankara Garı’ndaki terör olayını anlatan “In Memoriam”, Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan iki dramatik olayın, en gerçekçi ve çıkarsız anlatımı.
GeziPark Sonatı, ‘İstanbul Sokaklarında Direniş Geceleri’, ’Gaz Bulutunun Sessizliği’, ‘Suçsuz Çocuk Berkin Elvan’ başlıklı bölümlerinden sonra bize ‘Umutlar Tükenmez’ diyor. Böylece erki elinde bulunduranlar ne kadar uğraşsalar da gerçekliğin üzeri örtülemeyecek ve yüzlerce yıl sonra da ölmez bir eserin bölüm başlıklardan biri olarak suçsuz bir çocuğun katledilişini haykıracak bize…
İlk defa bir yere Atatürk’ün adının tekrar verilmesine üzüldüm. Eminin O’nun ruhu da sızlamıştır. Ve yine eminim ki hayatta olsaydı adında Atatürk bulunan ve İstanbul’un tek önemli kültür merkezini, Fazıl Say’ın “İstanbul Senfonisi”yle ya da 10 Kasım nedeniyle sosyal medya ve televizyonlarda sık sık gösterilen ve ağaca olan saygısını, sevgisini anlatan ’Yürüyen Köşk’ adlı eseriyle açardı.
2010 yılında Avrupa Birliği tarafından İstanbul’un “Kültür Başkenti” olması nedeniyle , dünyada ilk kez seslendirilmesine “izin” verilmeyen sürgündeki eser ‘İstanbul Senfonisi’ni, besteci Almanya’nın Dortmund kentindeki konser salonunun siparişi üzerine yazmış ve Türkiye için ne utançtır ki, dünya prömiyeri de orada yapılmıştı.
Dünyanın birçok ülkesi onu onurlandırmak için adeta yarıştı, hala da yarışıyor. Ünlü Salzburg Festivali, Say’ın eserleri ya da yorumlarıyla açılırken, Japonya adına festival yaparken, Fransa ve Almanya’da özel konser günleri düzenlenirken; onlarca uluslararası ödül alan, Avrupa Komisyonu’nun 2008 de kültürlerarası diyalog çalışmasında ‘Ambassador’ (elçi) ünvanıyla görev yapan, doğuyla batı arasında sanatıyla köprüler kuran piyanist-besteci Fazıl Say’a değil, Sibel Can’a yer verdi salonlarında AKM…
Her çağda ve her coğrafyada , erki elinde bulunduranların zulmüne karşı muhalefet eden gerçek sanatçılar gibi Fazıl Say da iyilikten yola çıkarak daha eşit, adil ve kardeşçe bir yaşamın herkes için mümkün olmasını istedi sadece.
En trajikomik olan da; AKM yönetimi ve karar vericilerilerin, salonlarında bir yapay zeka piyaniste yer verip, gerçek bir piyano zekası ve dahisi olan Fazıl Say’ı dışlamasıydı.
Sonuçta AKM halkın, çünkü onların parasıyla yapıldı ve inanıyorum ki bu halk bir gün o salonları, Say’ın eserleriyle, piyanosunun tınılarıyla onurlandıracak. Ben AKM’yi tabii ki gidip göreceğim orası bizim, ama konser salonları bu onuru yaşayıncaya kadar, hiçbir konsere gitmeyeceğim.
*
Olanca kötülüğün, karanlığın içinde her şeye rağmen ışık vardır ve ışığa zaten en çok ‘karanlık zamanlar’da ihtiyaç duyarız. Her doğum bir mucize, her insan yeni bir başlangıçtır ve insanlar bir araya gelip ortak eylemde bulunabildikleri sürece umut da vardır. Dünya sevgisini mümkün kılan, içinde yaşadığımız dünya için sorumluluk alıp ortak eylemde bulunma yetimizdir.” (Hannah Arendt)
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…