Bir zamanların cenneti İznik Gölü, can çekişiyor

Video haber: Ufuk ÇERİ

*

Bursa‘ya bağlı Orhangazi ve İznik illerine sınırı olan İznik Gölü, binlerce yıldır bölgenin doğal ve kültürel yaşamının merkezlerinden biri oldu. İznik Gölü, yaklaşık olarak 32 kilometrekarelik bir alanı kaplayan, Türkiye’nin beşinci büyük gölü. Genişlik ve derinlik bakımından önemli bir su kaynağı olan göl, yer altı kaynaklarından da besleniyor.

Tarihi boyunca, İznik Gölü bölge için hayati bir rol oynadı. Antik çağlarda da bu önemini koruyan göl, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yaparak, çevresindeki yerleşimler için yaşam alanı oldu. Bizans İmparatorluğu, göl çevresinde surlar inşa edip, gölü doğal bir savunma hattı olarak kullandı. Ayrıca, İznik Gölü çevresinde Bizans dönemine ait birçok kilise ve manastır bulunuyor.

Ancak, son yıllarda İznik Gölü, suların çekilmesi ve kirlilik ile gündeme geliyor. Özellikle kirlilik sorunu, göl ekosisteminin sağlığını ciddi şekilde etkiliyor. Endüstriyel faaliyetler, tarım ilaçları ve evsel atıkların arıtılmadan deşarj edilmesi gibi sebepler göldeki su kalitesini olumsuz etkiliyor. Bunun sonucunda da suyun kirlenmesine, göl ekosisteminde yaşayan canlı türlerinin azalmasına ve hatta bazılarının yok olmasına neden oluyor.

Bitki ve hayvan türleri yok oluyor

Gölü etkileyen bir diğer önemli etken ise suların çekilmesi. Gölün su seviyesinin düşmesi, hem suyun kalitesini olumsuz etkiliyor hem de göl çevresinde yaşayan bitki ve hayvan türlerinin habitatını yok ediyor. Özellikle sanayi ve tarımsal sulama gibi insan etkinlikleri, göl üzerindeki bu baskıyı artırıyor.

Bir diğer kaygı verici husus ise azalan balık sayıları. İznik Gölü, yüzyıllardır bir balıkçılık merkezi olmuştu. Ancak kirlilik ve habitat kaybı nedeniyle balık popülasyonları hızla azalıyor. Bu durum, hem ekonomik hem de ekolojik açıdan bölge için önemli bir tehdit oluşturuyor.

İznik Gölü’nün teknik özelliklerinden tarihine, kirlenmesinden su çekilmesine kadar birçok boyutu, gölün doğal mirasını ve günümüzde karşı karşıya olduğu tehditleri gözler önüne seriyor. Bu değerli su kütlesi, sadece bölge halkı için değil, aynı zamanda ulusal ve hatta uluslararası düzeyde önemli bir ekolojik ve kültürel varlık. Bu nedenle, gölün korunması ve yeniden canlandırılması için acil önlemler alınması gerekiyor.

Ayrıca, göl çevresindeki kuş türlerinin sayısında da ciddi bir azalma gözlemleniyor. Göçmen kuşların dinlenme ve beslenme alanı olarak önemli olan İznik Gölü, kuş türlerinin göç rotalarındaki önemini kaybediyor. Bu da bölgenin biyoçeşitliliği ve ekosistem dengesi için kaygı verici bir durum.

Göl çevresindeki fabrikaların neden olduğu tehdit artarken, yeni fabrikaların kurulması planlanıyor. Geçtiğimiz ay, Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun (OYAK) bir iştiraki olan HEKTAŞ Ticaret Türk A.Ş, Bursa, Orhangazi’de İznik Gölü’ne yakın bir noktada “Tarım ilaçları etken madde üretimi, tehlikesiz atıktan bakır sülfat üretimi ve kimyevi gübre üretim tesisi” kurma girişimlerine başladı.

Yüzlerce metre çekilen İznik Gölü’nün yanı başında yeni tehdit
Halk İznik Gölü’ne sahip çıktı: ‘Göl, artık S.O.S. veriyor’

‘İznik Gölü’nü atık alanı olarak kullanmaktan vazgeçin’

25 Nisan 2024 günü çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) sürecinde halkı bilgilendirme toplantısı yapıldı. Halkın katılım toplantısında İznik Çevre ve Yaşam Platformu öncülüğünde bir araya gelen yurttaşlar “İznik Gölü’nü atık alanı olarak kullanmaktan vazgeçin” diyerek Hektaş’ı protesto etti.

Bursa Valiliği, HEKTAŞ fabrikası tarafından Orhangazi’de planlanan kimyasal gübre ve ilaç tesisleri ile ilgili başlatılan ÇED süreci hakkında bir ilan yayımladı.

Valilik, projenin İznik Gölü’nün kısa ve orta mesafeli koruma alanına girdiği ve proje alanına 3 km mesafe içerisinde vasıflı zeytinlik alanlarının bulunduğu gerekçesiyle ÇED sürecinin sonlandırıldığını açıkladı.

‘Vatanseverlik, toprağa, taşa sahip çıkmak, doğal kaynaklara sahip çıkmaktır’

İznik Gölü ve çevresinde yaşayan vatandaşlar, gölün korunması için bir araya gelerek gölün tahribatına karşı mücadele ediyor.

Emekli öğretmen Mehtap Kanlıoğlu, 15 yıldır İznik’te yaşıyor.

İznik Gölü’nün sadece bir su kütlesi olmadığını belirten Kanlıoğlu, “Bu göl aynı zamanda bütün İznik Ovası’nı besleyen hayati bir kaynak. Fakat göl çevresinde yapılaşma ve sanayileşme çok fazla. Tarımsal kirlilik de var” diyor.

Mehtap Kanlıoğlu

İklim kriziyle birlikte, göl ve çevresi üzerindeki baskıların arttığını belirten Kanlıoğlu, “Dünya bu konuda hassas davranıyor. Fakat bizler elimizdeki kıymetli şu gölümüze sahip çıkmıyoruz. Hektaş diye bir firma burada göl kenarında gübre üretecekti. Geçen ay biz ÇED toplantısında ona karşı durduk. Bu kadar değerli tarım alanlarında ve sulak alanlarda bu tür işletmelerin yapılması hiç doğru değil” diye konuşuyor: “Vatanseverlik, toprağa, taşa sahip çıkmak, doğal kaynaklara sahip çıkmaktır.”

‘İşimi, gücümü, her şeyi İstanbul’da bırakarak buraya yerleştim’

Ceren Tuncer de 17 yıl önce İznik’e taşınmış. Bölgeyi neden seçtiğini şöyle ifade ediyor:

“İstanbul’dan İznik cennet olarak göründü bana. İşimi, gücümü, her şeyi İstanbul’da bırakarak buraya yerleştim. Buraya yerleştiğim ilk yıllarda kendimce ‘herhalde öldüm ve cennete geldim’ diyordum.”

Gölün günden güne kirlendiğini söyleyen Tuncer şunları anlatıyor: “Gölün ilk geldiğim yıllarda su seviyesi yüksekti. Hatta liman tarafında köprü vardı, altından kanolarla geçiş yapılırdı. Böyle bir yerdi ve bu suların çekilmesi küresel iklim krizi yüzünden olduğu kadar gölün etrafında kurulmuş Asil Çelik ve Cargill gibi firmaların suyu kullanmasıyla da hem kirlendi hem var olan yeraltı sularını çekme yöntemiyle gölün suyunu engelliyorlar. Aynı zamanda tarımda yapılan yanlış sulama yöntemleri de bu bölgede suları hem kirletiyor hem de suların azalmasına sebep oluyor.”

Ceren Tuncer

‘İnsanlar bu sulardan zehirlenmeye, hastalıklar kapmaya başladı’

Tuncer, gölün birçok açıdan kirletildiğini söylüyor: “Sadece sanayi değil pikniğe gelenler bile gölü çok fazla kirletiyor. Benim 10 yaşında olan kızım daha önce gönül rahatlığıyla göle giriyordu. Artık giremiyor. İnsanlar bu sulardan zehirlenmeye, hastalıklar kapmaya başladı. Çünkü göl etrafının kirletilmesinin haricinde zirai ilaçlarla kirletilme de çok fazla oldu. Özellikle çiftçiler bütün zirai ilaçları, ilaç kutularını doğrudan derelere atıyorlar. Çöpleri derelere boşaltıyorlar.”

‘İnsanlar nedeniyle göl yok oluyor’

Arkeolag Gülay Sert de İznik Gölü sakinlerinden.

Gölün çevresinde ilk yerleşimin 7 bin yıl önce olduğunu söyleyen Sert, “Ilıpınar denilen Orhangazi yakınlarında bir köy var. İlk yerleşim yeri orasıdır” bilgisini veriyor.

Evliya Çelebi‘nin de eserlerinde İznik Gölü’nden bahsettiğini belirten Sert, “O dönem göl çevresinde beş tane köy olduğunu söyler Evliya Çelebi. Köy halkının çamaşırlarını sabun kullanmadan göl suyunda yıkadığından, gölde 70 çeşit balık yaşadığından bahseder. Şimdi bunlardan hiçbirine rastlamıyoruz. Gölde çamaşır yıkayamazsınız. Gölde yetmiş çeşit balık yok. Göl, insanlar nedeniyle yok oluyor” diyor.

Gülay Sert

‘Burası bir jeosit alanı’

Arkeolog Sert, konuştuğumuz yerdeki kayalaşmayı da şu şekilde anlatıyor:

“Burası bir jeosit alanı. Jeosit,  o dönemde yaşayan bütün flora ve faunayı bize gösterebilecek, dünyanın yaşını, dünyanın oluşumunu bize anlatacak bir kayalık alan demek. Bu, tarih boyunca yaşanan hava ısınmaları, iklim değişimleri sonucu kıyıdaki kumların buharlaşması nedeniyle içindeki kalkerin çökmesi sonucu oluşmuş ve burada bütün olduğu gibi fosilleşmiş.

Neden önemli burası?

Çünkü bu tür oluşumlar genelde büyük deniz kıyılarında olur. Burası dünyadaki çok ender birkaç yerden birisidir. Göl kıyısında oluşanlardan sadece iki tane Amerika’da ve Yeni Zelanda’da tespit edilmiş. Bizim ülkemizde de İznik’te tespit edilmiş. Bu tür yerlerin korunması gerekiyor. Jeosit alanı olarak korunması, doğa bilimleri ve de jeologlar tarafından derslerde işlenmesi gerekiyor.

Ama işleniyor mu? Bakın en ufak bir uyarı levhası bile yok.”

‘Kirlendiği için gölde oksijen kalmadı’

İznik Gölü 2023 yaz aylarında turkuaz renk almıştı. Gölün turkuaz rengine dönüşmesinin gölün hastalanması anlamına geldiğini söyleyen Sert, “Gölün içindeki algler, planktonlar nefes alacak halde kalmayıp gölün yüzeyine çıktı. Çünkü göl kirlendi. Kirlendiği için gölde oksijen kalmadı. Göl canlıları suyun yüzeyine çıkmaya başladı” diyor.

‘Yoğun kimyasal ilaç kullanılıyor’

Sert, göl suyunun kirlenmesinde en büyük etkiyi büyük sanayi kuruluşlarının ve yanlış tarım uygulamalarının oluşturduğuna dikkat çekiyor:

“Cargill gerçekten tam bir ahtapot gibi gölün kenarında durmuş, bütün kollarını yaymış, hem gölün havzasını hem de gölün içini kirleten bir yapıya sahip. Onu gönderemedik. Şimdi Hektaş diye bir oluşum var.

O da uğraşıyor burada sanayi tesisi kurmak için. Bu sanayi tesisinin kurulması için dünyada, ülkemizde hiç mi yer yok? Ayrıca tarımla uğraşan vatandaşlar da yoğun kimyasal ilaç kullanıyor. Mesela zeytinler ilaçlanıyor. Köylü o tankerlerini gelip gölde yıkıyor. Zirai ilaçlarının atıklarını göle döküyor. Aşırı derecede bir gübre kullanımı var. O gübre kullanımı da yeraltı suyuyla göle gidiyor. ”

‘Türkiye’de kaydedilmiş kuşların yarısından fazlası bu gölü kullanıyordu’

Göl sularının çekilmesi sebebiyle, göl üzerinde uçan kuş sayısı da azalmış durumda.

Kuş gözlemcisi Coşkun Sancar, dört yıl önce kuş fotoğrafı çektiği yerlerden, suların çekilmesi nedeniyle artık fotoğraf çekemediğini anlatıyor:

“Kıyı neredeyse 100 metre çekildi. Göl kuruyor. Gölün kuruması birçok şeyi etkilediği gibi kuşlar için de sıkıntı doğuruyor. Daha anlaşılır olması için sayılara dökersek, Türkiye’de 500 kuş türü tespit edildi. Bunların 350’sinin fotoğrafını çektim. Sadece İznik’te fotoğrafladığım kuş türü 250. Yani Türkiye’de kaydedilmiş kuşların yarısından fazlası bu gölü kullanıyordu.”

Kıyı kuşlarının gölü kullanabilmesi için uygun zemin olması gerektiğini belirten Sancar, göl çekildikçe kıyı kuşlarının kullanacak alan bulamadığını vurguluyor:

Kuşun burayı kullanması için su olması lazım. Su ile karışık habitat olması lazım. Kuş otun içine konamaz. Kuş kullanacak alan bulamıyor. Ötücüler, küçük ötücüler, saz kuşlarında bir azalma olacağını zannetmiyorum ama kıyı kuşları açısından göl şu anda iyi bir alan olmaktan çıktı.”

Coşkun Sancar

‘Bugüne kadar bu baskıları taşımış bu göl ama artık taşıyamıyor’

Gölün beslendiği kaynakların da kesintiye uğradığını söyleyen Sancar, “Barajların yapılacağını duyuyoruz. Bu göl yeraltı sularıyla beslenen bir yapısı var siz yukarı baraj yaparsanız göle gelecek suyu kesmiş oluyorsunuz. Yani musluğu kapatıyorsunuz yukarıda. ayrıca gölün çevresindeki yapılaşmalara çok dikkat edilmesi lazım. bugüne kadar bu baskıları taşımış bu göl. Ama artık taşıyamıyor. Bundan sonra çok daha dikkatli olmamız lazım” diye konuşuyor.

‘Çocukluğumda bu gölden su içerdik’

İznik Gölü çevresinde bulunan Göllüce Köyü sakini Ahmet Bektaş ile konuşuyoruz.

Kendisi doğma-büyüme Göllüceli. 70 yaşında olduğunu söyleyen Bektaş, gölün eski halini anlatmaya başlıyor:

“Gölün şimdiki hali artık yüreğimi dağılıyor. Eskiden göl asfaltın kenarına kadar sularını bırakırdı. Göle akan derelerden ellerimizle balık tutardık. Göl üretkendi, verimliydi. Şimdi ne olduğunu bilim insanları bilir. Sanırım ranttan, talandan oldu. Suyun fazla kullanılması, gelen suyun gölü beslememesi nedeniyle göl can çekişiyor. eskiden kıyılarda balıklar oynuyordu. Hepsi tarihte mazide kaldı. Çocukluğumda bu gölden su içerdik, çay demlerdik. Şu an girilmez raporu var.”

Ahmet Bektaş

Bektaş, konuşmasını göl üzerine yazdığı şiir ile sonlandırıyor:

“Dünyada yoktur eşin benzerin.
Bilirim doğaldı eski hallerin.
Seyrine doyulmaz turkuaz renginin,
Göz önünde ölüyor İznik gölü,
Gün ve gün soluyor İznik’in gülü.
Bir haller oldu son yıllarda boyuna,
Hançerini saplamış Cargill böğrüne,
Can özün akar borularla Gemlik’e,
Göz önünde ölüyor İznik gölü,
Gün ve gün soluyor İznik’in gülü.”