Bir babanın iç sancıları

Yazar:
Erol Malçok

malcokerol@gmail.com 

Çocuk, en sıkıntılı en karmaşık ve en coşkulu huzursuzluktur!

Ebeveyn olmanın en zor olduğu zamanlardan geçiyoruz belki de.

“Yeter artık bırak” ve “hadi ” en çok kullandığınız söylemler oluyor. Teknoloji çağına doğan çocuğunuzu hem anlıyor hem de anlayamıyor ya da anlamak istemiyorsunuz. Anlayamama durumu belki kuşak farkından kaynaklanıyor olabilir ancak çocuğunuzu teknokapitalizme kaptırmanın iç sancısını da duymadan edemiyorsunuz. Çocuğunuzu, sanal ortamdaki oyunlarda başarılı olmak yolunda puan almak için istismar ederek para harcamaya yönelten siteler mi dersiniz, yaşını aşan içerikler mi? Ya da cezbedici akışlarla ekrana kilitlenen gözler mi? Bütün bunları ve daha fazlasını hepimiz biliyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor diyeceksiniz.

Ben de uzun süredir bu yeni çağın sosyal psikolojisini ve bedenlerimizin aldığı yeni biçimleri düşünürken -şu ara herkesi okumaya zorladığım-Johann Hari’nin muhteşem kitabı Çalınan Dikkat’i (* ) okudum. Çocuklara ve yetişkin hayatlarına dair kaygım daha da artarken müthiş bir uyarıcılıkla ve dayanışmacı bakış açısıyla karşılaştığımı da söylemeliyim.

Dikkatimiz dağınık değil çalınıyor!

Basılı kitabın önemini her fırsatta vurgulayan bir okur ve kitapçı olarak çağın ruhunu anlamayan bir boomer muyum acaba diye düşünmekteydim. Çünkü artık her yerde bırakın çocukları nine ve dedelerin elinde bile kitap yerine telefon görmekteydim ve kendimi bu yeni sürece adapte hissetmiyordum. Johan Hari’den yüreğime su serpen kitabıyla “muhafazakarlığımın devrimcilik” olabileceğinin desteği gelmiş oldu. Ben  en iyi odaklanma biçiminin basılı kitap okumak olduğunu düşünüyordum ve Hari’nin tüm dünyada yaptığı çalışmalarla bunu desteklediğini görünce evet işte bu dedim. Hari, kitabında Silikon Vadisi’nde çalışıp da sosyal medyayla insanları teknik olarak manipüle etmenin yaratıcısı olup, bunun vicdan azabından işi bırakan insanların ifşaatlarına yer veriyordu. Teknoloji etiği sıfır yani.

Ve bu manipülasyonların gerçekleşmesi için geri bıraktırılmış ülkelerde yaşamanıza da gerek yok. Araştırma sonuçları üç aşağı beş yukarı durumun her yerde aynı olduğunu gösteriyor.

Çocukların durumuna dönecek olursak. Konuştuğum tüm ebeveyn arkadaşlarımda kaygı düzeyi çok yüksek. Çocuk kitap okumuyor, ders çalışmıyor, hiçbir şeye uzun süre odaklanmıyor, kısa yoldan zengin olmak istiyor bunun yolunun da çoğunlukla “youteberlık”tan geçtiğini düşünüyor. Bir klişe vardır. Siz kitap okursanız çocuğunuz da okur. Model alır. Kendimden çok iyi biliyorum ki bunun pek bir geçerliliği kalmadı. Çocukların dikkatini bizim yaptığımız şeylere özellikle de okumaya çekmek için sihirbaz olmamız lazım. Rakibimiz olan uyarıcıların cazibesi çok büyük çünkü…

Bir şey yapabilir miyiz?

Herkesin benzer sorunlar yaşaması beni rahatlattı mı? Yalnız olmadığım, sorunun bizde olmadığı, toplumsal boyutu olduğu anlamında evet. Ancak sorunun büyüklüğü konusunda ise hayır! Ya dikkatimiz dağınık değil çalınıyorsa? Sorun bireysel değil toplumsalsa? Birlikte hareket etmek ve dayanışmak şart. Aklıma ilk gelen öneriler:

  • Çocuklarımızla mümkün olan her zaman doğaya çıkmak ve yabanla temas.
  • Hapsolduğumuz çekirdek aile ve apartman yaşamlarından çıkıp çocuklarımızı sık sık dışarıda buluşturmak.
  • Canlı oyunların gücüne hayatımızda yer buldurmak.
  • Derdi olanlarla bulunduğumuz kentlerde bir kolektif oluşturmak en azından dertlerimizi paylaşmak ve fikir alış verişi için.
  • Teknolojiyi nasıl yönlendirebileceğimizi düşünmek.
  • Okulların sosyolojisine yazar, çizer, müzisyen ve tiyatrocuların dahil olabilmesi için elimizden geleni yapmak. Çocukların sıkıcı eğitim ortamlarına bunlarla renk gelecektir en azından ve feyz alacaktır belki de karşılaştığı bir yazardan.
  • Dikkati çalınmış ve dağılmış bireylerden oluşan bir toplumun, yaşayacağı sorunlara çözüm üretemeyeceğinden yola çıkarak Johan Hari’nin uyarıcı cümlelerine kulak vererek bitirelim:

“Böyle az uyuyup çok çalışan, üç dakikada bir faaliyet değiştiren, zaaflarımızı öğrenip manipüle etmek için tasarlanmış sosyal medya siteleri tarafından takip edilip gözlemlenen, stres fazlalığından aşırı tetikte yaşayan, enerjinin sıçrayıp çakılmasına yol açan bir şekilde beslenen, her gün beyne zarar veren toksinlerle dolu bir kimyasal çorbası soluyan bir toplum olmaya devam ettiğimiz takdirde – ciddi dikkat sorunları yaşayan bir toplum olmaya da devam edeceğiz, evet. Ama bunun bir alternatifi var. Örgütlenip karşı koymak – dikkatimizi ateşe veren kuvvetlerle mücadele edip yerlerine iyileşmemize yardımcı olacak kuvvetler geçirmek.”(**)

*

(* ) Çalınan Dikkat – Neden Odaklanamıyoruz?, Johann Hari, Metis Yayıncılık 2022
(**) Çalınan Dikkat arka kapak yazısı.

Not: Bu konuda düşüncesi olan sevgili okurla bana malcokerol@gmail.com  adresinden yazarsa sevinirim.

Paylaş
Yazar:
Erol Malçok

Önceki Haberler

Bir çocuk, deprem ve TOKİ savaşı: Terk etmeyeceğiz!

Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…

11/02/2025

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…

27/12/2024

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…

27/12/2024

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…

24/12/2024

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…

16/12/2024

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…

15/12/2024