Kategoriler: Dış Köşe

Belediyelerin bakana değil, özerkliğe ihtiyacı var – İkbal Polat

Yerel seçimlere doğru adım adım ilerliyoruz. Yerkürenin en muhteşem kent isyanı olan Taksim Gezi Parkı direnişi ise hala sokaklarda sürüyor. Büyük kent sokaklarında bir yandan direniş sürerken, diğer yanda da yerel seçimlere yönelik adaylıklar konuşuluyor.

Bu seçimlerin ayrıcalıklı bir yanı olacak gibi görünüyor. Bu ayrıcalığın sebebi de AKP’nin şu ünlü tüzüğünde yer alan üç dönem maddesi. Bu madde değiştirilmezse, şu an mecliste bulunan toplam 73 milletvekilinin 2015 genel seçimlerinde aday olmayacağı söyleniyor. Ve bunların bir kısmı da bakan. Hal böyle olunca AKP, tekrar görev alamayacak bakanlarını yerel seçimlerde değerlendirmek isteyecektir. Nitekim de buna dair haberler yayınlanmaya başladı.

Bu durumda, kimin nereye aday olacağından daha öte, yerel siyaset açısından değişik bir durum var. AKP’nin bu tüzük maddesiyle, yerel siyasetin şekillenmesi açısından bugüne kadar olanın tam tersi olacak gibi. Bildiğiniz üzere Türkiye’de yerel yönetimler merkezi siyasete atlamanın bir basamağı olarak görülür ve kullanılır. Önce belediye başkanı ya da belediye meclisinde görev alır, yerel siyasette “kariyer” yapar sonra da vekilliğe, bakanlığa hatta başbakanlığa sıçrarsınız.

Yerel yönetimlere bakış da da merkezi siyaset hedef alınarak oluşturulur. Çünkü amaç belli, bakan ya da başbakan olmak. Belediye başkanı olduktan sonra bakan koltuğu hedeflenerek yerelin sorunlarıyla ilgilenilir. Bu amaçla yapılan yerel siyaset de bugünün toplumsal yapısını ve yerel yönetim anlayışını şekillendiriyor: Merkeze endeksli bir yerellik anlayışı.

Yerel yöneticiler merkeze endeksli bir yerel siyaset yaptıkları için, yerel yönetimlerin merkezi idarenin vesayeti altında olmasını da sorun etmiyorlar. Var mı bir belediye başkanı çıksın da “Anayasa’nın 123., 125. 127. maddelerine göre vesayet rejimi altında yerel yöneticilik yapıyoruz, bu çağdışı, yerel demokrasinin dinamiklerine ters” desin. Demez…

Şimdi bunun tersi bir süreç bizi bekliyor. Merkezi yönetimde 3 dönem siyaset yapmış aktörler yerellerde seçilmek için çalışacaklar ve seçildikten sonra da yerel yönetimi şekillendirecekler. Bu durumun yaratacağı sonuçları düşünelim. Yerellerin güçlenmesini sağlayacaktır. Ağzını açıp kendi yerelindeki olup biteni savunamayan belediye başkanları yerine bakanlık yapmış merkezden gelen aktörleri görebiliriz.

Halkımızın bu duruma bakışı nasıl olur diye düşününce, olumlu olacaktır diye düşünüyorum. Zira halkımız yerel yönetimlerin güçlenmesinden yana. Kentlerin hali ortada. Özellikle dönüşüm süreçleri açısından inanılmaz bir beceriksizlık yaşanıyor. Yerelin sorunlarını çözemeyen yönetimler söz konusu. Belediyeler, halkların, kadınların, gençlerin, engellilerin, LGBT’lilerin, farklı toplumsal kesimlerin taleplerini karşılayamıyor. Uluslar arası normlardan uzak yaşanamaz ve her geçen gün doğayı katlederek büyüyen kentlerimiz var.

Bu kentlerin sorunlarının çözümü için güçlü yerel yönetimlere ihtiyaç var. Lakin AKP, güçlü yerel yönetimlerin yolunu açacak yasal ve yapısal dönüşümler yapmak yerine güçlü belediye başkanları bularak sorunu çözmeye çalışıyor. Halbuki bu durumda da sorun devam edecektir. Temel sorun, yerellerin demokratikleşmesi sorunu. Çünkü merkezden gelen bu aktörler demokrat değiller. Güçlü ama demokrat olmayan aktörlerle başbaşa kalacağız gibi görünüyor. Önümüzdeki dönem eğer halkımız duruma müdahale etmezse yerel olmayan, demokrat olmayan ama muktedir olan merkezin insanlarının yöneteceği yerel yönetimler olacak.

Özetle yerellerin güçlenmesi lazım ama ‘bu güçlenmenin nasıl olacağı’dır esas meselemiz. Merkezin, güçlü, becerikli, iş bitiren, eski bakanlarıyla kentler dönüşerek yeni zenginlerini ve yeni yoksullarını mı yaratacak; yoksa katılımcı, demokratik, mekanizmalarla sağlıklı, sürdürülebilir kentlerde yaşayan eşit, adil, özgür bireyler mi yaratılacak? 2014 Yerel Seçimlerinde bu ayrımın kavgasını yaşayacağız, mücadeleye devam.

İkbal Polat – www.turnusol.biz

İkbal Polat

 

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar