Kategoriler: Dış Köşe

Bedel – Joost Lagendijk

Todays Zaman gazetesinde 10 Eylül tarihinde yayınlanan Joost Lagendijk‘in köşe yazısını Yeşil Gazete ekibinden Gizem Hasırcıoğlu‘nun çevirisi ile sunuyoruz

* * *

Dürüst olmam gerekirse, Olimpiyatlara götürdükleri teklifle ile ilgili derin şüphelerime rağmen, geçtiğimiz cumartesi İstanbul’un kazanmasını istedim. Bir kere finale kaldığınızda sağlıklı rekabet duygusuna sahip herkes ödülü almak ister. Ne yazık ki, bu gerçekleşmedi ve 2020 Olimpiyatları Tokyo’ya verildi.

Tabii ki kader oylamasından sonra inkâr oyunları da başladı. Hükümet çevreleri şaşırtıcı olmayan bir biçimde Gezi Parkı eylemcilerini ve gösterileri alevlendirdiklerini söyledikleri medyayı suçladı. AKP muhalifleri aynı eylemleri bastırmak için kullanılan şiddetin Türkiye’nin dışardaki imajına olumsuz etkisini vurguladı. Birçok eleştirmen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir sonraki seçimlerde bir İstanbul zaferi alamayacağını düşündüğü için mutluydu.

Müsaadenizle İstanbul’un neden Tokyo karşısında kaybettiğinin çok fazla iç meselelere odaklanıp Türkiye’ye başka konularda da kaybettirecek önemli bir noktayı kaçıracağına dikkat çekmek istiyorum.

Gizli oylamayı analiz etmek her zaman zordur ama uluslararası medyaya bakacak olursak, oylamadan önce ve sonra, 2020 kararı yüzde 75’i İstanbul ve Türkiye’nin etkisinin olamayacağı geniş kapsamlı faktörler üzerine verildi. The New York Times’ında açıkça belirttiği gibi “Tokyo’yu seçmek politik ve ekonomik belirsizlikler altında hayati bir seçimden daha güvenli idi.” Japonlar kendilerinin güvenilir olduklarını başarılı bir şekilde ifade ettiler ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyelerinin çoğu bu argümana ikna olup tercihlerini gelenek ve istikrardan yana kullandılar. Bunun yanısıra Türkiye’nin komşularındaki karışıklık, Olimpiyatlar için Asya’da yeni yatırımcılar bulma avantajı ve Rio de Jenaoryo’nun hazır olması ile ilgili artan endişeler, İstanbul’un riskli bir tercih gibi algılanmasına sebep oldu ve Türkiye’nin bu yargıları değiştirme şansının düşük olduğu aşikârdı.

Japonya’nın aksine Türkiye henüz zengin ve istikrarlı bir ülke değil. Her türlü riskle karşılaşabilecek gelişmekte olan bir ekonomiye ve çatışma ve tansiyonu yüksek bir toplumsal dönüşüme sahip. Unutulmamalı ki, Uluslararası Olimpiyat Komitesi sadece spor ve kardeşliği teşvik eden bir organizasyon değil doğası gereği risklerden kaçınan bir ticari işletme. Bu şartlar altında Tokyo reddedilmesi imkânsız bir teklif sunmuş oldu.

Geri kalan yüzde 25’lik açıklama ise, İstanbul’un teklifi ile ilgili. Açık ki hükümetin son olaylara karşı sert tutumu ve doping skandalları da duruma yardımcı olmadı fakat bunlar belirleyici olmadı.

Buenos Aires’te gördüklerimiz AKP hükümetinin Batı’ya karşı kullandığı sert söylemlere karşı gösterilen tepkilerin ilki olabilir. Aylardır Erdoğan ve bazı bakanları Avrupa ve Amerika’yı, Mısır meselesinde ikiyüzlü, Suriye meselesinde korkak ve daimi İslamofobik olmakla itham ediyorlar. Marc Pierini, Avrupa Birliği eski elçisi ve Carnegie Uluslararası Destek Vakfı misafir öğretim üyesi, geçtiğimiz hafta Türkiye’nin dünyanın geri kalanı ile olan ilişkilerinde iktidar partisinin kutuplaştırıcı söylemlerinin riskinin altını çizdi: “Hükümetin benimsemiş olduğu söylem taktik siyaseti açısından bakıldığında dış hedefleriyle uyumlu değil. İki karşıt mantık iş başında. AKP’li politikacılar bunu Brüksel, Berlin, Washington ve diğer bölgelerdeki muhataplarına açıklamakta zor zamanlar yaşayacak.”

Düşünün ki Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyesi 38 Avrupalıdan birisiniz ve iki tekliften birini seçeceksiniz. Tekliflerin biri her zamanki gibi dingin Japon başbakanı tarafından sunulurken diğeri daha geçtiğimiz hafta geldiğiniz kıtaya yine sert bir çıkış yapıyordu. Dürüst olun, içinizden geçen ne olurdu?

Türk hükümetinin benimsemiş olduğu zehirli dilin bombaları muhtemelen sadece Olimpiyat seçimlerini etkilemeyecek. Türkiye’nin 2015-2016 dönemi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde sandalye kazanma şansını da vuracaktır.

Bu içerde başarılı fakat yurtdışında Türkiye’nin güvenilirliğini ve uluslararası başarı şanslarını ciddi şekilde azaltan bir politikanın ağır bedelidir.

Bu yazı ilk olarak todayszaman.com/ da yayınlanmıştır.

Yeşil Gazete için çeviren: Gizem Hasırcıoğlu

 

Joost Lagendijk

 

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar