Ankaralı sanatçı Başak Acar’la bir röportaj gerçekleştirdik. Türkiye’de medya üzerinde giderek büyüyen iktidar savaşlarına uzun süreden beri hiç yabancı değiliz. Bu süreçte sanatsal üretimlerini özellikle televizyon karşıtlığı üzerinde yoğunlaştırmış Başak Acar ve çalışmalarını Yeşil Gazete olarak hem daha yakından tanımak ve hem de okurlarımıza tanıtmanın anlamlı olacağını düşündük.
Yeşil Gazete okurlarına biraz kendini tanıtır mısın?
“Televizyonunu öldür” üzerine odaklandığın görülüyor…
Bu bağlamda, bireysel olarak tercihim, verilen estetik değerlerin reddi, kavramsal olarak sembolik bile olsa bu dayatma estetizasyonunun parçalanmasına atfettiğim önemden dolayı resim- fotoğraf ve video alanlarında tv’nin parçalanması konusunu işlemektir.
Peki okurlarımızın daha yakından tanıması için politik motivasyonundan bahseder misin? Aktif olarak çalıştığın, önem verdiğin örgütlenmeler ve konular nelerdir?
Çalışmalarının şiddet içerdiğini düşünüyor musun?
Peki hiç tv izlemiyorsun ama çalışmalarında, bir şekilde medyayı takip ettiğin görülüyor. Örneğin Beat Kuşağı Antolojisi veya vicdani red konusunda Volkan Sevinç’in tablosunu yapıyorsun. Nasıl haber alıyorsun, gündemi nasıl takip ediyorsun? Bir tv karşıtının bu konudaki çözümü nasıldır?
Beat kuşağı antololijisiyle ilgili olayları bilmek için medyaya gerek yok. 6.45 okuru olmak yeterli. Volkan Sevinç ise eski bir arkadaşımdır. Ahali gazetesini internetten ya da basılı okumakta yine onlarla ilgili bilgi almaya yetiyor.
Çalışmalarımı erotik ya da pornografik bulanlar var. Bense sadece bunlardan öğeler kullanıyorum. Asıl fetiş ve porno yaratan, eril tv akıldır. Onun elinden bu özelliği alıp, kendime geçirip, kendimi seyredilen ve bir yandan da kendimi, oyunu bozan oyuncu, aktif konuma getiriyorum. Onu, onun silahıyla vurmak gibi. Onu kırarken bir sadistik haz da aldığımı saklayacak değilim. Öldürdükten sonra üzerine koyduğum ayağım, eril tv aklın üzerine koyduğum ayağımdır. Neden tv erildir, oysaki hep kadını meta yapar derler. Doğrudur kadın metadır ama onu kullanan kadın değil eril zihniyettir. Tv erildir.
Tv karşıtı tavrın ne zaman başladı? Örneğin seni etkileyen ilk olay nedir?
Televizyona geçersek; bize biraz kendi baktığın çerçeveden televizyonu anlatır mısın?
Televizyon elektromanyetik dalga halinde yayınlanan görüntü ve seslerin ekranlı ve hoparlörlü elektronik alıcılar sayesinde görüntü ve sese çevrilmesini sağlayan bir haber iletme yani propaganda aracıdır. Tv ve medya ayrı değildir birbirinden. O nedenle ben medya karşıtıyım demekle tv karşıtıyım arasında bir fark yoktur. Kimse tv yi medya olmazsa izlemez. Bir ekran alır ona dvd player veya bilgisayar bağlar, istediğini izler. Kitleleri manüple , hipnotize etmek için geliştirilmiş en düşük güvenilirlikli makinadır. Çok acı bir savaş görüntüsünün ardından, çocukların öldürüldüğünü izlettikten sonra (biz kahvaltı ederken) hemen ünlü pop starlarımızın özel hayatına geçiş yapabilir. Bu hızlı akış sayesinde bizde ne izlersek izleyelim yabancılaşırız ve kanıksarız her olayı. Çocukken ailece oturup uzaylı otopsisi izlediğimizi hatırlıyorum, hiç şaşırmamamız aslında bir rastlantı değildi. Neil Armstrong’un aya inişini de aynı normallikle izledik.Bugün, eğer söylendiği gibi ay yüzeyinde bir atmosfer yoksa rüzgarda olmaması gerekir, eğer öyleyse resimlerde gördüğümüz Amerikan bayrağı nasıl oluyor da sürekli dalgalanıyor gibi sorular var karşımızda. İkiz kulelere yapılan saldırıyı Amerika’nın kendisinin tasarladığı söylentisini duymayan kaldı mı? İşte 1984’ün günümüz versiyonu. “Bu dünyada hilekarlar bile aldanır” Guy Debord.
Sürekli izleyen olmak ve ne verilirse ona razı olmak, bu kadar atıl kalmak pasifleştirmişti bizi. Artık ne verirlerse almak zorundaydık. Yani nesne özneyi kırılmaya uğratmıştı. Kendi doğru formlarını sinsice sunmaya başladı. Öyleki imge dünyasının gerçekliği silme tehlikesiyle karşı karşıyaydık. Gerçek gökyüzündeki kuşlardı biz onları belgesellerden izledik. Savaş dibimizdeydi, biz Afrikalı çocuklara acıdık. Cinsellik en yakınımızdaki kişideydi, biz film yıldızlarında aradık. Biz hep güzeldik, büyük sermayelerse bize nasıl sözde güzel olunacağını anlattı, ne yememiz gerektiğini nasıl davranmamız, ne tip bir eş bulmamız, nasıl giyineceğimizi …ekranları ve perdeleri çoğalan yanılsamalar dünyasında kaybolduk. Bu sanal dünya matrix gibi hiper gerçek oldu.
25. kareler, sübliminal mesajlarla görsel, işitsel ileti gönderebilmenin tüm olanaklarıyla gündelik hayatlarımıza saldıran tüketim çıldırtıcısı,terörist, bölücü, sınıf, cins, tür ayrımcısı bu aygıt, popüler tabirle aptal kutusu dense dahi, izleyicileri yöneten sınıfların elindeki kumandadır. İzleyenlerse istenilen görüntülerin aksettirildiği ekranlara dönüştürülmektedir. Yoksa siz kumandanın sizde olduğunu mu sanıyorsunuz?
Subliminal mesaj?
Subliminal telkin yöntemi bilinçüstünü devredışı bırakarak direk bilinçaltına mesaj gönderme yöntemidir. Subliminal telkin yöntemleriyle inanılmaz şeyler yapılabilmektedir. Bu teknikte, kaydedilen ses, insan kulağının duyamayacağı bir frekansa çıkarılmıştır. Siz duyamasanız da bilinçaltı ortamdaki sesi algılar. Kulaklık gerekmemektedir. Bu tekniği Amerikan Savunma Bakanlığı’nın Körfez Savaşı sırasında Irak askerlerine karşı kullandığı bilinmektedir. Gücü öylesine yüksektir ki duyma özürlülerin de bu teknikle mesajları algıladığı bilimsel çalışmalarda kanıtlanmıştır. Iraklılara “ direnmenizin faydası yok” mesajı gönderilmişti.
Bizim şu kanalı ya da bu kanalı, şu markayı ya da bu markayı almak, aslında farkı olmayan c partisi ya da p partisi dışında bir seçim hakkımız kalmadığında, 1 saniyelik izlediğimiz bir reklam bile bize davranış biçimi olarak yansıdığında, aşk dediğimizde artık elimizi cüzdanımıza attığımızda, çok uluslu şirketlerin kazanması için sabah akşam bir işe girip çalıştığımızda, fast food zincirleri alıp başını gittiğinde (ki sağlık uzmanları ıssız bi adada kalsanız bile fast food yemeyin diyor), GDO’dan başka artık yiyecek hiçbir şey kalmadığında ve sen bunu izlediğinde artık ölüsün, yaşamıyorsun! … John Zerzan’ında dediği gibi;” Makine hissetmez, asla acıkmaz. Asla susamaz ve asla uykusu gelmez, Asla korkmaz, mutlu olmaz yada üzülmez. Tanıma göre makine ölüdür ve makineler üzerine kurulu bir toplum da zombi toplumdur.” … Ve sonra şunlar terörist, bunlar bölücü derler. Ben bundan öte bir terörizm göremiyorum.
Bana hep aynı şeyi anlatıyorsun diyorlar. Onlara şu karşılığı veriyorum, aynı şeyi dinlemekten sıkılsaydınız, bunu bana değil düzenin medyasına söylerdiniz. İnsanlar medyayı takip ettiği sürece, ben de onu eleştirmeye devam edeceğim. Bulunduğum yerden şu anda bunu en iyi sanat çalışmalarımla yapıyorum. Bunu yapmayı ne kadar ilerletebilirsem, o kadar götüreceğim.
Başak Acar ve çalışmalarını blogundan takip edebilirsiniz.
Röportaj: Ramazan Kaya \ Yeşil Gazete – Sanat
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…