Barış için Kadın Girişimi’nin barış süreci ve seçimlere ilişkin, “Seçim süreçlerinin barışla imtihanı” başlıklı yazılı bir açıklama yayınladı.
Yüzde 10 barajına rağmen bütün toplumsal kesimlerin temsili düzeyde olsa bile kendisini Meclis’e taşıyabildiği bir seçim sabahına uyanmanın herkesin talebi olduğu belirtilen açıklamada, seçim sathına girildikçe devam etmekte olan barış sürecine zarar verecek hareketlerden kaçınılması gerektiği vurgulanıyor.
Barış için Kadın Girişimi’nin açıklamasının tam metni şu şekilde;
“SEÇİM SÜREÇLERİNİN BARIŞLA İMTİHANI…
Barışın yeşerdiği, toplumsal grupların birbiriyle konuşabildiği, yüzde 10 barajına rağmen bütün toplumsal kesimlerin temsili düzeyde olsa bile kendisini Meclis’e taşıyabildiği bir seçim sabahına uyanmak hepimizin talebi…
Seçim süreçleri barışı kalıcı kılmak ve örmek açısından hem olanaklar hem de riskler taşır. Seçimlerin gölgesinde kalan müzakere süreçlerinin durması, donması, gerilim üretmesi güçler rekabetinin sonuçları olarak görülebilir. Ama böyle olmak zorunda değildir.
Sandıktan daha güçlü çıkmaya ve yönetmeye yönelik iş yapmak siyasetin doğası olarak görülse de, barış seçimlere kurban edilemeyecek kadar hayatidir.
Seçim, yasal süreçlerle sınırlandırılmış bir rekabet sürecini tanımlar; ancak seçimlerde bu sınırların aşılmasına sıkça rastlarız. Barışı konuşurken, barışı inşa etmeye çalışırken bu sınırları aşmak, “mevzu bahis oy ise gerisi teferruattır,” anlayışına hizmet eder. Asıl risk buradadır ve provokasyon ihtimali de buralardan güçlenir. Maalesef şimdi (Ağrı olaylarında gördüğümüz gibi) bu anlayışın hükümet çevrelerine hakim olduğunu görüyoruz. Ancak bu provokasyonlarda sivil halkın canları pahasına gösterdiği sağduyu ve şiddeti önleme iradesi, barış talebinin ne kadar da toplumsallaşmış olduğunu gösteriyor. Oy devşirmek amacıyla her yolun mubah sayılması barışı tehlikeye atar, bugüne kadar barışın toplumsallaşması için gönül koyan milyonlarca insanın iradesini, emeğini ve umudunu boşa çıkarır.
Bu insanların başında kadınlar gelir. Süreç başladığından beri Barış İçin Kadın Girişimi’nden kadınlar, silahların susmasının devamını sağlamak için çalıştı, çeşitli gözlem ve temaslarda bulundu. Toplumun her kesimiyle temasa geçti, söyleşiler, konferanslar düzenledi ve gördü ki barış, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, tüm kadınların arzusu. Çoğulcu bir meclise olanak tanıyan bir seçim süreci işletmek, daha çok kadını mecliste görmek yalnızca bir temsiliyet sorunu değildir. Bu, barışın toplumsallaşmasına, daha geniş kesimlerce dillendirilmesine zemin sunar. Süreçlerin dışında tutulan ya da süreçlerin dışına itilen her toplumsal kesimin katılımcılığının önünü açar.
İşte bu yüzden içinde olduğumuz seçim sürecinin toplumu barışa doğru yöneltmek için önemli bir fırsat olarak değerlendirilmesinin, barış süreçlerinin ve seçimlerin güç gösterilerine kurban edilmemesi gerektiğinin bir kez daha altını çizmek istiyoruz.
Hatırlatmak isteriz ki barış toplumsal bir taleptir ve bu talebi kışkırtma ve provokasyonlarla harcamak önemli bir fırsatı, kendi ile barışık bir toplum yaratma fırsatını tepmektir.
Adalet duygusunu zedelemeyecek, toplumda yeni gerilimler yaratmayacak bir seçim barışın da teminatı olacaktır.
Barış İçin Kadın Girişimi”
(Yeşil Gazete)