İklim KriziManşet

Avustralya, iklim intiharı ediyor

0
Fotoğraf: Matthew Abbott/NY Times.

Yeşil Gazete için çeviren: Nilüfer Ağaç

Avustralya bugün iklim felaketi için sıfır noktasında. Muhteşem Büyük Bariyer Resifi ölüyor. Dünya mirası yağmur ormanları yanıyor, devasa kelp ormanları büyük ölçüde yok oldu, sayısız kasabanın suyu tükendi ya da tükenmek üzere ve şimdi geniş kıta daha önce görülmemiş ölçekte yanıyor.

Yangınların görüntüleri ‘‘Çılgın Max” ve ”Sahilde” arasında bir tezat sahnesi gibi: Sahillere yönelen binlerce kişi donuk turuncu bir pus içinde, insan ve hayvanların kalabalık tabloları, garip mutlulukları içinde neredeyse orta çağa ait gibi, (yarı Bruegel, yarı Bosch) yangın ile çevrelenmiş, kurtulanların yüzleri maske ve deniz gözlüklerinin ardına saklanmış. Alevler gökyüzünde 60 metreye yükseliyor. Yangın kasırgaları, sandallarda korkmuş çocuklar alevlerden uzaklaşmakta, kendi ülkelerinde mülteciler…

‘Kıyamet sonrası, şu ana taşındı’

Yangınlar, halihazırda, neredeyse Batı Virginia kadar büyük bir alan olan 14,5 milyon dönümü yaktı; Kaliforniya‘daki 2018 yangınlarında hasar gören alanın üç katından daha fazla ve Amazon‘daki 2019 yangınlarının altı katı büyüklüğünde. Kanberra‘nın havası yeni yılın ilk gününde Avrupa büyüklüğünde bir duman tabakası sebebiyle dünyanın en kirlisi oldu.

Bilim insanları, yarım milyara yakın yerel hayvanın öldüğünü tahmin ediyor ve bazı hayvan ve bitki türlerinin tümüyle yok olduğundan korkuluyor. Kitlesel açlık olayları olarak tanımlanan durumda, kurtulan hayvanlar yavrularını terk ediyor. En az 18 insan öldü ve daha fazlasından endişe ediliyor.

Hepsi bu ve yoğun yangın mevsimi daha yeni başlıyor.

Yeni Güney Galler‘de olağanüstü hal ve Viktoria‘da felaket durumu ilan edildi, toplu tahliyeler yapılıyor, insani felaketlerden korkuluyor, doğu sahilinin çevresindeki kasabalar yangınlarla çevrili, tüm taşıma ve iletişim ağı çoğunlukla kesik, kaderleri de bilinmiyor.

Sayısız Avustralyalı adına konuşan, Kuzey Viktoria‘nın Gipsy Point (Çingene Noktası) topluluğundan emekli mühendis Ian Mitchell yeni yılın ilk gününde arkadaşlarına bir elektronik posta gönderdi:

“Hepimiz ve Gipsy Point ahalisinin çoğu şu an hala burada. Gipsy Point‘te 16 kişiyiz. Enerji kaynağı yok, telefon yok, tüm yollar kesilmiş olduğundan 4 gün içinde buraya kimsenin ulaşma şansı yok, sadece uydu üzerinden elektronik posta çalışıyor. İki büyük botumuz var ve erzak tedarik edebilirler, özellikle Coata’dan yakıt.

Kasabamızı savunacak daha fazla insana ihtiyacımız var. Sık iç alanlar bugünden sonra problem olacak, tüm patikalar yanan ağaçlarla kaplı ve bununla mücadele edecek kimse yok.

Yorgunuz ama iyiyiz.

Ancak 2020’de hala buradayız.

Sevgiler

Biz.”

Yeni Güney Galler’de, Kobargo‘nun yangınla harap olmuş kasabasındaki kitap dükkanının camına bir yazı asılmış. “Kıyamet sonrası kurgu, şu ana taşındı.”

Ve bütün bunlara rağmen, inanılmaz bir şekilde, Avustralya liderlerinin beklenmeyen bu ulusal krize tepkileri ülkelerini savunmak değil, fakat -her iki partinin büyük bağışçısı- fosil yakıt endüstrisini savunmak oldu; ülkelerinin kıyamete sürüklenmesini istiyor gibiler. Aralık ortasında yangınlar patlak verdiğinde İşçi Partisi’nin muhalif lideri, kömür ihracatına açık desteğini ifade etmek için kömür madenciliği toplulukları ile görüşmelere gitti. Başbakan, muhafazakar Scott Morrison, Hawaii’de tatildeydi.

Morrison’ın siyasi hesapları

1996’dan beri iktidara gelen peş peşe muhafazakar hükümetler, ülkenin fosil yakıt endüstrisinin savunmak için iklim değişikliği hakkındaki uluslararası antlaşmalara uymaya karşı başarıyla savaş verdi. Bugün Avustralya hem kömür hem gaz alanında dünyanın en büyük ihracatçısı. İklim değişikliği ile ilgili harekete geçme konusunda ise 57 ülke içinde 57.sırada.

Morrison, geçen seneki seçim zaferini, azımsanmayacak şekilde, İşçi Partisi’ni hükümet dışında tutmak için kukla parti kuran kömür madeni oligarkı Clice Palmer‘a borçlu. Bay Palmer’in kampanya için reklam bütçesi her iki büyük partinin toplamının iki katıydı. Palmer daha sonra Avustralya’daki en büyük kömür madenini inşa edeceğini açıkladı.

Avustralya Başbakanı Scott Morrison. Fotoğraf: Joel Carrett/EPA

Eski bir pazarlamacı olan Bay Morrison, tatilden dönmeye ve toplumdan özür dilemeye zorlandığından beri kriket oyuncuları ve ailesi ile görüntü vererek kendi hakkında algıyı iyileştirmeye zamanını harcıyor. Yangınların ön saflarında perişan olmuş toplulukları ya da kurtulanları ziyaret ederken daha az sıklıkta görülüyor. Morrison olanları sıra dışı olmayan, her zamanki bir felaket gibi göstermeye çalışıyor.

Bu duruş soğuk bir siyasi hesap gibi görünüyor: İşçi Partisi’nin seçim kaybını telafi edebilecek hiçbir efektif muhalefeti olmadan ve Rupert Murdoch‘ın -günlük gazete sirkülasyonunun %58 i- medyaya hakimiyeti ile iklim krizi inkarının arkasında durarak, Avustralya’yı yutan felaketin büyüklüğünü kabul etmeden olabildiğince uzun süre hüküm sürebileceğini umut ediyor gibi… 

‘Ödlekler tarafından yönetilen bir ulus’

Morrison, mültecileri Pasifik adası kamplarına hapseden acımasız politikayı  hayata geçiren Göçmenlik Bakanı olarak kendini ortaya koyuyor ve insanların acısına kayıtsız görünüyor. Şimdi de hükümeti, sendikaları, sivil toplum örgütlerini ve gazetecileri tedirgin eden rahatsız edici otoriter bir tavra büründü. Tazmanya‘da beklemede olan ve Avustralya’ya da uyarlanacağı beklenen yasa tasarısıyla, çevre aktivistleri, gösteri yaptıkları için  21 yıllık hapis cezası ile karşı karşıya kalacaklar.

Önde gelen yayımcılardan Hugh Riminton birçokları adına konuşarak, “Avustralya, ödlekler tarafından yönetilen yanan bir ulus” diye yazdı. Başbakan yardımcısı Michael McCormack’ın yangınların artışının at gübresine dayandığına inandığını açıklaması sonrası buna “geri zekalılar” ifadesini de ekleyebilir.

Bunlar ki cehennemin kapılarını açarak bir ulusu iklim intiharına sürükleyenlerdir.

Avustralyalıların üçte birinden fazlasının yangınlardan etkilendiği tahmin ediliyor. Çarpıcı ve artan bir çoğunlukla, ülke halkı iklim değişikliğiyle ilgili harekete geçilmesini istiyor ve şimdi Morrison hükümetinin ideolojik fantezileri ile kurumuş, hızla ısınan, yanan Avustralya gerçeği arasında büyüyen farklar hakkında sorular soruyor. Durum, 1980’lerde Sovyetler Birliği’nin iktidar fonksiyonlarının gücünü elinde bulundururken, yürütme için temel, ahlaki meşrutiyetini kaybetmesini ürkütücü bir biçimde hatırlatıyor. Avustralya’da bugün, büyüyerek katılaşmış ve kendi fantezileri ile çıldırmış siyasi kuruluşlar, karşısında duracağı korkunç gerçekle ne yüzleşiyor ne de bu yeterlilikteler.

Morrison’un, Murdoch basınında yoğun bir propagandası olabilir ve muhalefeti de olmayabilir, ancak meşru otoritesi her geçen zamanla kan kaybediyor. Perşembe günü yardım isteyen hamile bir kadınn yanından yürüyüp uzaklaştıktan sonra yanmış bir kasabanın öfkeli ve sorularıyla sıkıştıran sakinlerinden kaçmak zorunda kaldı. Yerel, muhafazakar bir politikacı kendi liderinin rezaletini “galiba hak ettiği hoş geldin” olarak tanımladı.

Son Sovyet lideri Mikhail Gorbachev, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün 1986’da Çernobil‘deki nükleer felaket ile başladığını söylemişti. Felaketin ardından, 2006’da, “bildiğimiz sistem savunulamaz oldu” diye yazmıştı . Hala devam eden uçsuz bucaksız Avustralya yangınlarının muazzam trajedisi, iklim krizinin Çernobil’i olduğunu kanıtlayabilir mi?

Makalenin İngilizce Orijinali

***

Editör notları: 

  • Makale 3 Ocak 2020 tarihlidir. O tarihte kıtayı kavuran dev yangınlarının üçte biri, en büyük hasarı gören Yeni Güney Galler eyaleti genelindeki yoğun yağış sayesinde, şubat başlarında söndü. Ancak halen 17’si kontrolsüz 42 yangın devam ediyor.
  • Yangınlarda hayatını kaybeden hayvanların sayısı 1 milyarı aştı, yaşamını yitiren insan sayısı ise 28’i buldu.

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.