ManşetEditörün SeçtikleriEnerjiVideo

[Yeşil Hasbihal-1] Avrupa’da yeşil enerji krizi: Nükleer ve doğalgaz tartışmalarının geleceği ‘güçler dengesi’ne bağlı

0

Avrupa Komisyonu’nun doğalgazı ve nükleeri ‘yeşil enerji’ olarak sınıflandırma önerisi, Avrupa Birliği’nde büyük tartışma yarattı ve üye ülkeler arasında ihtilafa yol açtı. Siyasi, ekonomik ve bilimsel boyutları olan bu önemli konuyu, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye’nin İklim ve Enerji Programı Kıdemli Uzmanı Tanyeli Sabuncu ile konuştuk.

Yeşil ürünler taksonomisi, Avrupa Birliği’nin iklim hedeflerine ulaşabilmek için finansmanı doğru yatırımlara yönlendirebilmesi amacıyla tasarlanmıştı. Rehberin güvenilirliğini sağlamak adına, 2018’de bir teknik uzman grubu oluşturuldu. İki sene sonra yayımlanan tüzüğündeyse, Taksonomi’ye dahil edilecek tüm faaliyetlerin sürdürülebilirliğinin bilimsel kanıtlara dayanması şartı getirildi. Ancak Sabuncu’ya göre, 2021’in son günlerinde başlayan nükleeri ve doğalgazı ‘yeşil’ ilan etme hazırlıkları, Komisyon’un lobi baskıları sonucunda bu yaklaşımdan saptığını gösteriyor.

Komisyon’un ilk yayımladığı eşik değerlere göre (kWh başına 100gr CO2 eşdeğeri), Taksonomi’ye girecek şekilde elektrik üretmek isteyen bir doğalgaz santralinin tek çaresi, karbon tutma ve depolama tekniklerinden faydalanmaktı. Fakat hükümetlerin ve özel şirketlerin baskısı sonucu, bu eşik değerde önemli bir artışa gidildi: kWh başına 100 gr’dan 270 gr. Benzer şekilde, çözümsüz bir atık sorunu olan nükleer santrallerin de, 2050’ye yönelik atık depolama planı ortaya koymaları durumunda ‘yeşil’ tanımlanabilecekleri ifade edildi.

Sabuncu bu gelişmeleri, “Taksonomi’nin ‘güvenilir ve tarafsız bir rehber olmaktan çıkıp Avrupa Birliği’ndeki güçler dengesini yansıtan bir hal alması” olarak yorumluyor: “Vaat karşılığında nükleer ve doğalgazın yeşil yıkamaya tabi tutulduğunu görüyoruz. Bu vaatlerin yerine getirilmemesi halindeyse bir yaptırım da yok”

 

Taksonomi’de bilimsellik şartı bulunduğunu hatırlatan Sabuncu, ‘Gerek Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), gerekse AB’nin kendi uzmanlarının analizleri, doğalgazın ve nükleerin yeşil bir yakıt olarak değerlendirilemeyeceğini gösteriyor’ diye ekliyor. Avrupa Komisyonu uzmanları tarafından 2020 yılında yayımlanan bir rapora göre, AB’nin 2030 hedeflerine ulaşmak için yeni doğalgaz yatırımlarına değil, mevcut doğalgaz üretimini yüzde 30 azaltmaya ihtiyacı var.

Fransa çatlağı

“AB’nin iklim hedefleriyle çelişen bu gelişmelerin arkasında yatan ne” sorusunun yanıtını ise  Sabuncu’ya göre ülkelerin hangi yakıtlardan elektrik ürettiğinde aramak gerekiyor.

Hem kömürden hem de nükleerden çıkış hedefi bulunan Almanya, bir önceki hükümetin iktidarda olduğu ekim ayından bu yana, doğalgazın Taksonomi’ye dahil edilmesi için baskı yapıyor. Amacı, yeni doğalgaz yatırımlarına finansman yaratmak. İspanya, Danimarka, İrlanda ve Hollanda gibi ülkeler ise doğalgaza açıkça karşı çıkıyor.

Öte yandan, elektriğinin yüzde 70’ten fazlasını nükleer santrallerde üreten ve 2022’de AB dönem başkanı olan Fransa için, nükleerin Taksonomi’ye girmesi kritik önemde. Bu konuda Çekya, Macaristan, Bulgaristan ve Polonya gibi doğalgazın enerji paletinde önemli yer tuttuğu ülkelerin nükleere desteği karşılığında, Paris de doğalgazın yeşil enerji olarak sınıflandırılmasına destek veriyor. Almanya, Avusturya, Lüksemburg’un da aralarında bulunduğu bazı ülkeler ise kesin bir dille nükleerin kapsam dışında bırakılmasını savunuyor.

Tanyeli Sabuncu.

21 Ocak’ta AB’nin bir araya getirdiği uzmanlar da nükleer ve doğalgaz konusunda görüşlerini iletti ve her iki yakıtın da ‘yeşil’ kabul edilemeyeceğini bildirdi.  Önümüzdeki süreçte Komisyon, bu görüş doğrultusunda önerisinde bazı değişikliklere gidebilir. Aksi durumda Bakanlar Konseyi ve Avrupa Parlamentosu, konuyu gündemlerine alacak.

Türkiye ne yapacak?

Sabuncu, AB’nin doğalgaz ve nükleeri ‘yeşil’ kabul etmesi durumunda Türkiye’nin bu karardan etkilenmemesinin, net sıfır hedefine ulaşmak için büyük önem taşıdığını vurguluyor.

‘Avrupa’da oluşan bilimsel temelden uzak ve tamamen politik yaklaşımı takip edersek, iklim hedeflerimizde geriye düşeriz ve 2053 vizyonumuzu yerine getirmek, olanaklı olmaktan çıkar,’ diyen Sabuncu, böyle bir yaklaşımın atıl yatırım riski oluşturacağını da ekliyor.

Kömürden Çıkış 2030 Raporu’nda, mevcut piyasa şartlarında Türkiye’nin ilave doğalgaz yatırımı yapmadan 2030’a kadar kömürden tamamen çıkabileceğini ortaya koyduklarını aktaran Sabuncu, ‘Atılması gereken ilk adım, kömürden çıkışı planlamak’ diyor.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.