İklim KriziManşet

Artan yangınlar karbon yutağı Amazon’u karbon kaynağına dönüştürebilir

0

Haber: Taran Volckhausen

Yeşil Gazete için çeviren: Hande Yetkin

  • Güncel çalışmalar, bölgesel ve küresel iklimi büyük bir tehlike altına sokarak, Brezilya Amazon yağmur ormanlarının karbon deposu olmaktan ziyade karbon kaynağı olabileceğini ortaya koydu. Yoğunlaşan söndürülmesi güç yangınlar yüzyılın ortasında bu değişime katkıda bulunabilir.
  • Araştırmacılar, orman tahribatıyla birlikte kuruluğu ve sıcaklığı artan Amazon ikliminin 2050’ye değin 17 milyar metrik ton karbondioksit salımı gerçekleştirerek Güney Amazon’un %16’sını yakacak miktarda yangını tetikleyebileceğini modellerle açıkladı.
  • Ekibin kullandığı modeller, küresel ısınmanın neden olduğu daha sık sıcaklık ve kuraklık koşulları nedeniyle Amazon yangınlarının 2030’dan önce yoğunlaşmaya devam edeceğini; tarım sektörünün genişlemesinden kaynaklanan yaygın ormansızlaşmanın orman tabanını kuruttuğunu ve daha yanıcı orman kenarları oluşturduğunu belirtti.
  • Büyük bir endişe kaynağı olan bu çalışma, zaman içinde yangınların sadece kenar bölgeleri değil aynı zamanda sağlam ormanları, yerli rezervlerin derinliklerini ve diğer korunmuş alanları da etkilediğini ortaya koydu. Yangın başlangıç kaynaklarının azaltılması ve yangınların baskı altına alınmasıyla, özellikle küresel karbon emisyonlarında bir azalma ile birlikte yanma olasılığını azaltabilir.

Güney Amazon’da yangınla harap olmuş, hala için için yanan bir ormandan yükselen ısı dalgaları. Görsel: Mongabay için Paulo Brando’nun izniyle.

NASA ve Ulusal Okyanus Atmosfer İdaresi‘nin paylaştığı bilgilere göre küresel sıcaklıklar geçtiğimiz sene hızla yükselmeye devam etti, 2019 bugüne kadar kaydedilen ikinci en sıcak yıl olarak oldu. Sıcaklık ve kuraklıkla birlikte gelen ateş fırtınaları, dört kıtada geniş ormanlık alanların kaybına neden oldu.

Amazon‘daki yangınlar, 2019’da en az 125.000 hektarlık alanın kül olmasına ve bulunduğu bölgeden bin mil uzaklıktaki Güney Amerika‘nın en büyük şehri Sao Paulo’da gökyüzünün öğle vakti kararmasına sebep olduğundan tüm dünyada geniş yankı buldu.

Kaliforniya İrvin Üniversitesi‘nin ekosistem bilimcilerinden Paulo Brando ve ekibinin Güney Amazon ateş fırtınaları üzerine yayınladıkları çalışmaya göre henüz en kötü senaryo gerçekleşmemiş olabilir.

Araştırmacılar, orman tahribatıyla birlikte kuruluğu ve sıcaklığı artan Amazon ikliminin 2050’ye değin 17 milyar metrik ton karbondioksit salımı gerçekleştirerek Güney Amazon’un %16’sını yakacak miktarda yangını tetikleyebileceğini ve muhtemelen bir karbon salıcı işlevi üstlenebileceğini modellerle açıkladı.

Araştırmacılar umut vaat eden bir sonuca ulaşamadılar. Kullandıkları modeller orman tahribatının önlenmesinin yanan alandaki hasarın %30’unu, alevlerden ötürü bölgede gerçekleşen sera gazı salımlarını %56 kadarını giderebileceğini gösterdi.

Brando’nun ekibi şu açıklamayı kaydetti:

“Tutuşmaya sebep olacak kaynakların azaltılması için çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. Söndürme çalışmaları ise korunan alanlar ve yerli kaynaklarla birlikte Amazon ormanlarına bağlanan geniş yollarda oluşabilecek yangın ihtimalini düşürmesi bekleniyor. Bu tür çalışmaların küresel anlamda sera gazı salımlarının azaltılmasıyla desteklenmesi durumunda en verimli sonuçları elde edilebilecek.”

Amazon’da depolanan karbonun 2020-2050 arasında atmosfere salınacak olması, acil olarak emisyonları önlemek ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak isteyen bir dünya için ciddi sonuçları beraberinde getirecek.

Güney Amazon’dan yükselen alevlerin sorumlusu çoğunlukla ormanları mera ve ekin alanlarına dönüştüren kırsal çiftçiler ya da hükümet tarafından ormanlık alanları yakmak üzere görevlendirilen araziciler. Yakılan araziler hükümet tarafından yüksek meblağ ile satılmak üzere alıkonuluyor. Paulo Brando.

Yangın, iklim değişikliği ve ormansızlaşmadan kaynaklanan karbon salımı

Araştırmacıların modellerine bakılacak olursa, küresel ısınmaya bağlı oluşan daha sıcak ve kurak koşullar dolayısıyla Amazon yangınlarının 2030’a kadar yoğunlaşarak devam edeceği görülüyor. Bunun yanı sıra, tarım alanlarının orman tabanını kurutması ve yanmaya elverişli kenar bölgelerin oluşumuna sebep olması da bu yoğunluğu pekiştirmekte. Öte yandan Birleşmiş Milletler‘in başarısızlıkla sonuçlanan Aralık ayı müzakereleri göz önünde bulundurulduğunda küresel sera gazı salım miktarının düşmesinin dahi bu yükselişi önleyemeyeceği düşünülüyor.

Brando, “Edindiğimiz sonuçlar olumlu bir senaryo için bile iklim değişikliğinden dolayı yangın rejimlerinin yoğunlaşacağını gösteriyor; fakat ormansızlaşma alevlerin yoğunluğunu arttıracak olan yanmaya meyilli alanları daha da arttırdı. Durum, kaynayan suya bir kalıp buz atıp sonrasında onu parçalamaktan farklı değil. Böyle bir durumda parçalanan buz daha çabuk eriyecektir çünkü erimesi için daha geniş bir yüzey alanı mevcut olacaktır” diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aynı şekilde meralar, ekin alanları veya kuru savana üzerindeki tahrip olmuş ormanlar, güçlü iç bütünlüğe sahip sağlam yağmur ormanlarından daha iyi yanacaktır.”

“Durum ne bölge, ne de Dünya açısında iyi görünmüyor. Amazon her yıl atmosferdeki karbondioksidin büyük bir miktarını bitki örtüsü ve toprakta ayrıştırarak temizliyor; dolayısıyla bitkiler karbon döngüsünde kritik bir rol oynuyor. Ancak yangınların yoğunlaşması ve daha geniş alanlara yayılması, bölgeyi bir karbon karbon kaynağına dönüştürerek yağmur ormanlarından gelen karbon bio-kütlesini kalıcı olarak yok olmasına neden oluyor.”

Brando, koruma altındaki alanlar ve geniş, sağlam ormanlık bölgelerle alakalı bulguların oldukça endişe verici olduğunu not ederek; söz konusu yerlerin gelecekte yangınlara karşı çok daha duyarlı olacağını belirtiyor: “Şu an için koruma altındaki alanlar ve yerel kaynaklar yangına dayanıklı; çünkü devasa ormanlık arazi parçaları nemli iklim koşullarına uyum sağlayabilmekte. Ancak daha sonraki simülasyonlarımızda bu korumadan mahrum kalıyorlar. İklim değişikliği ve kuraklık nedeniyle ormanlardaki toprak daha tutuşabilir bir form oluştururken, korunan kısımlara yakın olan tutuşturucu kaynaklar devamlılık gösterecek gibi görünüyor.”

“Gelecek yıllarda oluşabilecek böylesi bir duruma karşın tutuşturucu kaynakların aktif olarak azaltılması ve yangınların kontrolden çıkmadan önce hızlı bir şekilde bastırılması adına ihtiyatlı olunması gerekiyor,” diyerek uyarıda bulunan Brandon çok daha önemli bir noktanın altını çiziyor: “Gelecekte Amazon’da meydana gelebilecek bu ateş fırtınalarından kaçınmak adına atılacak en önemli adım orman tahribatını azaltmak.”

Brezilya Amazon Ormansızlaşma Arkı – yollar, demir yolları ve barajlar da dahil olmak üzere altyapı tarafından izin verilip ikincil orman, sığır çiftlikleri ve soya tarlalarına dönüştürülen eski birincil yağmur ormanlarının büyük yay şeklindeki alanı. KBHS’den alınmıştır.

Brezilya Amazonlarındaki orman yangınları doğal değil

Amazon Çevre Araştırma Enstitüsü (IPAM) bilim direktörü Ane Alencar, Amazon’daki yangınlarda küresel ısınmanın ve ormansızlaşmanın etkilerini tespit etmek üzere kapsamlı bir çalışma yürüttü. Amazon’daki artan ormansızlaşma oranı ile yangının yoğunlaşması arasında güçlü bir korelasyon gören Alencar, Amazon havzasında insan faktörü olmaksızın çıkan yangınların nadiren de olsa devam ettiğini ifade ediyor.

Alencar’ın araştırmasına göre yangın vakalarının çoğunluğu insan kaynaklı olmakla birlikte Amazon’un güney tarafında yer alan ve “ormansızlaşma yayı” olarak bilinen bölgede görülüyor. Söz konusu yay Doğu’daki Para eyaletinden Batı’daki Rondonia’ya uzanan hilal şeklindeki bir alan. Bu kenar bölgeler genellikle bir kez değil devamlı olarak yanıyor.

Alectar durumu şu şekilde ifade ediyor:

“Tekrarlayan yangınlarla beraber yağmur ormanı biyokütlesinin %40 civarını kaybettiğimizi gözlemledik. Karbon yavaş yavaş yayılıyor, buna bağlı olarak art arda gelen yangınlara karşı hassaslaşıyor ve sonucunda meydana gelen yıpranmanın telafisi her geçen gün daha da imkansızlaşıyor. Tekrarlayan yangınlar aynı zamanda biyoçeşitliliği de etkiliyor, alevleri tolere edemeyen bitki ve hayvanların yerini daha dirençli olan türler alıyor. Yangınların defalarca gerçekleştiği bölgeleri ve değişimi görüyoruz. Ağaçların yerini daha küçük ebatlı çalılar alıyor. Siz bu görüntüyü geniş çayırlar (savana) olarak adlandırabilirsiniz, bana göreyse yıpranmış bir yağmur ormanı ekosisteminden başka bir şey değil.”

Bilim insanlarının bulgularına göre 2019’un Ağustos ayında gerçekleşen yangınların büyük çoğunluğu hava olayları veya kuraklıktan değil, topraklarını genişletmek isteyen sığır çiftçileri ve toprak sahiplerinin kasıtlı ormansızlaştırma çalışmalarından ötürü meydana geldi.

15-22 Ağustos 2019 tarihleri arasında görülen Amazon yangınları. Ormansızlaşma Yayı haritası ve geçtiğimiz yıl gerçekleşen yangınların konumları arasındaki korelasyon göz önünde bulundurulmalı. Araştırmalar ormansızlaşma seviyesinin indirgenmesinin Amazon yangınlarını da paralel biçimde etkileyeceğini ortaya koyuyor. Görsel NASA’dan alınmıştır.

Alencar, 2019 yılında meydana gelen büyük çaplı yangın ve ormansızlaşmanın %30’unun sahipsiz topraklarda ortaya çıktığını belirtiyor ve ekliyor: “Görünüşe bakılırsa Bolsonaro hükümeti kamusal arazileri yangınlar aracılığıyla ormanlardan arındırarak ele geçirmeyi hedefliyor. Daha da ötesi, yönetim tarafından Aralık ayında sunulan bir kararname yangın faaliyetlerini gerçekleştirenleri ödüllendirmeyi öngörüyor.”

2018 başkanlık seçimlerinde Bolsonaro, yerel Amazon kaynaklarının ve diğer koruma alanlarının kaynak kıtlığı yaşayan madenci, çiftçi ve soya yetiştiricilerine açılmasını gündeme getirmişti. Yönetime geldiği 1 Ocak 2019’dan itibaren ise Amazon’daki ormansızlaşma oranı bu yüzyıl içerisindeki en yüksek seviyeye ulaştı.

Alencar 2019’da kuru hava şartlarının mevcut olmadığının altını çizerek, mevcut hükümet görevdeyken olası bir kuraklık halinde bölgenin cehenneme dönüşeceğine dair endişelerini dile getiriyor.

Yangınlar Amazon’da kubbe şeklinde yükselerek ilerlemez, daha ziyade orman tabanı boyunca su seven ağaçlar ve diğer bitki örtüsüne ciddi zarar vererek devam eder. Ormansızlaşmayla birlikte giderek daha da sıcak ve kuru bir forma bürünen Amazon ikliminin, 2050 yılına kadar 17 milyar metrik ton karbon dioksit salımına yol açacağı ve Güney Amazon yağmur ormanlarının %16 kadarının yanmasıyla sonuçlanacağı tahmin ediliyor. Görsel: Paulo Brando.

Amazon’un kaderi ne olacak?

Tanınmış iklim bilimcilerden ve Amazon yağmur ormanı uzmanı Carlos Nobre, Amazon’un halihazırda masif ağaç ölümlerinin ilk aşamalarını yaşadığına inanıyor; diğer bir deyişle biyom, büyük olasılıkla tamiri mümkün olmayan “kritik eşiğe” doğru ilerliyor.

Nobre, Mongabay’a verdiği demeçte verilerini şöyle aktarıyor:

“Modellerimiz küresel ısınma, ormansızlaşma ve yangınların Amazon’un %50-60’ını bozulmuş savan ekosistemine dönüştürme potansiyeline sahip olduklarını gösteriyor. Güney, Merkez ve Doğu Amazon’daki kuru mevsim gitgide uzuyor; sıcaklık iki derece yükselmiş durumda ve buna paralel olarak yağmur ormanları atmosferden daha az karbon temizliyor.”

Nobre’nin açıklamaları nemli ortamda yetişen ağaçların ölüm oranının arttığına dair güçlü kanıtlar sunarken, kuraklığa dayanabilen ağaçların sayısındaki artışı da ortaya koyuyor: “Güney Amazon bitki örtüsü çayırlaşmaya çok yaklaştı, değişim ise çoktan başladı bile.”

Brando ise Nobre’nin çalışmalarının Amazon’da “kritik eşik” veya dönüşü olmayan noktaya işaret ettiğine dair herhangi bir kanıt olmadığını öne sürmekle birlikte, orman kayıplarının doğrusal bir ilerleme seyretmeyişi, dayanıklı ve dayanıksız türler arasındaki dönüşüm ve her an yangınların patlak verebilmesi ihtimali konularında aynı fikirde olduğunu doğruladı ve sözlerini şöyle noktaladı: “Amazon’daki yıkım söz konusu olduğunda adeta sonunun uçurum olduğunu bildiğimiz bir yolda ilerliyor gibiyiz; buna rağmen uçurumun nerede olduğunu anlamaya çalışmak yerine gaza daha da yükleniyoruz.”

Makalenin İngilizce Orijinali

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.