Sonunda bu da oldu.
Antalya‘nın Konyaaltı İlçesi’nin Doyran ve Geyikbayırı mahallelerindeki Doyran Göleti‘ni besleyen ve azıcık akan kaynak sularından Doyran Deresi‘nin üstüne HES yapmak istiyorlar. Son dönemde özellikle doğa yıkımı söz konusu olduğunda örgütlü kötülükte Türkiye şirketleri ve iktidarı sınır tanımıyor. Yok ya olmaz diyeceğiniz her şey oluveriyor.
HES’lerin yıkıcılığını ve Doyran’a planlanan HES örneğinin de yıkım göze alınsa bile nasıl sonuçsuz ve çöp bir proje olduğunu madde madde anlatalım:
Ayrıca, santral ve regülatörün yapılacağı bölgenin sarp ve ormanlık olması, yol açma zorunluluğu doğuracak. Santral ve regülatörün kendi kaplayacakları inşaat alanı dışında ekstra ağaç kesimi ve doğa tahribatı gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Projenin bütününü incelediğinizde, bu saydığımız konuların hiçbirine dikkat edilmediği, bir ön çalışma yapılmadığı ve adeta “kervan yolda düzülür” mantığı güdüldüğü görülüyor.
Bu özensizlik, bu bilimsel kriterlere hiç uymama durumu, projeden elektrik elde etmenin tamamen şansa bırakılma hali, insanın aklına, biz inşaatımıza başlayalım, kredimizi çekelim olmazsa ceremesini halk çeker nasılsa düşüncesini getiriyor. Projenin ön görülen maliyeti ise 198 milyon 374 TL.
Bölgede yaşayan insanlardan öğrendiğimiz kadarıyla projenin içeriği öğrenilir öğrenilmez başta tüm muhtarlar ve 11 köyün halkı HES istemediğini net bir şekilde ortaya koydu. 11 köyün muhtarı, projenin hiç başlamaması için itiraz dilekçesi verdi. Köylüler geniş katılımlı toplantılar yapıp, kendilerine mücadelenin yol haritasını çizdi.
Şimdi önlerindeki en önemli sınav 8 Ekim Salı 11.00′ de yapılacak ÇED toplantısında itirazlarını güçlü bir biçimde ortaya koymak. Bunun için herkesi ÇED toplantısına katılmaya çağırıyorlar.
Kendilerini gezegenin sahibi zanneden şirketler yanlarına iktidarların gücünü de alarak yalnızca para için yıkmadık dağ, bozmadık dere, kesmedik ağaç ve mahvetmedik yaşam bırakmamaya çalışıyor. Ne iklim krizi umurlarında ne solunmayan hava ne de içilmeyen su. Ama bu böyle gitmeyecek! Birçok kent ve köyde artık insanlar yaşam alanlarını savunmayı yalnızca ekolojistlere bırakmayıp kendileri mücadele örüyor.
Gelin bu yazıya UNESCO’nun “yaşayan insan hazinesi” seçtiği ve çok sevdiğim halk ozanı Dertli Divani‘nin şu sözleriyle son verelim:
“Zaman her şeyin ilacı, kendine gel imanım
Boz bulanık akan sular durulacak, bilesin
Böyle gelmiş, böyle gider diye bir şey yok canım
Kokuşmuş düzenin çarkı kırılacak, bilesin
Gel bre, dertli divani yar olalım yarsıza
Bir yerine bin yuh olsun onursuza, arsıza
Duygu, emek sömürene, talancıya, hırsıza
Dur diyecek ulu divan kurulacak, bilesin!”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…