Alakır’dan mektup var

Şimdi 24 Ocak'ta Ankara'da TBMM'nin önünde ülkenin diğer vadilerinden gelecek olan yaşam savunucularıyla biraraya gelecekleri günün hazırlıklarını yapıyorlar.

Tuğba Günal ve Birhan Erkutlu, 6 yıldır Antalya Kumluca’daki Alakır Vadisinde, tüketim çarkınanın dışında, yaşamı kendileri üreterek yaşıyorlar. Soyadlarının yanına ” Alakır”ı ekleyecek kadar vadiden akan nehre tutkuyla bağlılar. Ancak “Alakır bizim evimiz” dedikleri vadileri iki yıldır HES katliamıyla can çekişiyor. Onlar da vadilerini korumak için bölgedeki köylülerle birlikte mücadele ediyorlar.

Birhan, geçtiğimiz ay Alakı Vadisi’nde yapılan Türkiye Su Meclisi’nin kongresinde, meclisin yürütme kuruluna seçildi. Artık mücadeleyi su meclisinin diğer bileşenleriyle birlikte daha kapsamlı ve kararlıkla sürdürecekler. Şimdi 24 Ocak’ta Ankara’da TBMM’nin önünde ülkenin diğer vadilerinden gelecek olan yaşam savunucularıyla biraraya gelecekleri günün hazırlıklarını yapıyorlar.

İşte mektupları:

HEPİMİZ SUYUZ…

Issız bir vadinin ortasında, tüm bu vadideki canlıların yaşam kaynağı olan bir nehrin kıyısında, topraktan çalıdan yaptığımız barınağımızında içinde olduğu doğanın bereketiyle yaşarken sadece ürettiğini tüketerek, 2 sene önce geldi yanıbaşımıza, gözümüzün önüne, daha önce şehirde yaşarken gözlerimizle görüp, kulaklarımızla duymadığımız tükettiklerimizin bedeli olan o vahşi soykırım. 7 sene kadar önce, gözlerimizle görüp, kulaklarımızla duymasakta, hissettiklerimiz ve o hislere karşı dürüst olma gerekliliğinin verdiği hareketle gelmiştik bu topraklara, artık o vahşi tüketim toplumunun her türlü tahakkümüne karşı gerçek bir mücadele veremeyeceğimizin anlayışıyla o topraksızlıkta.

Yaşamımızla birlikte, beraber barış ve uyum içinde bu yaşamı paylaştıklarımızın yaşamına da yönelik olan bu katliama karşı sürdürdüğümüz mücadeleyi, şimdiki geçerli iletişim yöntemlerinden olan internet üzerinden de gerçekleştirmek adına, eşin dostun sağolsun paylaşımıyla edinilen, sınırlı enerji olanağı tanıyan küçük bir güneş paneli, bir dizüstü biligisayar ve 3G modemle çok zayıfta olsa bir bağlantıyla geldik bu ekranlara, yıllardır süregelen elektriksizliğimizin aydınlığının sonrasında, tüm pahasına. Devam ederek aynı zamanda yollamaya mücadelemizin haberlerini ateşimizin dumanıyla da.

Neden mi anlatıyorum bunları, yorarak gözlerinizi bu parlak ekranda?

Birazdan paylaşacaklarımın dilinin manasından ötürü, sığınarak affınıza.

Uzun lafın kısası, bir mana çıkarmak istenirse bu dağ başındaki sözlerden.

Sözler şudur;

Bu mücadeledeki her nehri vadiyi mahalleyi ve evi, her platformu, oluşumu, şahsı ve derneği, ayrı ayrı tanıyorum, seviyorum, sayıyorum. Bizim yaşadığımız vadide de ağaçlar vardır sabit dimdik duran, üstünde sincaplar, üzerinde kuşlar, altında tavşanlar, keçiler, karıncalar…

Her biri kendine özgü, barış ve uyum içinde, aynı vadinin içinde. Bu ahengi bozan şu anda bir tek kendini bilmez insanlar var bu vadide de, gelmişler tüketim bahanesiyle yıkıp dökerek hidroelektrik santrali (HES) yapmaya, çalıp hapsederek tüm canlıların ortak yaşam kaynakları olan nehirleri borulara.

Bizler de onlar gibi olmamalıyız, olamayız. Bu olanlara karşı bir mücadele veriyorsak, mücadelesini verdiğimiz diğer tüm canlılarla birlikte uyum içinde hareket etmeliyiz. Bizi bu günlere getiren dayatılmış insan rollerimizden sıyrılarak. Maddi değil sadece, manevi olarakta tükettiklerimizden. Egolarımızdan, hırslarımızdan, bağımlılıklarımızdan,ön yargılarımızdan, dedikodularımızdan, kin ve nefret duygularımızdan.

Öfkeliyiz.

Bu öfkemizi birleştirmeliyiz.

Artık, içinde bulunduğum ve evim dediğim bu vadideki, akrabam dediğim tüm canlılarda da hissettiğim, bu mücadeleyi veren tüm kardeşlerin,farklılıklarının zengin renkleriyle birleşmelerine olan arzunun günümüzdeki önemidir.

Hepimiz suyuz.

Farklı tüm nehirlerin aynı okyanuslara akması gibi birleşip durduralım bu vahşeti.

Bunun gerçekleşmesinden kimlerin ne kadar korktuğunu görmek için, hepimizin bu ortak mücadelelerini engellemeye yönelik çıkarılmak istenilen ‘tabiatı ve biyolojik çeşitliliği koruma’ adındaki bu soykırım kanununa karşı renklerimizi, 24 ocak 2011 Pazartesi günü saat 11:00’de TBMM’nin önünde buluşturalım.

Buluşmamızda sözleşip, nisanda Anadolu’nun dörtbir yanından, adım adım Ankara’ya akıp, okyanusları oluşturup arıtalım.

Ben Birhan, eşim Tuğba’yla Alakır vadisinde, ortak yaşam mücadelemize olan inancımızla yaşıyoruz.

Bu ortak yaşam mücadelesindeki herkese olan saygı ve sevgilerimizle vadideki tüm canlıların selamını yolluyoruz.

Kardeşçe buluşup birleşmek üzere bu ortak mücadelede.

Evrimleşen devrimimizde.

Tuğba-Birhan. Alakır Vadisi

(odatv)

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

[COP29] BAE’den Suudilere uyarı: ‘Fosil yakıtlarda uzaklaşma’ya itirazı sonlandırın

Bakü'de Suudi Arabistan'ın COP28'de mutabakat altına alınan 'fosil yakıtlardan uzaklaşma' taahhüdünün geri alınması çabaları, komşusu ve müttefiki, petrol ülkesi Birleşik Arap Emirliklerini bile kızdırdı.

ABD, zürafaları ‘tehlike altındaki türler yasası’ kapsamına alıyor

İklim krizi ve vücut parçalarından yapılan süs eşyalarına yoğun talep nedeniyle sayıları yüzde 77 oranında azalan zürafalarla ilgili girişimin kaçak avlanmayı azalması umuluyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden Netanyahu hakkında tutuklama emri

UCM savaş suçu işledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu, eski Savunma Bakanı Gallant ve Hamas liderlerinden Deyf'in yakalanmasına hükmetti.

Türkiye’de kömür yatırımlardan tamamen çıkan banka sayısı 4

Türkiye’nin en büyük 17 bankasından sadece dördünün kömür yatırımlarından tamamen çıkma kararı aldı. Temiz enerji projelerine yönelmeyi taahhüt eden banka sayısı ise 12.

[COP29] Zirvenin sonuç metni taslağına tepki yağıyor: Boş kağıda imza istiyorlar

Bakü'deki iklim zirvesinde sona yaklaşılırken COP29 Başkanlığı'nın yayımladığı nihai metnin taslağında iklim finansmanı'nın karşısına 'X' ifadesinin konulması büyük tepki topladı.

EN ÇOK OKUNANLAR