Aditya Sahadevan, Hindistan’dan 21 yaşında bir iklim aktivisti. Aynı zamanda bir yazar ve çevre hukuku öğrencisi. Aditya, birden fazla çevre kuruluşunda iletişimden sorumlu ve içerik üretiyor.
Eko-kaygıdan mustarip olduğu için yazılarıyla kaygısını aktivizme dönüştürüyor. Son zamanlarda da iklim değişikliği ile ilgili bir yazı yarışmasını kazandı.
Atlas: Nasıl iklim aktivisti oldunuz?
Aditya: Bilerek ve bilmeyerek çok fazla karbondioksit yaydığımızı fark ettiğim 8’inci sınıftan beri iklim değişikliği eylemi ve farkındalığına dahil oldum. Sadece iklim değişikliği farkındalığını alevlendirmek ve bundan bahsetmek için seninle yaptığımız bu röportajımız bile yaklaşık 0.7 gr karbondioksit yayıyor.
Bu, benim için yegâne nedenlerden biri. Mikro emisyonlarımız minik gibi görünebilir ancak daha büyük resimde arkasında dev bir ayak izi bırakıyor. Farkındalık yaratmak için eko-kaygımı ve yazma tutkumu harmanladım ve bu şekilde bir iklim aktivisti oldum, bu amaca daha fazla dahil oldum ve buna daha fazla bağlandım.
Herhangi bir iklim adaletsizliğine tanık olduğumda veya iklim değişikliği konusunda güvensizlik hissettiğimde çok hassas, duygusal ve uyuşmuş hissediyorum, ama oturmayacağım. Bunu eylemlere dönüştürmek için elimden gelenin en iyisini yapacağım çünkü oturmak ve ertelemek için zaman yok.
Zamanımın dörtte üçünü yazmaya, yaymaya, iklim değişikliği üzerine konuşmalar yapmaya adadım. Beni daha fazla yeşil çözüm benimsemeye iten bireysel eylemin gücüne inanıyorum,
Yeşil ve iklim dostu çözümleri araştırmak çok küçük yaşlarımdan beri bir tutkumdu. Bu benim devam etmemi sağladı ve güçlendirdi. ‘İklim Devrimi için İklim Çözümü’ benim mantramdır.
Peki çevre hukuku okumaya nasıl karar verdin, gelecekte ne yapmak istiyorsun?
Sessizlerin sesi olmak için çevre hukuku okumaya ve eko-adalet sağlayarak adaletsizliği sorgulamaya karar verdim. Dava, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmede çok önemli bir rol oynar. Bu kararım tüm toplumun çıkarı adına yapılmış bir tercihti.
Daha önce, amacım bir devlet memuru olmaktı, ancak yaygın ve gülünç siyaset şekli kararımı değiştirmeye yöneltti. Eğer onların emirlerine veya onların kontrol ettiği iplere göre hareket etmezsek ya işten atılırız ya da ikincil bir mevkiye indiriliriz. Bu bozulmuş sistemde erimemi ve sessiz bir seyirci olmamı isterler. Tam kapasitem ve bağlılığımla çalışmama izin verilmezdi.
Sisteme olan güvenimi yitirmiştim, içimdeki his doruktaydı ve körüklenen eko-kaygım beni zor olsa da bu planı bırakmaya ikna etti. Ayrıca, anne ve babamın verdiğim karardan dolayı üzülmelerinden korktum, ama bırakmak zorunda kaldım. Memnun etmek için seçim yapmak istemedim. Bu alanda potansiyele ve tutkuya sahip olduğuma inanıyorum, iklim adaleti benim için nihai hedef.
Arkadaşlarımızdan bazıları tutuklandı, tehdit edildi veya sosyal medya hesapları farkındalık yaymaktan dolayı engellendi, ancak zihnimizi asla tutuklayamazlar.
Hükümetten talepleriniz neler ve şu anda ülkendeki iklim farkındalığının durumu nedir?
İklim değişikliği bilincinin dünyanın her yerinden herkese ulaştırılmasını sağlamak için halkla ilişkiler ve pazarlama rollerini üstlenerek uluslararası, ulusal ve bölgesel iklim değişikliği konferanslarının bir parçası oldum. Bazen pek çok insanı katılmaya zorlamak için onlara sertifika vermeye başvurmamız gerektiğini görmek üzücü oldu.
Katılımcıların toplantının sonuna kadar oturmaları için kullanılan bir pazarlama tekniği olarak kullanılmaktadır bu. Böylece günün sonunda, eve götürecek bir şeyleri olduğundan emin oluyoruz. Aslında başlangıçta ilgisizlik gösteren insanlardan güzel tepkiler alıyoruz ve bunu bir kazanç olarak görüyorum. İklim bilinci artık gündemde.
İklim bilinci gençlerin katılımıyla iyi bir hızla büyüyor ve birçok taban hareketi mantar gibi çoğalıyor. Birçok STK ve birey, kırsal veya uzak bölgelerde ve eğitim kurumlarında iklim eğitimi vermeye istekliler. Hükümete taleplerimden biri de okul müfredatına iklim eğitimini eklemeleri.
Arkadaşlarımızdan bazıları tutuklandı, tehdit edildi veya sosyal medya hesapları farkındalık yaymaktan dolayı engellendi, ancak zihniyetimizi asla tutuklayamazlar.
Bir başka üzücü şey de iklimle ilgili kriz geldiğinde, politikacıların bunu iklim felaketi olarak adlandırmaya hazır olmaması veya kötü iklim politikalarının sorumluluğunu üstlenmemesi. Ayrıca vatandaşların da suçlandığını görüyoruz. Kriz sırasında sadece birkaç ay boyunca gezegeni kurtarmakla ilgilenip, sonra yeniden özlerine dönüyorlar.
Hükümet, kalkınma amaçlı ormansızlaşma yoluyla yeşili tahrip etmeye hevesli, ancak çevre açısından devasa projelerin çoğunda hükümet, uzun ve kısa vadeli etkilerini ihmal ederek ormanı yıkmak için onay veriyor.
Son zamanlarda Goa‘da bulunan Mollem haberlerde yer aldı, Mollem zengin bir etkin biyolojik çeşitlilik noktası ancak şimdi tehlikede. Önerilen projeler çevreye duyarlı bölgelerden geçiyor. Demiryolu projeleri için yaklaşık 50 bin ağacın kesilmesi gerekiyordu. Buradaki çevre kanunlarının gevşemesinde siyasetin rolü şaşırtıcı.
ÇED 2020 bildirim taslağı, bu endüstriler ve projeler için izin alma sürecini zahmetsiz hale getirdi ve kamuya açık duruşmanın rolü 30 günden 20 güne indirildi. Hâlâ aktivistlerin ve medyanın baskısı altında olan hükümet, protestoyu yasaklamaya ve kısa vadeli bir çare olarak ağaç dikme etkinlikleriyle ağzımızı kapalı tutmaya hazır.
Hükümet bir altyapı projesi için binlerce ağacı kesmek, zengin flora ve faunayı yok etmek istediğinde protestoyla karşılaşınca şunu vadediyor: ‘5 bin ağaç dikeceğiz.’ Bu haksızlık, bu sadece protestoyu susturmak için yapılıyor ve çözüm bu değil.
Aslında, bu geleneksel veya yerli ormanın kendi zenginliği ve çeşitliliği olduğu için binlerce ağacın yeniden ağaçlandırma planı, ormansızlaşmanın vereceği zararı kapatmak için bir çözüm olmayacak. Ayrıca birçok tür evsiz kalırsa uyum sağlayamaz. Bu, ekolojik dengeyi tehlikeye atabilir ve bu türlerin nesli tükenebilir.
Yeniden ağaçlandırmayı kınamıyorum, ama ayrıca bu yerli ormanların karbon tutumu, yeniden dikilmiş ağaçların veya Miyawaki ormanlarının aksine o kadar yüksek ki, bu bile, bu planı neden desteklemememiz gerektiğini açıklıyor.
Doğal ormanın korunmasına ve mühürlenmesine izin verilmemeli, hiçbir saldırı yapılmamalı. Öyleyse bu ormanları ne pahasına olursa olsun korumalıyız ve hükümetin ekilmiş olanı göz ardı etmesine izin vermemeliyiz. Bu tür bir uygulamaya izin verilemez.
2030’da kendini ve dünyayı nasıl görüyorsun?
Kendimi iklim aktivizmi ile ilgili birçok alanda hayal ediyorum. Beni yalnızca eko-kaygıdan mustarip ve gezegen için katıksız endişeden mustarip bir kişi anlayacaktır. Diğerleri ise bunu iddialı hedefler olarak adlandıracaktır.
Her neyse, bunu duyarsam, kızmayacağım. Tükenmişliklerimi normalleştiriyorum ve 2030’a kadar ulaşmak istediğim bu seviyeye ulaşmak için aktivizmi en üste yerleştiriyorum ancak iklim ve kariyer hedeflerime ulaşmadan sakinleşmeyeceğim. 2030 yılına kadar ulaşılacak iklim ve kariyer hedeflerim iç içe ve kendimi şu işlerde görüyorum:
Popülerlik veya kȃr için değil, sözlerimi yaymak için dünya çapında daha fazla bağlantı kurmak istiyorum.
Dünya liderlerine hitap etmek için bir platform verilseydi, onlara ne söylemek isterdin?
Sizden seçim yapmanızı istemiyoruz, değişmek istiyoruz ve önceliğinizi değiştirmenizi istiyoruz ve bu en sonunda gezegenin bozulmamışlığını geri kazanmaya yardımcı olacaktır. Sürdürülemez olan ama sadece gelişme adına romantikleşen gelişmeyi durdurun, oy aramayı bırakın.
Sürdürülebilir kalkınma talep ediyoruz. Diğer ulusları günah keçisi ilan etmeyi bırakın, iklim değişikliği küresel bir tehdittir ve ulusal güvenliğin üstünde olmalıdır. Hepimiz aynı çatı altındayız. Düzeltin ve iyileştirin.
Aşılar, salgınları önlemek için uzun vadeli çözüm değil, sürdürülebilir bir yol benimsemek çözümdür. Dünyanın en iyi endekslerinin zirvesinde olmak size hiçbir şey yapmama ve her şeyi yapma ayrıcalığını vermez, evet yapabilirsiniz. Ama lütfen bunu gezegenin iyileştirilmesi için yapın.
“Polis bizi tutuklayabilir, ancak orman yangını gibi yayılacak zihniyetimizi değil”
Grevleriniz için nasıl seferber oluyorsunuz ve gençler buna nasıl dahil oluyor ama en önemlisi, hükümetiniz Hindistan’daki iklim aktivistlerini nasıl algılıyor?
Gençlerin katılımı artış gördü. Hindistan’da polisin iklim aktivistlerine davranış biçimi, teröristlere gösterilen muameleyle eşdeğer. Gerçekten travmatize ediyor. ÇED 2020’de, fiziksel protestoların mümkün olmadığı ve Covid-19 ile ilgili kısıtlamaların getirildiği dönemde, dışarı çıkıp protesto edemedik. Bu nedenle, hükümete demokratik olmayan, anayasaya aykırı ve çevre karşıtı politikayı kaldırması için baskı yapmak için sosyal medyaya başvurduk.
Ayrıca, hükümetin bu feci taslağa karşı kitlesel bir protesto öngördüğünü ve zihnimizdeki ve ellerindeki kısıtlamalar nedeniyle kimsenin ciddi bir şekilde dışarı çıkamayacağı böyle bir dönemi hevesle beklediklerini düşünüyorum. Ama görünen o ki hükümet gelecekteki liderlerin sesini yükseltmesini istemiyor.
Bu dönem yine de birçok gencin aktivizme girmesine şahit oldu. Hükümet bizim fikirlerimizi bastırmak istiyor. Sosyal medya kampanyaları, bu karşı saldırı olarak sadece bir rahatlamaydı. Ön saflarda savaşan gençlerin liderliğindeki örgütler sansürlendi ya da yasaklandı, böylece varlıkları neredeyse hiç fark edilmedi. Ayrıca bu farkındalığın daha çok insana ulaşmasından korkuyorlar.
Biz gençler bu amaçla mücadele etmek için gençliğimizi feda ediyoruz ve birçok tükenmişlik yaşıyoruz ve iklim ihlalcileri ile mücadele etmek ve tutuklatmak için aralıksız savaşıyoruz. Burayı daha iyi bir yer haline getirmek için. İklim aktivistlerine gösterilen muamele iç karartıcı.
Gençlerin sesleri otorite sahibi kişiler tarafından boğulmakta ve kısılmaktadır. Ama başarısızlığa teslim olmayacağız. Sonuna kadar savaşıp protestolarımızı ve bilgiyi orman yangını gibi yayacağız.
Hem bireysel hem de kurumsal düzeyde değişikliklere ihtiyacımız var.
Yaşadığımız bu iklim krizini durdurmak için neyin gerekli olduğunu düşünüyorsun?
Çok fazla gücümüz var ama insanlar bireysel eylemin gücünü küçümsüyorlar. Bu çok açık çünkü öyle olmasaydı, okyanuslarımız 8 milyon ton plastik ürünle kirlenmiş olmazdı, ne zaman birisi plastik bir şişe fırlatsa, bunun sadece bir tane olduğunu zannediyorlar. Ama ne yazık ki, 7 milyar insanın her biri bir şişe fırlattığında düşündükleri tam da buydu. Atmayarak bu düşünceye ters bir zihniyet kurabiliriz.
Sürdürülebilirlik evde başlar. Politikacıları her zaman suçlamak yerine, önce kendinize bakın ve sorun. Yeterince yapıyor musunuz? Aktivizminizde herhangi bir ikiyüzlülük unsuru var mı? Evet, politikacıları sorgulama hakkınız var ama güçlü değerlere sahip olduğunuzdan ve sadece kulis yapan bir ikiyüzlü olmadığından emin olun. Değişime şahit olmak istiyorsanız, önce değişim sizden başlamalı.
Ağaçlar, okyanuslar ve mavi balinalar gibi doğal karbon nötrleştiricileri korumak için ek çabalar sarf etmeliyiz. Toplumsal normların korunması için yürüyecek milyonlar var ama ne yazık ki iklimin sesini duyurmak için dörtte biri bile yok. Bu zihniyet canavarca. İklim değişikliği ırkçı veya türcü değil ve insanlar gibi ayrımcılık yapmıyor, herkes buna rağmen etkilenecek ve harekete geçmemiz gerekiyor. Bu zihniyetin yönünü değiştirmemiz gerekiyor, çünkü güçlü çevre yasalarına, taban hareketlerine yardım edecek ve uygulayacak tutkulu politikacılara ve kuruluşlara ihtiyacımız var ve iklim eğitimi de okul müfredatının bir parçası olmalıdır.
Hem bireysel hem de kurumsal düzeyde değişikliklere ihtiyacımız var. Yaşam tarzımız, iklim değişikliğine büyük katkıda bulunuyor. Moda, iklim krizini tetiklemede gizli ve korkunç bir rol oynamaktadır. Ayrıca uygun olmayan ıskarta ve tasarım hataları, eşyaların geri dönüştürülmesini zorlaştırıyor.
Ekoloji ve ekonomi de birbiriyle ilişkilidir, sürdürülebilir ve sağlam bir ekoloji, ancak herkese eşit ölçekte fayda sağlayacak ve herkes için bozulmamış yaşam koşulları sağlayacak bir ekonomi olarak garanti edebilir. Daha fazla iklime duyarlı bireylere, iş yerlerine ve kurumlara ihtiyacımız var.
Seninle ilgili küçük bir araştırma yaptıktan sonra diğer iklim aktivistlerinin çoğu gibi eko-kaygı yaşadığını görüyorum. Bu gerçekten büyük bir sorun. Lütfen bize bunun seni nasıl hissettirdiğini ve bununla nasıl başa çıkmanın yollarını bulduğunu söyler misin?
Panik aşılamak için değil, başkalarını toplu olarak iklim değişikliğiyle mücadele etmeye çağırmak için iklim değişikliğinin korkularını ve gerçeklerini böyle yazıyorum. Yazım aracılığıyla eko-kaygımı eko-aktivizme dönüştürüyorum ve iletişim kuruyorum.
İklim değişikliği hakkında okumadan veya farkındalık yaymadan geçen bir gün, tam bir üzüntüyle eşdeğer bir gündür. Ekolojik kaygı, diyetimden kişisel, mesleki ve fizyolojik değişikliklere kadar verdiğim muazzam kararların bazılarında beni etkiledi.
Yüksek eko-kaygıya sahip olmak stresli ve kesinlikle yorucu bir iş. İklim değişikliği hakkında çok daha fazla yazmak, yaymak ve araştırmak beni heyecanlandırıyor. Bu sayede eko-kaygımı konuşuyorum ve başkalarına korku ve gerçekleri ateşliyorum.
Benim üzerimdeki psikolojik etkisi devasa ve her şeye karşı bir güvensizlik duygusu, şüphe, umutsuzluk, çaresizlikle ilgili. “Yeterince zaman var mı?” gibi binlerce soruyla zihnimi bulandırıyor, yeterince yapıyor muyum, eylemlerim insanları etkiliyor mu? Ve sisteme olan güveninizi bile kaybettiğiniz zorlu bir durum çıkabiliyor. İklim güvensizliğine her zaman tanık oluyorum ve çok hassas hissediyorum, çok duygusal hissediyorum, uyuşmuş hissediyorum.
Hindistan’ın en son yayınlanan 2020 Çevre Etki Değerlendirmesi taslak bildirimi büyük bir çöküştü, bunaltıcıydı ve stresli bir zamandı, çalışmalarımı gerçekten etkiledi. Devamlı aktivizmle ilgilendiğim için kendime ve derslerime zamanım yoktu. Arkadaşlarım da destekleyiciydi. ödevlerimi yapmayacağımı bildiklerinden çok yardımcı oldular çünkü aktivizmle dolu olduğum için çok baskı altındayım.
Sırf 2020 ÇED taslağı kötü bir çevre politikası olduğu için, hükümete binlerce araştırılmış rapor ve itiraz postası göndermek ve (ayrıca hükümet o kadar sinir bozucuydu ki, 17 bin postadan yalnızca 100 postayı okuyacaklarını açıkladı. Demek istediğim, çoğumuz gece gündüz araştırdık ve boşa gitti) gezegen için iyi olmadığına ikna etmek zorunda kaldık, buna inanabiliyor musun?
Gezegeni korumak ve kararlarını değiştirmekle yükümlü çevre bakanlığı olan yasal organa tam anlamıyla konuyu öğretiyor ve yalvarıyoruz. Bu kötü Çevre politikası olmasaydı, bu olmazdı, bakanlık itiraz olarak 17 bin posta aldı. Sonra hızlı matematiğimi yapıyorum, bunun dijital olarak çarpıcı olmasının tek yolunun Covid-19 için dışarı çıkma düzenlemeleriyle sert bir şekilde dönüşü olduğunu biliyorum, bir e-postanın yaklaşık 10 gram karbondioksit yayması, yani 10 gram ile çarpılan 17 bin e-posta gibi hesapladığımı düşünüyorum. Bu istatistikleri hesapladığımda kaygı atağım ilerliyor.
İklim değişikliği konferansları binlerce kilogram karbondioksit yaysa bile, buna yenilenemeyen kaynaklardan güç alan ve karbon salınan dijital cihazlarımız aracılığıyla erişiyoruz. Ancak bu, farkındalık yaratmak için iyi bir amaç içindir ve dijital konferanslar, gerçek olandan çok az miktarda karbon ayak izi yayar. Burada iletmeye çalıştığım şey, bu tür konferans gibi iyi şeyler için karbon ayak izinin bile orada olduğu bir noktaya geldiğimiz.
Bu nedenle amacım bilerek ve bilmeyerek yaydığımız ürün veya hizmetlerin karbon ayak izi hakkında farkındalık yaratmak. Sıklıkla bu şekilde suçluluk duyuyorum: “Offf, 10-20 gram gibi olsa bile karbon ayak izi bıraktı bu, 7 milyar insan bunu yapıyorsa, daha büyük bir resim çiziyorsa, gerçekten sinir bozucu ve korkutucu.”
Tek düşündüğüm, yaşam tarzı ve diyette değişiklikler yaparak çevreye zarar veren ürünleri veya gıda kullanımını keserek salınan karbonu etkisiz hale getirmek ve kişisel ayak izimi azaltmak. Bunlar karbon ayak izimi kontrol etmemin ve azaltmanın bazı yolları:
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…