Kategoriler: DoğaManşet

2012′nin iklim olayları – Şubat ayı

“Tuna nehri akmam diyor, etrafımı yıkmam diyor…” sözleri ile başlayan marş 2012 yılının Şubatı ayında gerçek oldu. Tuna nehri Avrupa’yı etkisini alan muazzam soğuk dalgasından ötürü dondu ve gerçekten de akmadı.

Ocak ayından devreden rakamlarla birlikte, Avrupa genelinde soğuklardan ötürü ölü sayısı 130’u geçerken, Kosova’da çığ düşmesi sebebiyle 10 kişi ölüyor, ulusal sınırları dinlemeyen soğuklar eski hısım Sırbistan’da da köylerde yaşayan 11.000 kişi için alarm verilmesine neden oluyordu.

Aşırı soğuk havalara dair haberler sadece Avrupa kıtasından gelmiyordu. Çin’in İç Moğolistan bölgesinden -50 dereceyi bulan hava sıcaklıklarından ötürü yaklaşık 40 bin kişinin Asya’da yaşam mücadelesi verdiği bildiriliyordu. Ayrıca bölgede 1600 çiftlik hayvanının soğuklar nedeniyle öldüğünü belirten yetkililer, 8 bin civarında evin de dondurucu soğuk nedeniyle çatladığını açıkladı. Soğuklar nedeniyle meydana gelen maddi kayıpların ise, 2 milyon doların üzerinde olduğu söylendi .

Şubat soğukları Türkiye’de de dünya genelinden pek farklı çizgide değildi. İstanbul’da Ocak ayının son günlerinde ölçülen son 33 yılın en soğuk günleri devam ediyor, Doğu Anadolu’da en düşük hava sıcaklığıkları Erzurum ve Ağrı’da ölçülüyordu. Eksi 32 Dereceyi bulan hava sıcaklıklarından ötürü bölgede 300 köy ile ulaşım sağlanamadı.

Dünya’nın güneyinden ise, kuzeyinde görülen dondurucu soğuklara tezat oluşturacak nitelikte ironik haberler geliyordu; Orman yangınları ile mücadele eden Şili’de polis, kokteyller için kullanılmak amacıyla ülkenin Patagonya bölgesindeki buzullardan beş ton buz çalmakla suçlanan bir kişiyi tutukluladı. Bilim insanları, buz kütlelerinin çalındığı Bernardo O’Higgins Ulusal Parkı’nın bir parçası olan Jorge Montt buzulunun yılda yarım mil kadar gerilediğini, bu gerileme ile birlikte Jorge Montt buzulun dünyanın en hızlı eriyen buzul parçası olduğunu açıkladı.

Çevreciler ise bu hırsızlık olayını, iklim değişikliği ve gezegenimizin ısınmasının insan kaynaklı olduğunun yeni bir kanıtı olarak değerlendirdi.

Aslında kuzey yarım kürede yaşanan soğuklarında nedeni pek farklı değildi. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, Kuzey Buz denizindeki buzulların ısınmaya bağlı olarak erimesinin, son yıllarda kuzey yarıkürenin bazı bölgelerine aşırı kar yağması ve çok soğuk olmasını açıklayabileceği söylendi. Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden araştırmacılar, buzul tabakasının yüzölçümünün 2007’de rekor şekilde küçülmesinden beri Kuzey Amerika, Avrupa kıtası ve Çin’in geniş bölümünde normalin üzerinde kar yağışı görüldüğünü belirtti. Fakat Şubat ayında Kuzey Buzullarının erimesinin haberi 2012’de anlatılacak olan hikayenin başlangıcıydı.

Güneyde orman yangınları, kuzeyde -30 dereceyi bulan hava sıcaklıkları varken kafaların karışması normaldi. Ama bu kafa karşıklığı her sene tekrar edildiği için, işin içinde başka işlerin olacağı gerçeği de gün yüzüne cıkan bir diğer gerçekti.

Daily Mail gazetesinden David Rose her sene yaptığı gibi yine “iklim değişikliğini unutun, bunun adı mini buzul çağı” başlıklı, bilimsel açıdan arkasında duramadığı asparagas haberler üretiyor, Türkiye’den de Hürriyet, Milliyet ve Sabah gibi ‘saygın’ gazetelerin internet sayfalarında boyboy “minbuzul çağı kapıda” başlıklı haberler yayınlanıyordu. Ama bu haberler de bir başlangıçtı. 2012 yılında Rose’un oltasına gelinerek Türkiye medyasında aslı astarı olmayan daha birçok haberlere de imza atılacaktı.

Ocak ayında kendi ürettiği nükleer yakıt çubuklarını duyuran İran, bir ay sonra bu çubukları kullanmaya başlayacağını açıkladı. ABD ile İran arasından muhtemel bir savaşın çıkacağı senaryolarının yapıldığı günlerde, haber ajansları İsrail’in, İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırıyı ABD’ye haber vermeden gerçekleştirmeyi planladığını haberi geçiyordu.

İsrail, İran ve ABD üçgeninde sinirler iyice gerilirken, asıl trajik haber Gazze Şeridi’nden geliyordu. Yakıt sıkıntısı yüzünden bölgenin yüzde 60’ına elektrik veren santral kapanıyor, hastanelerdeki jeneratörlerin yakıtlarının da bitmek üzere olduğu bilgileri geliyordu. Gazze’nin hastanelerini dahi etkileyecek olan yakıt sıkıntısı 2012 yılı boyunca devam edecek, günde 18 saatlik elektrik kesintileri karşısında hastaneler çözümü güneş panellerinde bulacaktı.

Şubat ayı Bulgaristan’a hem enerji hem de çevre alanında büyük bir felaket getiriyordu. Ülkenin güneyinde eriyen kar ile sağanak yağışlar nedeniyle seller meydana geliyor, ülke genelindeki Studen Kladenets, İvaylovgrad, Borovitsa, Kamçiya, Yasna Polyana, Yovkovtsi barajlarını taşırıyordu. Bulgaristan’ın Harmanlı Kasabası yakınlarındaki İvanova Barajı ise, bu ağırlığa dayanamayıp çöktü. Önüne geçilemeyen sulardan ötürü Meriç ve Tunca nehirleri yataklarından çıkarak taşıyor. İki nehir tek nehir gibi akmaya başlıyordu. Türkiye sınırları içerisinde ise sel felaketinden ötürü Edirne’de aralarında, 54. Mekanize Tugay Komutanlığı, Emniyet Müdürlüğü, Devlet Su İşleri, Trakya Üniversitesi ve Milli Eğitim Müdürlüğü gibi yapıların da bulunduğu birçok bina sular altında kaldı. Belgrad-İstanbul seferi yapan yolcu treninin Simeonovgrat yakınlarında raydan çıktığı belirtilirken, Kapıkule sınır kapısı araç geçisine kapatıldı ve Şubat ayında Trakya’da tam anlamıyla bir olağanüstü hal durumuna geçildi.

Türkiye’nin bir diğer köşesinde, Adana’da bir başka baraj haberi geldi. Adana’nın Kozan ilçesinde Gökdere Köprü Barajı’nın bu sefer insan kaynaklı ihmaller sonucunda kapakları patlıyor ve kaza sonrası yapılan sayımlarda 1 işçinin ölü, 10 işçinin kayıp olduğu anlaşılıyordu. Aylar süren arama çalışmaları sonucunda, halen kayıp olan 5 işçiden birinin cansız bedenine 5 ay sonra ulaşılıyor, ama bu sefer de cenazeler karışıyordu. Kayıp işçilerden Mehmet Yılmaz’ın babası Bilal Yılmaz bu karışıklık sonrasında içerisinde bulundukları durumu şu şekilde anlatıyordu: “Cenazenin bizim olmasını temenni ediyorduk fakat Bolat Ailesi’ninmiş. Onlar şimdi cenazeleri bulundu diye seviniyor. Biz ise hala cenazemizi bekliyoruz.”

Baba Yılmaz’ın bekleyişi halen sürüyor.

(Yeşil Gazete)

Paylaş
Yazar:
M. Can Tonbil