Yeşil Düşünce Derneği tarafından her yıl düzenlenen ve ekoloji mücadelesinin farklı alanlardan bileşenlerini bir araya getirmeyi amaçlayan Yeşil Kamp, Çanakkale’deki Sincap Kamp’ta başladı.
Dün (23 Ağustos) başlayan kamp, ekolojiden sürdürülebilirliğe, LGBTİ+ hakları mücadelesinden afet ve kriz dönemlerine dek birçok konunun ele alındığı çeşitli oturumlara ev sahipliği yapacak şekilde düzenlendi. Kampın bu yılki ilk oturumları bugün (24 Ağustos) düzenlendi.
Kampa çeşitli şehirlerden Yeşil Düşünce Derneği ve Yeşiller Partisi üyelerinin yanı sıra, sivil toplum örgütlerinden gönüllüler, akademisyenler, her yaştan iklim aktivistleri, öğrenciler ve çocuklar katılım sağladı.
Kampta ekolojik davranışları geliştirmek, birlikte keyifle vakit geçirmek ve olası tüm hak ihlallerin önüne geçebilmek adına koyulan kurallar zeytin ağaçlarının altında oluşturulan toplanma alanında tekrar edildi. Bunlardan en önemlisi, güvenli ve herkesin rahatlıkla kendini ifade edebileceği bir ortam yaratabilmek için belirlenen etik ilkeler.
Şiddet ve tacize ‘sıfır tolerans’ politikası izlenecek kamp boyunca katılımcıların rahatsız olduğu şiddet ve taciz gibi durumları bildirebilmesi için güvenli kişiler belirlenirken, kişisel sınırları ihlal eden her tür davranış da yasaklandı.
Katılımcılara bu güvenli alanı hatırlatmak için kullanabilecekleri ‘Hayır, hayır demektir’ yazılı stickerlar dağıtıldı.
Kampta ayrıca ekolojik davranışların pekiştirilmesi ve konaklanılan alan, deniz ve tüm canlılara saygılı olmak adına katılımcılardan kullandıkları ürünlerin ekolojik olması istendi. Kamp öncesinde tüm katılımcılara yeniden kullanılabilir su şişelerinin ve kişisel termoslarının getirilmesi hatırlatılırken, kamp boyunca tek kullanımlık plastiklerin kullanımını minimuma indirebilmek adına su sebillerinin kullanımı teşvik edildi.
Yavuz Özer’ın yaratıcı yazarlığa ve senaryo yazımına dair bilgi ve tecrübelerini paylaştığı Senaryo ve Yaratıcı Yazalık başlıklı atölye, katılımcıların kendilerini bağdaştırdığı film, dizi ve roman karakterlerini paylaşmasıyla başladı. Özer, dramanın hayatın her alanında ve her anında sürekli gerçekleştiğini, özellikle ikili ilişkilerde duyguların ifadesi, vurgu gibi amaçlarla sık sık aramaya başvurulduğunu aktardı.
Senaryo yazımının bir karakter yaratımıyla başladığını ifade eden Özer, senaryonun diğer unsurlarının bu karakterlerin özelliklerine, amaçlarına ve mücadelelerine göre şekillendirildiğinden bahsetti. Ardından katılımcılar birbirlerinin hikayelerini dinleyerek bunların üçüncü kişilerle paylaşımına ve üçüncü kişiler tarafından aktarımına yönelik bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Atölyenin yarın (25 Ağustos) gerçekleştirilecek olan ikinci oturumunda dramanın ana unsurlarından olan “trajik hata”ya odaklanılacağını aktaran Yavuz Özer, katılımcılardan söz konusu oturuma dek insanların trajik hataları üzerine düşünmelerini istedi.
Ali Erdoğan’ın ekoloji, LGBTİ+ ve etik mücadelesinde hukukun yeri ve önemine değindiği Yeşil, Queer ve Etik: Geleceğe Yönelik Radikal Adımlar başlıklı atölye, hak ve hukuk kavramlarının incelenmesiyle başladı. Erdoğan, genellikle insanların hukukun öznesi olarak addedildiğine değinerek, bunun oldukça insan merkezli bir bakış açısı olduğunu belirtti ve daha iyi ve adil bir dünya için bu durumdan sıyrılmak gerektiğini belirtti.
Bu noktada geri adım atıp büyük resmi görerek değişmesi gereken şeylerin farkına varılması gerektiğinin önemine dikkati çeken Erdoğan, hakların öznesi olarak insanı alan bakış açısının yerine daha “koyu yeşil” bir bakış açısı benimseyerek ekoloji merkezli; dağların, ormanların, vb. de haklarının korunduğu bir yaklaşım benimsenmesi çağrısında bulundu.
Erdoğan, Türkiye’de dil, din, ırk, renk bazlı ayrımcılık türleriyle mücadelede önemli bir yeri olan Anayasa’nın 10’uncu maddesine cinsiyet kimliği ve toplumsal cinsiyet bazlı ayrımcılığın da eklenmesi için uzun süredir önemli bir mücadele verildiğini aktardı. Verilen mücadelelerin istenilen sonuçları yansıtmadığı durumlarda benimsenen yaklaşımın gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, katılımcıları ekoloji, LGBTİ+ ve etik konularında atılabilecek yeni adımlar üzerine beyin fırtınası yapmaya çağırdı.
Gülce Yeniev’in düzenlediği Turşu Atölyesi’nde sarımsak, limon, biber, bamya, asma yaprağı, dereotu gibi çeşitli malzemeler kullanarak evde pratik ve sirkesiz turşu yapımına dair bilgi paylaşımları gerçekleştirildi.
Yeniev, üç gün kadar kısa bir sürede yemeye hazır hale gelen turşu yapımına dair incelikleri paylaşarak, sofraların lezzetli ve sağlıklı bir parçası olan bu gıda saklama türünün sindirim problemlerinden kanser hastalığıyla mücadeleye kadar geniş bir sağlık faydası yelpazesi sunduğunu vurguladı.
Turşu yapımının gıdaları korumak için de etkili bir yöntem olduğunun hatırlatıldığı oturumda, artan ve bozulma riskiyle karşı karşıya olan malzemelerin turşulanarak bozulmasının önüne geçilebileceği ve uzun sürelerce korunabileceği aktarıldı.
Turşulanan bir gıdanın turşulanmamış halinden daha besleyici bir hale geldiğini aktaran Yeniev, bu durumun gıda kriziyle mücadeleyi kolaylaştırabileceğini, örneğin yetersiz beslenmenin görüldüğü bir alana yardım olarak biber göndermektense biber turşusu göndermenin daha etkili olacağını, ayrıca bu şekilde daha uzun süre korunabileceğine dikkati çekti.
Katılımcılar, sebzeleri buzdolabında saklamaktansa turşu yaparak saklamanın karbon emisyonu azaltımı etkisinin de olacağını kaydederek turşulamanın iklim kriziyle bireysel ölçekte mücadele için atılabilecek adımlardan biri olduğunu belitti.
Atölye katılımcıları, kurdukları turşuları Yeşil Kamp’ın son günü olan 27 Ağustos’ta birlikte açarak yemek üzere yeniden bir araya gelme sözü vererek dağıldı.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…