Bu kırılgan tabaka her yerdedir, insanlığın varoluşundan da eskidir ve varlığının temelidir. İnsanın belki de benim deyip sahiplendiği uğruna öldüğü şeylerin başında gelir ve bugün tıpkı doğanın parçası olan herşeye zekasıyla yön verebileceğini düşündüğü gibi insan kendini ona da hakim görür. Toprak!
Vericiliği, tüm canlı yaşamının potansiyelini kendinde barındırmasıyla ve gücüyle insanı büyüler. İnsanla toprak arasında hiç son bulmayacak bir ilişki başlar. Ancak insanoğlu toprağın gücünü altında ve üstündekilerden geldiğini, onları yok ettiğinde toprağın yerine başka bir şey koyamayacağının ayırdına yeni yeni varmaktadır.
Medeniyet-toprak ilişkisi
Tarım devrimine ihtiyaç var
Yazar insanlığın 10.000 yıl önce başladığı tarım faaliyetinin gelişmesiyle ortaya çıkan verim kaygısının ardından bu verimle beraber gelen nüfûs artışının toprak katmanlarını nasıl yok ettiğini ve sadece ülkelere değil insanlığa ait olan bu toprağın tamamını kaybetmemek için neler yapılabileceğinden de söz ediyor. Yeni bir çiftçilik felsefesine daha da doğrusu bir tarım devrimine ihtiyaç olduğunu ilan ediyor.
Toprak: Uygarlıkların Erozyonu’nda toprağa yalnızca teknik olarak nasıl varolduğu, büyüdüğü ya da yok olduğu yönünden bakılmıyor; toprak eksen alınarak günümüz ve antik medeniyetlerinin coğrafî, tarihî, jeolojik ve arkeolojik boyutları ele alınıyor. Bunun da ötesinde modern bilimin tarımla olan ilişkisinden ekolojik tarıma, agroekolojiden permakültüre hem pratik hem de teorik öneriler geliştiriliyor.
Erozyon Türkiye’de de bir felaket olarak halâ yaşanıyor, hem doğal afet nitelikli erozyonla hem de hatalı tarım teknikleri, kent, sanayi, ulaşım ve benzeri yatırımların yanlış konumlanması sürecinin yarattığı erozyon artıyor. Verilere bakıldığında kara yüzeyinin %90’ında çeşitli şiddetlerde erozyon cereyan ettiği görülüyor. Arazinin %63’ü çok şiddetli ve şiddetli, %20’si ise orta şiddetli, % 7’si ise hafif şiddetli erozyonla karşı karşıyadır. Ülke genelinde yaklaşık 67 milyon hektarlık bir arazideki toprak giderek yok oluyor. Erozyon dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük ölçüde tarım alanlarında yaşanıyor. 1992’den beri vakıf olarak erozyonla fiilen mücadele veren TEMA’nın da desteği ile hazırlanmış olan Montgomery’nin bu kitabı, Türkiye’de yaşayanların hiç de yabancı olmadığı bu konuyu derinlemesine ele alıyor olması açısından kesinlikle okunmalıdır.
Toprak – Uygarlıkların Erozyonu
David R. Montgomery
Çeviren: Emel Anıl
İş Bankası Yayınları
2010
Burcu Ertunç
http://heryerbenimevimdir.com/
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…