Sağlık

Türk Toraks Derneği: Ölüm iznini iptal edin

Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu, 13 kömürlü termik santrale dördüncü kez havayı, üç yıl daha kirletme izni verilmesi için Meclis gündemine getirilen tasarıya tepki gösterdi. Yasa tasarısı Meclis’teki tüm partilerin ortak kararıyla 14 Şubat 2019’da geri çekilmişti.

Çalışma grubunun hazırladığı raporda, TBMM çatısı altında kabul edilen hükme göre, insan sağlığına ve çevreye zarar verdiği halde bugüne kadar gerekli yatırımları yapıp önlemleri almadığı için önümüzdeki yıl başında kapatılması gereken ikisi kamuya 11’i özel sektöre ait 13 termik santrala üç yıla yakın ek süre verileceğine dikkat çekildi:

“Oysa bu santraller 2013’ten beri çevre yatırımlarını gerçekleştirme taahhütlerini yerine getirmemektedirler. Daha önemlisi bu santrallere daha önce de 3 yıl ek süre verilmişti. Ancak söz konusu santraller bu ek sürede de gerekli yatırımları yapmamışlardır. Eğer TBMM Genel Kurulu’na gelecek teklif mevcut haliyle yasalaşırsa bu santraller Haziran 2022 yılına kadar havayı kirletmeye devam edeceklerdir.

Biz Türk Toraks Derneği olarak insanların ölümüne yol açması ve çeşitli hastalıklara yakalanması anlamına gelen bu “izni” kabul edilmez bulmaktayız.”

Derneğin açıklamasında, kalkınmanın sadece ekonomik büyüme olarak ele alınmaması gerektiğine dikkat çekildi; herkesin temel insani ihtiyaçlarının, ekonomik ve sosyal güvenliğin garanti altına alınmasının; kullanılacak teknolojilerin doğayla uyumlu olduğu kadar merkezi ve bürokratik bir yönetsel aygıtı gerektirmeyecek biçimde, yurttaşlarca kolayca denetlenebilecek eko-teknolojiler olmasının, enerjinin ise ekolojik evrimi zenginleştirecek biçimde tümüyle yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşturulması gereğinin önemi vurgulandı.

Dernek, hava kirliliği başta olmak üzere yaşanan tüm ekolojik sorunların çözüm noktasının “sürdürülebilir kalkınma” bakış açısının yerini “sürdürülebilir bir gelecek ve yaşam”ın alması yönünde bir değişimin gerektiğini kaydetti.

Derneğin açıklamasında şu bilgilere yer verildi:

Ulusal Hastalık Yükü

“Sağlık Bakanlığı’nın son yayınladığı veriler dikkate alındığında[1] Türkiye’de gerçekleşen ölümlerin ilk üç nedeni dolaşım sistemi hastalıkları (kardiyovasküler hastalıklar), başta akciğer kanseri olmak üzere maligniteler ve solunum sistemi hastalıklarıdır.

Öte yandan ölüm nedenleri ile benzer biçimde hava kirliliğiyle ilişkili olan hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, astım, diyabet, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve serebrovasküler hastalıklar Türkiye’de sağlık birimlerine en fazla başvuruya yol açan hastalıklardır. Solunum sistemi hastalıkları ise 2015, 2016 ve 2017 yıllarında sırasıyla %13.1 (erkeklerde %16.7), %12.6 (erkeklerde %16.0) ve %12.9 (erkeklerde %16.2) oranlarıyla tüm organ sistemleri arasında en fazla hastane yatışına yol açmıştır.

Öte yandan 2002 – 2017 yılları arasında hava kirliliği ile doğrudan ilişkili olan inmenin %58, diyabetin %44, kronik obstrüktif akciğer hastalığının %42 ve akciğer kanserinin %38 oranında hastalık yükünün arttığı görülmektedir:

Benzer biçimde hava kirliliği ile doğrudan ilişkili olan solunum sistemi hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların tüketimi de yıllar içerisinde giderek artmaktadır. Örneğin 2011 yılında 269 milyon kutu solunum sistemi ilacı tüketilirken, 2015 yılında bu miktar %18 artış göstererek 317 milyon kutuya ulaşmıştır. Başka bir ifadeyle 2011 yılında her 1.000 kişiye 87 tane günlük solunum sistemi ilacı düşerken, bu oran 2017’de %15 artış göstererek 100’e yükselmiştir. 2017 yılı itibariyle sadece solunum sistemi ilaçlarının satış değeri 2.431 milyon TL’dir.

Hava Kirliliği ve Sağlık (Türkiye Verileri)

Yapılan bir araştırmada Türkiye’de 2015 yılında 43.820 (%58.4’ü erkek), 2016 yılında 48.532 kişinin (%57.7’si erkek) solunum sistemi hastalıklarına bağlı öldüğü saptanmıştır. 2015 – 2016 yılları arasındaki mortalite artış hızı kadınlarda erkeklere kıyasla anlamlı olarak daha yüksektir (sırasıyla %12.5 ve % 9.5, p<0.01). Bu çerçevede 2016 yılında kadın cinsiyetinde ve özellikle Güneydoğu illerinde solunum sistemi hastalıklarının ülke ortalamasının üzerinde mortaliteye yol açması bölgede yaşanan hava kirliliğinin bir yansıması olabilir.[2]

2010 – 2015 yılları arasındaki mortalite verileri incelendiğinde ise solunum sistemine bağlı hastalıklardan dolayı 205.801 kişinin (%60’ı erkek) bu sürede öldüğü, ölümlerin %60.7’sinin kronik obstrüktif akciğer hastalığı – bronşektaziye, %19.7’sinin pnömoniye ve %5.2’sinin astıma bağlı olduğu ortaya konulmuştur.[3]

Genel ölüm nedenleri araştırıldığında 2016 yılında gerçekleşen 408.782 ölümün %39.8’inin dolaşım sistemi hastalıklarına, %19.7’sinin tümörlere ve %11.9’unun ise solunum sistemi hastalıklarına bağlı olduğu görülmüştür. Öte yandan beklendiği üzere akciğer kanserine bağlı ölümler, tümöre bağlı ölümler arasında birinci sıradadır (%29.1). Solunum sistemine bağlı ölümlerin anlamlı oranda en sık Mart (%65.3), en az Eylül (%58.6) ayında olması ve benzer biçimde KOAH’a bağlı ölümlerin en sık Aralık (%10.6), en az Temmuz (%6.4) ayında olması hava kirliliğinin mortalite üzerindeki olumsuz etkisine işaret etmektedir.[4] Başka bir araştırmada da kükürt dioksit düzeyi ile genel ölüm sayısı arasında anlamlı bir ilişkinin varlığı gösterilmiştir (r=0.13, p=0.019).[5]

Yetersiz Ölçüm:

Son birkaç yıldır kamuoyunun gündemine daha sık gelen ülkemizin hava kirliliği sorunu, 2018 yılında ölçüm yapılan istasyon ve kirlilik takibi yapılan gün sayısı azaltılarak “çözülmüştür”.

  • 2017 yılında yetersiz ölçüm yapılan istasyon sayısı 26 iken, bu değer 2018 yılında 48’e yükselmiştir.
  • Başka bir ifadeyle; 2018 yılında Türkiye genelinde bulunan her dört istasyondan birisi yeterli düzeyde ölçüm yapmamıştır.

Ölçüm yapmayan istasyonların hava kirliliğinin yoğun olduğu bölge ve dönemlerde ölçüm yapmaması dikkat çekicidir.

Ulusal Mevzuat Yönünden:

Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği sınır değerlerine göre daha yüksek değerleri PM10 yönünden “temiz” kabul eden ulusal mevzuata göre dahi sadece 27 ilimizin (%33) havası “temiz”dir. Başka bir ifadeyle; ulusal mevzuatımızın kabul edilemeyecek düzeydeki bilimsel olmayan kriterlerine göre dahi her üç ilimizden sadece birisinin havası sınır değerlerini aşmamaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü Mevzuatı Yönünden:

PM10 madde açısından 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün izin verdiği sınır değerleri aşmayan yegâne ilimiz Ardahan’dır.

En temiz beş ilimizin   dördünde sırasıyla Tunceli (21 µg/m3) ve Hakkâri (21 µg/m3), Rize (23 µg/m3) ve Artvin (25 µg/m3)’in PM10 Dünya Sağlık Örgütü sınır değerlerine göre kirli olarak kabul edilmektedir.

Türkiye’nin En Kirli İstasyonları (2016 – 2018):

Ağrı – Doğubeyazıt, Iğdır ve Bursa illerinin en az iki yılda partikül madde kirliliği açısından ilk on istasyon arasında bulunduğu dikkate alınırsa bu bölgelerin kirlilik bakımından istikrar kazandığı ifade edilebilir. Öte yandan Iğdır, Bursa, Manisa, Erzincan ve Afyon illerinde, 2016 – 2018 yılları arasında en yüksek partikül madde kirliliği yaşadığı görülmektedir.

Yıl Boyu Kirlilik (2016 – 2018):

Avrupa Birliği ölçülerine göre 50 µg/m3 sınır değerinin aşıldığı gün sayısı bir yılda en fazla 35 gün olmalıdır. Oysa Amasya (Şehzade), Bursa, Denizli (Bayramyeri), Iğdır, Manisa ve Niğde istasyonlarında sınır değerinin 2016, 2017 ve 2018 yıllarında aşım gün sayıları ortalama sırasıyla 283, 299 ve 293 gündür.

2019 Yılında Hava Kirliliği

Termik santrallere “kirletme izni”nin verildiği bölgelerin 2019 yılındaki hava kirliliği incelendiğinde izin verilmesi hedeflenen bölgelerin tamamında hava kirliliği sınır değerinin aşıldığı görülmektedir:

Öte yandan “kirletme izni” verilmesi hedeflenen bölgelerde yaşayan insanların mevcut haliyle dahi yılın hemen her günü hastalık ve ölümlere yol açacak düzeyde kirli hava soluduğu görülmektedir. Avrupa Birliği ölçülerinin gereğinde yılda en fazla 35 gün sınır aşılmasına izin verdiği hatırlandığında Türkiye’nin bugün itibariyle yaşadığı kirlilik düzeyinin ne kadar yüksek ve ürkütücü olduğu anlaşılabilir.”

Mevcut verilerin hava kirliliğinin büyük bir halk sorunu olduğunu ortaya koyduğuna dikkat çekilen açıklamada, yeterli süreler verilmesine rağmen, daha çok kazanç sağlamak amacıyla gerekli çevresel önlemleri almamış santrallere 2022 yılına kadar “kirletme izni” vermek ölüm ve hastalık anlamına geldiğine işaret edildi. “Yaşamı, insanı, doğayı ve hayatı savunan Türk Toraks Derneği olarak santrallere verilmesi istenen bu “ölüm izni”nin acilen iptal edilmesini talep ediyoruz” denilen açıklamada, insanların ölümüne ve hastalanmasına yol açan santrallerin gerekli önlemler alınıncaya kadar kapatılması talep edildi.

[1] T.C. Sağlık Bakanlığı, Sağlık İstatistikleri Yıllığı, 2017. https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/31096,turkcesiydijiv1pdf.pdf?0

[2] Altın S, Türk Toraks Derneği Güz Sempozyumu: Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı, 18-19.11.2017, İstanbul.

[3] Bolat E, Türk Toraks Derneği Güz Sempozyumu: Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı, 18-19.11.2017, İstanbul.

[4] Ünver E, Türk Toraks Derneği Güz Sempozyumu: Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı, 18-19.11.2017, İstanbul.

[5] Varol Saraçoğlu G, Türk Toraks Derneği Güz Sempozyumu: Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı, 18-19.11.2017, İstanbul.

[6] Alp K, Türk Toraks Derneği Güz Sempozyumu: Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı, 18-19.11.2017, İstanbul.