Urallar’da eski uranyum kuyuları taştı: Çernobil’den daha kötü olabilir

Urallar‘ın Kurgan bölgesindeki eski uranyum kuyularının taşması binlerce yöre sakinini radyasyon tehlikesiyle burun buruna getirdi. Bölgenin en büyük nehirlerinden birinin artık radyoaktif kirlenme riski altında olduğunu düşünülüyor.

Nisan 2024’te Rusya‘nın Urallar bölgesinde büyük sel felaketleri yaşanmış, Orenburg bölgesindeki Orsk şehri ve Kurgan bölgesinin bazı kısımları bu felaketlerden en çok etkilenen yerler olmuştu.

Novaya Gazeta’dan Natalia Glukhova’nın aktardığına göre; Rusya’nın nükleer devi Rosatom‘un uranyum madenciliği yaptığı Kurgan bölgesindeki Dobrovolnoye yatağındaki eski kuyular kısa süre önce sular altında kalarak Batı Sibirya ve Kazakistan‘dan geçen Tobol Nehri‘nin radyoaktif kirlenme riskiyle karşı karşıya kalmasına neden oldu.

Sinop’a da talip olan Rosatom, Akkuyu NGS’nin aynısını önerdi
Rusya’dan Türkiye’ye Akkuyu için 15 milyar dolar
Rusya’nın Ural bölgesinde son yılların en büyük sel baskını: Binlerce kişi tahliye edildi

Kurgan bölgesindeki yetkililer 11 Nisan’da uranyum yatağının bulunduğu arazinin “sel riski altında” olduğunu kabul etti ve üç gün sonra Acil Durumlar Bakanlığı, yatağın yakınındaki bir köyün bölgenin geri kalanıyla bağlantısının tamamen kesildiğini bildirdi.

Rosatom 23 Nisan’da yaptığı bir açıklamada yeni kuyularının sular altında kaldığını reddetti ve kuyuların yüksek bir bölgede bulunduğunu söyledi. Ancak ovada, çevrecilerin kapatılmış olmalarına rağmen uranyum çözeltisi sızdırmaya devam ettikleri konusunda uyardıkları eski kuyular bulunuyor.

Rosatom’u tanıma dersleri -1
Rosatom’u tanıma dersleri -2

Fotoğraf: Yevgeny Razumny / Kommersant / Sipa USA / Vida Press

Nükleer ve güvenlik sorunu

Fizikçi ve mühendis Andrey Ozharovsky, Dobrovolnoye yatağında uranyum madenciliği için ilk girişimlerin 1980’lerde, uranyum çıkarmanın en ucuz yöntemi olan yerinde liç yöntemi kullanılarak yapıldığını açıkladı.

Bu yöntem, uranyum yatakları boyunca sondaj kuyuları açmayı, içlerine çözelti pompalamayı ve ardından çözünmüş uranyumu çıkarıp işlemeyi içeriyor. Bu da yeraltında radyoaktif uranyum çözeltisinden oluşan devasa rezervuarların oluşmasına yol açarak güvenlik sorunu yaratıyordu.

Sonuç olarak, Dobrovolnoye’deki çıkarma işlemi yıllarca durduruldu, ta ki Haziran 2017’de dönemin Başbakanı Dmitry Medvedev‘in Rosatom’un bir yan şirketi olan Dalur‘a yatağı işletme hakkını vermesine kadar. Bölgesel yetkililer ihraç edilen uranyumdan elde edilen gelirin bütçe açığındaki bir miktarı kapatacağını umarken Rosatom çözelti madenciliğine (solution mining) yeniden başladı.

‘Çernobil’den daha kötü olacak’

Kurgan bölgesindeki çevre aktivistleri defalarca Dobrovolnoye’de madenciliğin yasaklanmasını talep etti ve yeraltı sularını ve Tobol Nehri‘ni uranyum tuzlarıyla zehirleme riski taşıyan yerinde liç tehlikesine dikkat çekti. Aktivistler birkaç kez mahkemeye başvurdu ancak tüm talepleri reddedildi.

Kurgan Devlet Üniversitesi‘nde profesör olan Alexey Taranov 2019 yılında “Çernobil’den daha kötü olacak” uyarısında bulunarak şunları dile getirdi:

“Radyoaktif bileşikler suyumuza, kuyularımıza karışabilir.”

Taranov, çıkarılan uranyum dioksitin kendi başına tehlikeli olmadığını, ancak madencilik sürecinin yarı ömrü üç gün olan radyoaktif bir element olan radyumun yanı sıra ölümcül bir radyoaktif gaz olan radon ve zehirli uranyum tuzları yaydığını açıkladı.

Bölge sakinleri konuyla ilgili bir referandum düzenlemeye bile çalıştı, ancak hükümet yetkilileri yerinde liç işleminin çevre için güvenli olduğu konusunda güvence verdiği için bölge parlamentosu önerilerini reddetti.

Bu arada Rosatom, protestocuları “radyofobi” ile suçladı, argümanlarını “efsane” olarak reddetti ve hatta uranyum madenciliğine karşı mücadele eden bir yerel sakin hakkında “terörist ve aşırılık yanlısı eylemlere çağrı yapmaktan” suç duyurusunda bulundu. Lyubov Kudryashova adlı aktivist 2021 yılında 300 bin ruble  para cezasına çarptırıldı.

Kurgan’daki taşkın – Fotoğraf: Yevgeny Razumny / Kommersant / Sipa USA / Vida Press

Sağlık riskleri

Ozharovsky, jeolojik haritalar ve uydu görüntülerini karşılaştırarak uranyum yatağındaki kuyuların sular altında kaldığını tespit etti. Yerel halk da Dobrovolnoye’nin sular altında kaldığını bildirdi.

Ozharovsky, Tobol Nehri’ndeki uranyum kirliliğinin içme suyunun kalitesini büyük ölçüde düşüreceği uyarısında bulundu:

“Tobol Nehri’ne önemli miktarda uranyum çözeltisi sızdı. Tabii ki bu büyük bir nehir ve uranyum seyreltilecektir, bu yüzden büyük konsantrasyonlar beklemiyorum. Ancak Tobol Nehri’nden balık yiyen ya da Kurgan’daki suyu içen insanlar uranyum yutacak ve bu uranyum çürümeye devam ederek onları içeriden radyasyona maruz bırakacak.”

Ekolojist ve nükleer enerji uzmanı Vladimir Slivyak, yaptığı açıklamada ekosisteme önemli miktarda radyoaktif madde girmiş olabileceğini doğruladı. Yetkililer kirlenmenin boyutları hakkında yorum yapmayı ya da kesin veri sağlamayı reddettikleri için zararın boyutlarının henüz tahmin edilemediğini de sözlerine ekledi.

Slivyak, Ozharovsky’nin içme suyu yoluyla uranyum alımına ilişkin endişelerini yineleyerek, bunun iç radyasyona yol açabileceğini, bunun da başta kanser olmak üzere ciddi hastalık riskini arttırdığını söyledi:

“Bu tür radyasyonun küçük seviyeleri bile kişinin organlarında önemli hasara neden olabilir.”

Yerel bir çevre örgütü de Tobol Nehri‘nin eski uranyum kuyularından sızan yeraltı suyunda yıllar içinde biriken radyonüklidlerle kirlenmiş olabileceği uyarısında bulundu.

Yerel Navalny kampanya ofisinin eski başkanı Alexey Shvarts, bağımsız haber kuruluşu Agentstvo‘ya yaptığı açıklamada, eski uranyum yataklarının uzun yıllar boyunca kil ve sert kayalarla çevrili olduğunu söyledi:

“Uranyum çıkarmak için cevher kütlesine yüzlerce, belki de binlerce kuyu açıldı ve doğal lahite zarar verildi. Şimdi hepsi suya karıştı.”

‘Hükümet iklim değişikliğini umursamıyor’

Slivyak, Rus hükümetinin önümüzdeki yıllarda daha fazla sele neden olacak iklim değişikliği etkilerine hazırlanması ve uyum sağlaması gerektiğini, ancak bunun hükümetin aklından uzak olduğunu söyledi.

“Hükümet iklim değişikliğini umursamıyor” diyen Slivyak, sel felaketinin mevcut boyutunun ve tüm sonuçlarının sorumluluğunun büyük kısmının Rus yetkililere ait olduğunu söyledi.

Rus aktivistlerin, Almanya’dan uranyum atıklarının ithalatına karşı St. Petersburg’un merkezindeki protestosu.

Daha önce Ekonomik Kalkınma Bakanlığı ve Federal Hidrometeoroloji ve Çevre İzleme Servisi gibi bir dizi Rus hükümet organı iklim değişikliğine uyum planları önermiş, ancak bunlar somut sonuçlar getirmemişti. Slivyak sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Vladimir Putin’in savaştan başka bir şeyle ilgilenmediği ve iklim değişikliği konusunu görmezden geldiği göz önüne alındığında, sonuçları yıkıcı olacak.”

Rosatom’dan açıklama

Haberimiz yayına girdikten sonra bir açıklama yapan Rusya Devleti Nükleer Enerji Şirketi Rosatom, “nükleer karşıtı grupların son açıklamalarının aksine Kurgan bölgesindeki seller Dalur A.Ş’nin tesislerini etkilemediğini” savundu.

Kuyuların stratejik olarak yüksek bir noktada bulunduğunu söyleyen şirket yetkilileri, “Bunun yanı sıra Zverinogolovsky bölgesindeki su seviyesi düşmekte, durum da yerel yetkililer ve Acil Durumlar Bakanlığı ile iş birliği içinde izlenmektedir. Ek olarak, su kirliliğine dair herhangi bir ize de rastlanmamıştır” dedi.