Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, Türkiye’de her geçen yıl daha sık ve şiddetli bir şekilde meydana gelen sel felaketleriyle ilgili yazılı bir açıklama yayınladı.
Her felaket sonrasında yaşananların kader olduğu izlenimi yaratılmaya çalışıldığını belirten Dernek, “Böylece doğaya yapılan yanlış insan müdahaleleri, kamu kurumlarının önlem alma konusundaki eksiklikleri ve beceriksizlikleri örtülmeye çalışılıyor” ifadelerini kullandı.
Yıllar boyunca “dere ıslahı” adı altında yapılan çalışmalarla doğal akan derelerin birer su kanalına dönüştürüldüğü belirtilen açıklamada “Özellikle Karadeniz bölgesinde dere yatakları insan müdahaleleriyle çeşitli şekillerde daraltıldı; zamanla neredeyse hiç doğal akan dere kalmadı. Ranta dayalı anlayış ve uygulamalarla dere yataklarının imara açılması ve yanlış ıslah çalışmaları, dereleri adeta birer su kanalına dönüştürdü” denildi.
Derelerin uzun yıllar boyunca biriktirdiği alüvyonal toprakların yapılaşmaya açıldığı belirtilen açıklamada “Böylece doğal, menderes özelliği bozulan bütün derelerin ‘dere ıslahı’ projeleriyle kanala dönüştürülmesi, suyun akış hızını ve dolayısıyla yıkıcı gücünü artırmış oldu” ifadeleri kullanıldı.
Yanlış arazi kullanımının yol açtığı heyelanların felaketin boyutunu artırdığı söylenen açıklamada “Heyelanlarla akan toprak, derelerin önünü kapatarak baraj duvarı etkisi yaptı ve selle birlikte patladı. Ülkemizdeki hemen hemen her karış toprağın ranta dayalı yanlış arazi kullanımıyla felaketlere davetiye çıkarılıyor” denildi.
Orman ekosistemlerinin de büyük zarar gördüğünü belirten dernek “Bir yandan orman ekosistemleri tarım alanlarına (fındık, çay vb) dönüştürülüyor; bir yandan da madenler, taş ocakları, yollar, HES’ler, RES’lerle delik deşik edilen orman ekosistemlerinin yapısı bozuluyor. Sel oluşumunu engelleyen ya da büyük ölçüde yavaşlatarak felakete dönüşmesini engelleyen en önemli öge ormanlarken Orman Genel Müdürlüğü, odun üretimini 2-3 kat artırmakla övünebiliyor” ifadelerine yer verdi.
Açıklamada “Bu çerçevede, sel kontrolü ve sellere karşı alınacak önlemler, sadece dere yatakları kapsamında değil havza kapsamında bütüncül bir yaklaşımla ele alınmayı gerektiriyor” denilen açıklamada şunlar kaydedildi:
Bir yandan da orman kesimleri sırasında arazide bırakılan üretim artıklarının büyük sorun oluşturduğu görüldü. Oysa üretim artıklarının yağış ve heyelan nedeniyle sorun oluşturmaması için arazide sabitlenmesi ya da derelerde bu malzemelerin geçişlerini kolaylaştıracak önlemlerin alınması gerekiyordu.
Dereler üzerine yakın geçmişte inşa edilen köprü ve menfezler selle taşınan her türlü malzemenin önünü tıkayarak bent işlevi görmeye başladı, bir süre sonra da patlayarak felaketin boyutunu artırdı. Oysa yüzlerce yıl önce geleneksel yöntemlerle inşa edilmiş köprülerde böylesi sorunların yaşanmadığı görüldü.
Kamu kurumlarının kamusal sorumluluklarını yerine getirip getirmediğinin sorgulanması gerektiği söylenen açıklamada şu sorular yöneltildi:
“Bu anlayışla devam edilirse ilgili ve sorumlu kurumların bilimsel ve teknik verilere sırtını dönerek ya da bunları görmezden gelerek yaptığı planlar, bizi felaketlere sürüklemeye devam edecek” ifadelerine yer verilen açıklama şu tespitlerle sona erdi:
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…