Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Bankası, University College London, Tsinghua University gibi 35 farklı kurumdan 120 uzmanın 40’ı aşkın göstergeyi analiz ettiği Lancet Countdown (Lancet Geri Sayım) Sağlık ve İklim Değişikliği 2020 Raporu yayımlandı.
Paris İklim Anlaşması‘nın beşinci yıldönümünde yayınlanan rapor endişe verici bir tabloyu ortaya koyuyor. Eğer acil önlem alınmazsa, iklim değişikliği küresel sağlığı giderek daha fazla tehdit edecek, yaşamları ve geçim kaynaklarını etkileyecek. Buna bağlı olarak da sağlık sistemi üzerinde baskı oluşturacak.
Raporda, iklim değişikliğinin insan sağlığına etkisi ve tehditleri gözler önüne seriliyor:
Lancet Countdown’un genel müdürü Dr. Ian Hamilton, iklim değişikliği nedeniyle insan sağlığına yönelik tehditlerin giderek arttığını ve bunun değiştirilmezse sağlık sistemlerinin bu baskıyı kaldıramayabileceğine vurgu yapıyor:
Pandemi bizlere sağlığımız küresel ölçekte bir tehdide maruz kalırsa, ekonomilerimizin ve yaşam biçimlerimizin durma noktasına gelebileceğini gösterdi. İnsan sağlığına yönelik tehditler iklim değişikliği nedeniyle artıyor ve yoğunlaşıyor. Bu gidişatı değiştirmezsek, gelecekte sağlık sistemlerimizin üzerindeki baskı kaldırılamayacak seviyeye gelebilir. Bu yıl, salgınla aynı zamana denk gelen Karayipler’deki ve Pasifik’teki tropikal fırtınalar ile ABD’de yaşanan büyük ölçekli orman yangınları, dünyanın her seferinde tek bir krizle başa çıkma lüksüne sahip olmadığını trajik şekilde gösteriyor.”
Raporun yazarı uzmanlar, küresel sıcaklık artışının iki dereceyle sınırlandırılması ve taahhütlerin yerine getirilmesi halinde bu etkilerin azaltılabileceğini söylüyor. Buna bağlı olarak da sağlık ve ekonomi alanlarında yan faydalar yaratılabilecek.
İklim değişikliğinin hayvanlardan insanlara geçen bulaşıcı hastalıklar sonucu ortaya çıkan zoonotik pandemi riskini de artırabiliyor. Ancak, alınacak önlemlerle ileride yaşanabilecek pandemi riski azaltılabilir.
Aynı zamanda iklim değişikliği ve koronavirüs kriziyle birlikte mücadele edildiği durumda, milyonlarca insanın sağlığı iyileştirilebilir ve birçok hayat kurtulabilir. Bu iki krize ortak bir yanıtın verilmesi, halk sağlığının iyileştirilmesi, sürdürülebilir ekonominin oluşturulması ve çevrenin korunmasına da olanak sağlayacak.
Dünya Sağlık Örgütü Çevre, İklim Değişikliği ve Sağlık Bölümü Direktörü Dr. Maria Neira, pandemi ve iklim değişikliği mücadelesinin birlikte ele alınmasını önemli bir fırsat olarak değerlendiriyor:
Küresel ölçekte ekonomik destek ve teşvikler için trilyonlarca dolar yatırım yapılıyor. Bu durum, pandemi ve iklim değişikliğiyle mücadelenin bir arada ele alınması için önemli fırsat yaratıyor. Bu krizlerin birlikte ele alınması, halk sağlığını iyileştiren, sürdürülebilir bir ekonomi yaratan ve çevreyi koruyan üç eksende kazanımlar sağlıyor. Ancak az zamanımız bulunuyor.
Bu krizlerin üstesinden gelemediğimiz durumda, önemli ölçekte fosil yakıtların kullanımı devam edecek, küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırma hedefi ulaşılamaz hale gelecek ve gelecekte dünya iklim değişikliğiyle ilişkili sağlık şoklarına mahkum bırakılacak.”
Yaşanacak sağlık kazanımları, milyarlarca dolarlık ekonomik fayda sağlayabileceği ve iklim değişikliğiyle mücadele maliyetlerini karşılayabileceği gibi yeşil teşvikleri de destekleyebilecek. Örneğin, Avrupa Birliği‘nin 2019 yılına kadar gerçekleşen beş yıllık marjinal hava kalitesi iyileştirmelerinin sürmesi durumunda getirisinin her yıl yaklaşık 8,8 milyar ABD doları olması bekleniyor.
Ayrıca, rapor dünyadaki sera gazı emisyonlarının dörte birinin gıda üretiminden kaynaklandığını belirtiyor. Çiftlik hayvanlarının yoğun şekilde emisyon saldığını belirten rapor, aşırı miktarda kırmızı et tüketiminden kaynaklanan ölümleri de ele alıyor. Raporun yazarları, ölüm oranının son 30 yılda yüzde 70 arttığını ve günümüzde her yıl yaklaşık 1 milyon olarak gerçekleşen ölü sayısının büyük kısmının, Batı Pasifik ve Avrupa’da meydana geldiğini belirtiyor.
Rapordaki güncel verilere göre iyileştirmeler olmasına rağmen, sağlık hizmeti altyapısının gelecekte oluşabilecek sağlık şoklarıyla mücadele edebilmek için yeterli değil. Raporda yer alan ülkelerin yalnızca yarısının ulusal sağlık ve iklim uyum planları hazırlığı var. Bunlardan sadece dört tanesi yeterli miktarda ulusal finansman ayırmış durumda. Aynı zamanda, ülkelerin yarısından azının sağlık altyapısındaki kırılganlıkları belirlediği ve iklim değişikliğine uyum kapsamında değerlendirmeler yürüttüğü belirtiliyor. Ankette yer alan küresel kentlerin üçte ikisi, iklim değişikliğinin halk sağlığı altyapısını önemli ölçüde tehlikeye atacağını öngörüyor.
Lancet Countdown eş başkanı University College Londra’da yoğun bakım doktoru olan Profesör Hugh Montgomery konuyla ilgili şunları söylüyor:
COVID-19 salgını, sağlık altyapılarımızın gelecekte iklim değişikliği nedeniyle oluşabilecek sağlık şoklarıyla başa çıkma konusundaki kapasitesine ışık tutuyor. Orman yangınları, seller ve kıtlık gibi olaylar, ulusal sınır ya da banka hesabı gözetmiyor. Ülkenin gelişmişlik düzeyi, 1,2C’lik küresel ortalama sıcaklık artışının sağlık üzerindeki etkilerine karşı herhangi bir koruma sağlamıyor.”
Prof. Montgomery, aynı zamanda iklim değişikliğinin ülkeler arasında ve ülkelerin içinde var olan sağlık eşitsizliklerinin ölçeğini genişlettiği görüşünde.
Raporu yorumlayan İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Araştırmacısı ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Ümit Şahin, sıcak hava dalgalarının iklim krizinin en doğrudan ve en çok gözen kaçan sağlık etkilerine yol açtığını belirterek şu yorumda bulunuyor:
Sıcak dalgaları iklim krizinin en doğrudan, en ciddi ama en çok gözden kaçan sağlık etkilerine yol açıyor. Aşırı sıcaklar sırasında 65 yaş üzeri ve kalp hastaları başta olmak üzere, özellikle barınma koşulları iyi olmayan ve sosyal destek alamayan kesimlerde beklenmedik ölümler gerçekleşiyor. Bu hem politikacılar hem de toplumlar için görünmez bir sorun.
Tıpkı hava kirliliğine bağlı ölümler gibi gerçek zamanlı saptanamadığı için, sıcak dalgaları bir sessiz katil olma niteliğinde. İklim değişikliğiyle artan sıcak dalgalarına bağlı kitlesel ölümler başlamadan önlem almak zorundayız.”
HEAL-Sağlık ve Çevre Birliği Türkiye danışmanı Funda Gacal ise fosil yakıtları sistemden çıkarmanın başlı başına bir kaynak yaracağını söylüyor:
Türkiye için iklim finansmanına erişmenin önemini biliyoruz. Unutulmamalı ki fosil yakıtları sistemden çıkarmak başlı başına finansman kaynağı. IMF’nin bulgularına göre Türkiye’de fosil yakıtlar yılda en az 160 milyar Türk Lirası (19,4 milyar dolar) sağlık maliyeti yaratıyor, bu maliyet iklim mücadelesine ve sağlık altyapısının iyileştirilmesine aktarılmalı.”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…