Müsilajın vidanjörlerle deniz yüzeyinden toplanması çözüm sağlar mı?

Yazar:
Elif Ünal

Marmara Denizi’nin kabusu haline gelen ve halk arasında “deniz salyası” olarak da bilinen müsilajın temizlenmesi için bölge çapında seferberlik başlatıldı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “Marmara Denizi Eylem Planı” kapsamında başlatılan temizleme çalışmalarında deniz yüzeyini kaplayan müsilajlar vidanjörlerle toplanmaya başlandı. Toplanılan müsilajların ise arıtma tesislerine götürüldüğü belirtildi.

Bu uygulama ise akıllara şu soruyu getiriyor: İklim krizine bağlı olarak deniz suyu sıcaklığındaki yükselme, denizdeki durgunluk ve artan kirlilik nedeniyle gerçekleştiği belirtilen felaketin çözümü için deniz yüzeyinden müsilajların toplanması ne kadar mantıklı?

Artüz: Filin üzerindeki sinek kadar etkisi olur

Hidrobiyolog Levent Artüz Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada “Deniz yüzeyinden müsilajı toplamanın ancak filin üzerindeki sinek kadar etkisi olur” diyerek müsilajın çok büyük ve denizin tamamına nüfuz etmiş bir sorun olduğunu ifade etti.

Ancak dört buçuk aydır müsilajlarla gün yüzüne çıkmış sorunlar konusunda kamuoyundan yoğun bir baskı geldiğini dile getiren Artüz, “Yetkililer hiçbir şey yapmazsa bu sefer de bir şey yapmıyorlar diye suçlanacak. O yüzden neden bunu yaptıklarını da anlıyorum” dedi.

Bu yöntemin herhangi bir faydası olmadığı söyleyen Artüz, “Üstelik hem zaman hem kişi açısından bir kayıp. Ancak bu işlemin yapılması bilimsel değil politik bir karar” görüşünü paylaştı.

Öztürk: Dibe çökmesine neden olabilir

Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk ise Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada toplama işleminin denize daha fazla zarar verebileceğini söyledi. Deniz salyasının yalnızca yüzeyde değil denizin dibinde de olduğunu belirten Öztürk, “Temizleme sırasında daha fazla müsilaj dibe çökebilir” uyarısında bulundu.

Temizleme işleminin deniz süpürme araçlarıyla yapıldığına dikkat çeken Öztürk, “Bu araçlar yüzeydeki çöpü ve katı maddeleri temizlemek için kullanılır. Ancak müsilaj derken yüzde 99’u su olan ve polisakkarit adı verilen şeker bileşeninden bahsediyoruz” dedi.

Müsilaj temizliği yapılacaksa bunun yüzeydeki maddeler örselenmeden ve zarar görmeden yapılması gerektiğini savunan Öztürk, “Teknik detaylar incelenmeden deniz süpürme araçlarıyla yapılacak bir temizlik daha fazla soruna yol açabilir” dedi.

‘Tamamı hassas alan ilan edilmeli’

Marmara Denizi’ndeki müsilajla mücadele etmek için sorunun kaynağına inmek gerektiğini aktaran Prof. Dr. Öztürk “Marmara Denizi çevresinin tamamı hassas alan ilan edilmeli ve seferberlik başlatılmalı” dedi.

Denizin evsel ve endüstriyel atık sular ile bu hale geldiğine değinen Öztürk, “Bir an önce ileri kademe arıtmaya geçilmeli. Evsel atık sular için biyolojik arıtma, sanayi atıkları için kimyasal arıtmayla birlikte arıtma anlamına geliyor. İleri kademe arıtma yapılan yerler de denetlenmeli” ifadelerini kullandı.

‘Yaptırım uygulamak yetmez’

Öztürk, bu adımların atılması için üç yıl beklemeye gerek olmadığını seferberlik ilan edilirse bir yıl içerisinde yapılabileceğini söyledi.  Bandırma’da kirlilik yayan fabrika görüntülerini hatırlatan Öztürk, “Büyük bir fosfor kirliliğine yol açıyor. Bu da en büyük sorunlardan biri. Vaktinde bu tesise yaptırımlar da uygulanmış” dedi.

Bu aşamada tesislere yaptırım uygulanmasının yeterli olmayacağını ifade eden Prof. Dr. Öztürk, “Yaptırım yetmez. İleri kademe arıtma yapmayaan ve aşırı fosfor yükü veren tesislerin faaliyetlerinin gerekli önlem alıncaya kadar bir an önce durdurulması gerekir” görüşünü savundu.

‘Bütünsel bir yaklaşım gerekiyor’

Marmara Denizi’ndeki sorunun çözümü için bütünsel bir yaklaşım gerektiğini söyleyen Öztürk, “Tarımsal arazilerde kullanılan gübre azot ve fosfor yüklü. Çözümün bir ayağı olarak tarım arazilerinde iyi tarım uygulamasına geçmek gerek. Marmara Havzası pilot bölge seçilmeli ve Avrupa’daki örnekler de incelenerek bu yöntem uygulanmalı” dedi.

Mandıraların da evsel atıklardan 10 kat fazla kirlilik yaydığına dikkat çeken Öztürk, “Oradaki atıklar kompost yapılmalı. Gübre haline getirilerek tarım arazilerinde kullanılmalı. Ancak bütün boyutlarıyla ele alırsak çözüm bulabiliriz” ifadelerine yer verdi.

Ciddi bir problemler karşı karşıya olduğumuzu vurgulayan Öztürk son olarak “Acil, acil, acil. A Partisi B Partisi demeden ortak akılla bilimsel ve pratik çözümler üretilmeli” dedi.

 

Önceki Haberler

Bir çocuk, deprem ve TOKİ savaşı: Terk etmeyeceğiz!

Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…

11/02/2025

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…

27/12/2024

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…

27/12/2024

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…

24/12/2024

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…

16/12/2024

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…

15/12/2024