Elbette konuşmanın, ses vermenin çok önemli olduğuna inanıyorum; bu ülkede “Kürtlerin” varlığının inkâr edilememesi bile çok önemli bir ilerleme diye düşünüyorum, velâkin konuyu ele aldığımız noktanın iki temel sorunu var:
Ortada bir sorun olduğunu gören, çözmek isteyen Türkler, ya olaya oryantalist bir yaklaşımla bakıyor ve çözümü bildiklerini ezberden sayıyorlar: “evet zavallı Kürtler, çok baskı gördüler çoooook, onlara özgürlüklerini haklarını vermeliyiz artık” yaklaşımı sergiliyorlar. Gazetelerde, sorunun çözülmesi için ilk on somut adım ne olmalı, nasıl yapılmalı gibi anketler düzenleniyor. Solcusu, sağcısı, ümmetçisi, “Türkiye Türklerindir”cisi hepsi, (tabiî ki milliyetçi – Kemalist çizgidekiler hariç) şöyle ya da böyle “cahil bırakılmış, ezilmiş Kürtler, ne yazık ki kurtarılmalı biz de nasıl kurtaracağımızı biliyoruz” diyorlar. Ben hep aşağıdaki örneği veririm bu tür durumlarda:
“90lı yılların başında bir grup İngiliz yardımsever Pakistan’da bir köyü ziyaret ederler. Gördükleri manzara onları çok üzer, köylü kadınlar her gün sırtlarında koca bidonlar, on kilometre yürüyor ve evlerinin su ihtiyacını karşılıyorlardır. Bu durum İngiliz yardımseverleri çok rahatsız eder, hemen kimseye sormadan İngiltere’de para toplarlar ve bu para ile su boruları döşer, evlere mutfak inşa eder, musluklar yaparlar, artık köylü kadınlar su taşımak zorunda kalmayacaklardır. Yardımseverler mutlu mesut evlerine döner.
Aradan bir yıl geçer, aynı grup yine köyü ziyaret eder. Fakat köyde gördükleri onları çok şaşırtır ve kızdırır, köyde tüm musluklar kırılmıştır. Kadınlardan birine soralar, “bu muslukları kim yaptı, kocalarınız mı kırdı?”. “Yok” derler kadınlar, “biz kırdık, su taşımaya giderken diğer kadınlar ile konuşma şansımız oluyordu, suyolu kendimiz tek özgür hissettiğimiz anlardan biriydi, fakat musluklar yüzünden evden çıkamamaya başladık, özgürlüğümüzü, tek kendimize ait zamanı musluklar yüzünden kaybettik.”
Şu anki, batılı Türkiyelilerin yaklaşımı aynı bu örnekteki İngilizlerin yaklaşımına benziyor. Oradaki insanlar ile sohbet etmeden, onların ihtiyaçlarını dinlemeden, neler yaşadıklarını hissetmeden, “kürt sorunu” diye tanımlanan sorunu sadece yüzeysel olarak değerlendirmiş oluruz. Medya, partiler, sendikalar, STÖler vs. olarak bu yaklaşımı değiştirmeden bir arpa boyu yol gidemeyiz.
Benim konuya dair ikinci temel sorunsal ise AKP ile ilgili. AKP’nin ve Başbakan’ın son açıklamalarını önemli buluyor olmakla ve yapacaklarını dört gözle bekliyor olmakla beraber, AKP’nin bu konuya yaklaşımında bir ümmetçilik, Müslüman kardeşlerimizçilik de seziyorum.
Hatırlarsanız, Filistinli Müslümanlara arka çıkan AKP Hükümeti binlerce Müslüman olmayan Afrikalıyı öldüren Sudan devlet başkanını ise şeref konuğu olarak ağırlamıştı.
Benzer bir şekilde Kürt Sorunu’nu Demokrasi Sorunu olarak tanımlayan Başbakan, bu ülkedeki Ermenileri, Rumları ve onların sorunlarını halen görmezden geliyor.
Acaba diyorum o yüzden, Kürtler ile ilgili problemleri çözmeye çalışmasındaki temel etken, “Kürtlerin Müslüman olması mı?” diye sormadan da edemiyorum. Eğer öyle ise, yapılacak olanlar yüzeysel kalacak, ülkedeki demokrasi hastalığının üstesinden gelemeyecek sadece ve sadece “totaliter, militarist” rejimimizin, dostlar alışverişte görsün misali “daha demokrat” görünmesine sebep olacaklardır.
Keza bizim Kürt değil demokrasi sorunumuz var ve bu sorunumuz, Kürtleri nasıl etkiliyorsa, Rumları, Ermenileri, Alevileri, Ateistleri, LGBTTleri, kadınları da aynı şekilde etkiliyor ve eziyor. Sadece baskının gerekçesi ve yöntemi değişiyor. Mesela Kürtlerde bu etnik kimlik üzerinden ilerlerken kadınlar üzerinde cinsiyet üzerinden yapılıyor. Baskı aynı baskı, kurulmak istenen tahakküm aynı tahakküm.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…