Bülent Şık
Douglas Adams’ın “Otostopçunun Galaksi Rehberi” isimli kült kitabının ilk cildi absürd bir girişle başlar. Dünya’ya dev bir uzay gemisi yaklaşmaktadır ama olayın yarattığı heyecan bir süre sonra yerini dehşete bırakır. Dünya galaksiler arası bir otoyol inşaatının tam üzerinde yer aldığı için, otoyol inşaatını yapan uzaylı firma yetkilileri tarafından buharlaştırılarak yok edilecektir. Buna engel olmak için intergalaktik otoyolu inşa eden uzaylılar ile görüşen dünya liderleri konudan haberdar edilmediklerini ve dünyada yaşayan bütün canlıların yok olmasına yol açacak böyle bir eylemin kabul edilemez olduğunu belirtir. Buna verilen yanıt ise, Dünya’nın istimlak edilmesi için verilen kararın başka bir galakside yer alan bir gezegendeki imar bürosunda ilan edildiği ama yasal süresi içinde Dünya’dan hiç bir itiraz gelmediğidir. Yani yapılacak bir şey yoktur. Dünya buharlaştırılır.
Bu absürd öykü şu an ülkemizde birebir yaşanıyor. Sadece henüz sonuçlanmadı. Sonucun ne olacağını ise yapılan mücadelenin sürekliliği belirleyecek.
Manavgat’a bağlı Ahmetler köyünde, Toros dağları arasında bulunan Ahmetler Kanyonu yaklaşık 12 km uzunluğunda bir kanyon. Kanyonun bazı bölümlerinde derinliği 400 metreyi bulan dik yamaçlar var. Ahmetler Kanyonunun içerisinde Karpuz çayının bir kolu olan Ahmetler Suyu akar. Bu su bölge insanlarının hayati önemdeki tek su kaynağı. Kanyon çıkışından itibaren uzanan yüzlerce dönümlük arazinin tek su kaynağı da yine Ahmetler suyu. Sadece o yörede yaşayanlar için değil pek çok canlı türü için de kanyon hayati önem taşıyor.
Uzun yıllar boyunca köylerine yol, su elektrik, telefon gibi kamu hizmetlerinin gelmesini bekleyen insanların yaşadığı bir yer burası. İnsanların kamu hizmetlerinin geç gelmesine alışkın olduğu bir yer. Kendi kendine yeten bir yer. Yolu hemen her zaman olduğu gibi şimdi de bir sorun. Yıllarca yollarının yapılmasını bekleyen köylüler bir gün köye gelen iş makinalarını görünce ne kadar sevindiklerini anlatıyor. Sonra anlıyorlar ki, gelen iş makinaları köyün yukarısında bulunan “Ahmetler Kanyonu”na yapılacak HES inşatı için gelmiş. Kimse inanmıyor buna. Çünkü üçbin nüfuslu, üstelik okumuş yazmışın bol olduğu köyde bu durumdan hiç kimsenin haberi yok.
Kimsenin haberi yok çünkü; HES inşaatı ile ilgili karar, köyün bağlı olduğu Kaymakamlık’da insanların görmesinin pek de mümkün olmadığı bir yere asılmış.
Bölgede bulunan Taşkesiği, Hacıobası, Uzunkale, Hacıahmetler köyleri içme ve sulama suyu ihtiyaçlarının tamamına yakınını, kanyondan yeraltına sızan suyun, kilometrelerce mesafe katettikten sonra o köylerin yakınlarında tekrar yerüstüne çıkması sayesinde gidermekte. Ancak HES inşaatında yer alan tünel ile yukarıda kanyon girişinde yönü değiştirilerek toplanacak su ile hem kanyondaki doğal hayat ve hem de köylülerin ihtiyacı olan bu suya el konulacak. Aşağıdaki resmin ortasında bulunan kahverengi bölüm kanyon ve onun dışından geçen kesikli çizgiler ise tünel inşaatını göstermekte.
Firma yetkilileri tarafından kanyondaki yaşamı sürdürmeye yetecek kadar can suyu verilmesi taahhüt ediliyor ama bu bir işe yaramayacak. Yukarıdaki resimden anlaşılacağı üzere kanyona can suyu vermek onu kurtarmayacak. Çünkü tünel kanyona giren suyun çok büyük bir kısmını toplayacak. Eskiden gürül gürül akan ve kanyonu besleyen akarsu yazları artık çok azalıyor; kanyon çıkışına kadar ulaşamıyor. Aşağıdaki fotoğrafta görülebileceği gibi balık, kuş, omurgalı başta olmak üzere pek çok canlı türünün yazın hayatta kalması kanyonun derin çukurlarına ve irili ufaklı sayısız mağaralarına hapsolan su sayesinde mümkün olmakta. Bir süre buralara hapsolan hayat, su bollaşınca tekrar kanyona yayılıyor. Bu olağanüstü şey bile her şeyi durdurmak için yeterli olmalıydı.
Bunlara ek olarak, her bir metresinde 4.5 kilogram dinamit kullanılarak kanyon hattının tamamına yapılacak olan tünel, insan ölümlerini de içine alan büyük bir heyelan ve göçük tehlikesi barındırıyor. Bu kadar çok patlayıcı kullanılmasının doğal hayatta tam olarak ne kadar zarara yol açacağını bilmek ise olanaksız. Projenin inşası halinde, kanyon yatağındaki hayatın devamı için yeterli olduğu düşünülen can suyu çok az mesafe kat ettikten sonra kaybolacak. Ahmetler Köyü halkının temel geçim kaynağı olan tarım arazilerinin yüzde 90’ı santralin inşa edileceği bölgede. Tünelde taşınacak ve santralde kullanılacak olması nedeniyle suyun kimyası ve kalitesi de bozulacağından, çiftçilik büyük zarar görecek.
Ülkemizdeki doğal hayatı mahveden, su kaynaklarını ticarileştiren bütün HES projeleri bittiğinde, HES’lerden üretilen enerji, toplam enerjinin sadece yüzde 5’i civarında olacak. Evet sadece yüzde beş. Basit tasarruf önlemleriyle bile çok daha fazlasını kazanmak mümkün. Ürettiğimiz elektriğin yüzde 15’i enerji nakil hatlarında kayboluyor! Çok açık ki amaçlanan enerji üretimi değil. Asıl amaç su kaynaklarına el koymak ve bu suyu tarlasında, toprağında, evinde kullanana parayla satmaktır. Bu kadar yıkım asıl bunun için.
Not: Yazıda geçen fotoğraflar ve bazı teknik bilgiler yöre sakinlerinden Mustafa Koç ve İbrahim Koç’tan temin edilmiştir. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Bilgi için:
Ahmetlerkoyu@gmail.com,
www.ahmetler.net/
Bülent Şık
bulentilgaz@gmail.com
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…