Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) çağrısıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için yaklaşık 200 davadan açılan 15 davanın duruşması Danıştay 10. Dairesi’nde 9.45’te başladı. Danıştay Savcısı Aytaç Kurt İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararının hukuka uygun olmadığı yönünde mütalaa verdi.
Savcı 28 Nisan’da olduğu gibi fesih kararının iptal edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdi. Mahkeme karar açıklamazken Sözleşme’nin feshine dair kararın iptali için açılan davaların sonraki duruşmaları 14 ve 23 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek.
Yurdun dört bir yanından kadınlar, erkek şiddetine kurban giden kadınların yakınları, kadın ve LGBTİ+ hak savunucuları, avukatlar ve siyasi parti temsilcileri Danıştay’daki ikinci duruşmaya katılmak için Ankara’ya geldi. İstanbul Sözleşmesi davası öncesi kadınlar saat 9.00’da Danıştay önünde basın açıklaması gerçekleştirmiş, Sözleşme’nin sonuna kadar savunulacağı yönünde mesajlar verilmişti.
Danıştay 10. Dairesi’nde başlayan duruşmaya ilişkin notlar EŞİK’in sosyal medya platformundan paylaşıldı. 28 Nisan’dan daha kalabalık olduğu belirtilen salonda erkek şiddetine maruz kaldığı için hayatını kaybeden kadınların yakınları da yer aldı.
Koruma kararına rağmen öldürülen kadınların ailelerinin de söz aldığı salonda “Asıl katil kadınları korumayan devlettir” sözleriyle siyasi iktidara seslenildi.
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Müjde Tobey Erden mahkemede gerçekleştirdiği konuşmada yer verdiği “Evet, dedik ki katil devlet. Peki yaşayan kadınların sorumluluğunu kim alacak? Evet, savunma yapıyoruz ama bugün siyasi bir davada olduğumuzu hepimiz biliyoruz” sözleri salondan alkış topladı.
Erkek şiddetiyle hayatını kaybeden kadınların aileleri ise Erden’in konuşması sırasında öldürülen yakınlarının fotoğraflarını heyete gösterdi.
Erden, duruşma öncesi Danıştay önünde gerçekleştirdiği açıklamada ise yurdun dört bir yanından gelen ve eril şiddet nedeniyle yakınlarını kaybetmiş 20 aileyle birlikte salonda yer alacaklarını söylemişti.
Avukat Özge Yücel ise İstanbul Sözleşmesi’nin [Çocuğa karşı şiddetin ve istismarın önlenmesi ve failletin cezalandırılması gerken önlemleri içeren] Lanzarote Sözleşmesi’yle aynı kaderi paylaştığını belirterek “Kadına şiddet cezasız kaldığı gibi cinsel istismar da cezasız kalsın isteniyor. Devlet ayrımcılık yapıyor, aynı azamanda bunu gizlemeye çalışıyor” şeklinde konuştu.
Avukat Hülya Gülbahar ise Anayasa’yı işaret ederek “ Anayasa maddeleri çok açık, anlamak isteyenler için çok açık. Uluslararası anlaşmaların onaylanması Meclis’in bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Kanunlarda değişiklik yapan her anlaşma Meclis’in onayından geçirilmeli. Bugün burada İstanbul Sözleşmesi’ni, tüm insan hakları sözleşmelerini ama aynı zamanda hepimiz farkındayız ki Türkiye Anayasası’nı savunuyoruz” dedi.
HDP’li Pervin Buldan da savunma yapan kadınlar arasında yerini aldı ve yalnızca HDP’li kadınlar için değil, tüm kadınlar ve LGBTİ+’var için savunma yaptığını ifade ederek “AKP İstanbul Sözleşmesi’ni kendi kazanımı gibi ifade etmişse de bu Sözleşme kadın örgütlerinin, mücadele eden kadınların zaferidir” şeklinde konuştu ve ekledi:
“Kapsadığı kesimlerin din, dil, ırk farklılıklarından dolayı mağdur edilmemesini esas alır. Bu esasın önemini daha önce maalesef Fatma Altınmakas davasında gördük. Evli olduğu erkek tarafından katledilen Fatma’nın Türkçe bilmediği için jandarma karakolunda kendisini ifade edemediği ortaya çıkmıştı. Bugün ülkede Türkçe bilmeyen belki milyonlarca kadın bulunmaktadır. Ülkenin bu kadar dış göç aldığı ve kadınların savaş sonrası göç sürecinden en çok etkilenen kesim olduğu gerçeği göz önünde bulundurulunca İstanbul Sözleşmesi’nin devleti sorumlu kıldığı tercüme konusu hayati bir önem kazanmaktadır”
Avukat Şenal Sarıhan da Aksaray Barosu’nu temsilen mahkeme salonunda yer aldı ve “Kadınlar hep direndiler seslerini yükseltmeye çalıştılar, eşitlik için mücadele ettiler. Kadınların yanında durmadığı için, haklarımızı aldığı için bu son 20 yılı sevmiyoruz” dedi
İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden avukatlar Fulya Sadıklı ve İdil Tetik kişisel açılmış bir davada Sözleşme şu sözlerle savundular:
“Bu dava sadece kadınların değil hepimizin davasıdır. Devlet çocuğu, kadını, LGBTİ+’ları korumakla yükümlüdür.”
Kırklareli Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Avukat Oylum Yaman da Türkiye’nin hukukun üstünlüğü indeksinde 139 ülkede 117. sırada olduğuna dikkat çekerek “Bizler yargı bağımsızdır demek istiyoruz. Bu vicdani kanaati size bırakıyoruz” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise “Erkeklerin işlediği cinayetlerden hemcinslerim adına utanarak; kadınlar adına, kamu adına, Türkiye’nin ortak geleceği adına talepte bulunuyorum. Kadınların hakkını savunmak için tarihi sorumluluk taşıyorsunuz” dedi.
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka mahkemeden çıkacak kararı “Çıkacak kararın adaletli olmasını arzu ediyoruz. Tarihi bir gün ve tarihi bir sorumluluk. Kadınların yaşam hakkı ile ölüm arasında bir karar, 42 milyonun yaşam hakı ile tek adamın kararı arasında bir karar” şeklinde nitelendirdi.
Denizli Barosu’ndan Adnan Demirdöver, Hazal Ertemur, Ayşe Erçetin Erkoç ise kadına şiddetin cinskırım boyutuna ulaştığını belirterek öldürülen yakınlarından bahsetti:
“Arkadaşımız olan Ekim ayında öldürülen Şebnem için de buradayız.”
“Her gün tacize uğrayan, şiddete uğradığı için kendini suçlayan kadınları dinliyoruz” diyen Çanakkale Barosu’ndan Avukat Ezgi Deniz de “Kadın cinayeti dosyalarında anne babalarına çocuklarının nasıl öldürüldüğünü anlatıyoruz. Sözleşmeden vazgeçmiyoruz” şeklinde Sözleşme’yi savundu.
Sol Parti’den Avukat Gizem Özdem ise “Her gün ezilen taciz edilen kadınlar, cinsel yönelimleri nedeniyle şiddete maruz kalan LGBTİ+’lar için konuşuyorum. Sözleşme’den sonra 495 kadın cinayeti işlendi. Size sayı gibi gelebilir ama bizim için değil” dedi.
Sol Parti Avukatı Damla Atalay da şu sözlerle Sözleşme’yi savundu:
“Kolluk kuvvetleri ‘İstanbul Sözleşmesi yok ki, delil olmadan tedbir kararı alamazsınız’ diyor. Video görüntüleri olan dosyamızda koruma kararı alamıyoruz. Devlet yeni şiddet faillerinin yolunu açıyor.”
Sol Parti adına savunma yapan Avukat Selin Nakıpoğlu ise sözleşmenin amacını okudu ve ‘bununla kimin derdi olur?” diye bir soru yönelterek şu sözleri söyledi:
“Vereceğiniz kararlar devletin kadın erkek eşitliğini teşvik eden politikaların hayata geçirilmesi için önemli bir adım olacak. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmadığı, kadını boyun eğen bir yurttaş olarak toplumsal yaşamın içinden çıkarıp eve hapseden bu zihniyetle ortak olamayız.”
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…