Irkçılığın Avrupa ülkelerindeki yükselişi sürüyor. Bu yükseliş, ırkçı kitle partileri eliyle yapılıyor. Irkçı partiler, parlamenter sistemin önemli bir parçasını oluşturuyorlar. O kadar ki, Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), cumhurbaşkanı adayı çıkarıyor ve kılpayı kaybediyor. FPÖ ve benzeri partilerin oluşturduğu zincir, Avusturya’dan Norveç’e, Norveç’ten Fransa’ya, Fransa’dan Macaristan’a kadar uzanıyor. Bu zincirin halkalarını oluşturan partiler, uyguladıkları ortak politikalardan çok; ırkçı olmadıklarını söyleyerek seçmen tabanlarını genişletiyor ve yükseliyorlar.
Bir ırkın diğerinden üstün olduğu kanıtlanamayınca, ırkçılık, bu sefer de insanlığı etnisitelere ayırır. Örneğin Araplık, Yahudilik gibi etnisiteler, ırk değil etnik gruplardır. Etnik ayrıştırma, biyolojik akrabalık temel alınarak yapılır. Biyolojik akrabalık, sosyal akrabalığın tersine yatak yolu ile oluşur ve damarlardaki kanı belirler. Aynı kanı taşıyan bir etnik grup da, kendi içinde aynı kanı taşıyan bir diğeri ile eşit görülmez. Tersine biri diğerinden üstün sayılır. Örneğin cermenlerin yahudilerden üstün sayılması gibi. Bu etnik grup aidiyetine kök, köken ya da ’soy’ gibi adlar verilir. Ancak, biyolojik bir kazanım olan kan ile bir soyun diğer soydan daha üstün olduğu kanıtlanamaz. Çünkü, bilimsel olarak ortak bir kan birliği sınırının belirlenmesi güçtür. Bu sınırın koyulması için kaç kuşak geri gitmek gerekir? Kuşak sayısı saptansa bile, damarlardaki ortak kanın nerede ve nasıl başladığı ya da başladığı gibi sürüp sürmediği bilinemez ve belirlenemez.
Günümüze dek varlığını sürdüren FPÖ ve benzeri ırkçı partiler, 1960’lara gelindiğinde bir engel ile karşılaşırlar. Bu engel, Birleşmiş Milletler Örgütü (BM)’nden gelir. Irkçılığın Tasfiye Edilmesine Dair BM Sözleşmesi, 1966 yılında üye devletlerin imzasına açılır. Sözleşmenin birinci maddesi, devlet sınırları içinde ırk ve etnisiteye dayalı ayrımcılığı yasaklar. BM sözleşmesinin içeriği, uluslararası toplumun ırkçılığa tepkisidir. Bu tepki ırkçılığın taktik değiştirmesine neden olur. Irkçı partiler, ’ırk’ ve ’etnisite’yi sözlüklerinden çıkarırlar. Bu nedenledir ki, Avrupada, ’aşırı sağ’, ’tutucu sağ’ ya da ’sağ populist’ diye de adlandırılan ırkçı partilerin hepsi ırkçı olduğunu reddeder. Çünkü ’ırk’ ve etnisite yerine başka bir ayraç bulurlar. Bu ayraç, ’kültür’dür.
Kültür, etnik grup adı kullanılmadan, etnisiteye bağlanır. Çünkü, etnisitenin birinci ölçütü ’kültür’dür. Kültür ise, dil ile yaratılan değerler toplamıdır. Bu toplamın içinde din, gelenek, yaşam biçimi de dahil olmak üzere değişik bileşkenler vardır. Bu bileşkenlerin karşılıklı etkileşimi ile oluşan ’etnisite kültürü’ dinamiktir. Zaman içinde değişir ve gelişir. Çünkü, diğer etnisite kültürleri ile etkileşim içindedir. Ancak ırkçılık, dinamik olan bu kültür anlayışı yerine kültürün miras yoluyla devredilen ve değişmeyen biçimini temel alır. Böylece kültür, biyolojik akraba olan etnik grubun bir önceki kuşaktan devralıp sonrakine devrettiği değerler toplamı olur. Bu değişmez değerler toplamı, etnisitenin kültürüdür. Çeşitli kültürlere de günümüz ırkçılığı üstün ya da aşağı demez, ’farklıdır’ der.
”Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz ”.
Sermin Özürküt
İletişim: serminozu@gmail.com
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…