Bir süredir ülkemizde Covid-19 salgınının devam ettiği gerçeği gözlerden kaçırılıyor. 1 Haziran’dan itibaren kamu yönetimince önlemlerin çok büyük bölümünün bir anda kaldırılması kararı, ülkemizde ‘salgının bittiği’ gibi yorumlandı. Kamunun bu yaklaşımı toplumumuzda azımsanmayacak sayıda insanın bugün maske kullanımı, fiziki mesafeye dikkat etmek, bol bol el yıkamak gibi basit kişisel önlemleri bile bırakmasına neden oldu. Oysa ülkemizde salgın alanın gerçek uzmanlarını ve meslek örgütlerini endişelendirerek, beklenenden daha dalgalı olarak sürüyor.
Kısaca özetleyecek olursak; ilk vakanın 11 Mart’ta kayıtlara geçtiği ülkemizde salgın eğrisi 6’ıncı haftadan sonra tepe noktasına ulaşarak, düşüşe geçmişti. Ancak buna karşılık Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı olgu ve ölüm sayıları arttığı hızla azalma göstermedi. 13’üncü haftada en düşük sayıda seyreden olgu sayısı 14’üncü haftadan itibaren yine artmaya başladı ve olgu ve ölüm sayıları 1 Haziran’da gerçekleştirilen yeniden açılmanın olumsuz sonuçlarını adeta gösterir bir niteliğe büründü…
Sağlık Bakanlığı tarafından günlük olarak yayınlanan son veriler ve bakanlığın epeyce geç olarak yayınlamaya başladığı Covid-19 olgularına ait kimi epidemiyolojik verilerin yer aldığı haftalık raporlar şimdilik umutlu bir tablo ortaya koymuyor:
Açıklanan günlük ve haftalık rakamlar koronavirüs salgını açışından henüz birinci dalganın içinden çıkamadığımızı gösteriyor. Bu gidişle önümüzdeki sonbahar aylarında bazı bilim insanları tarafından geleceği iddia edilen ikinci dalgaya da birinci dalgadan çıkamamış bir ülke olarak yakalanmamız olasılık içinde…
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bugüne kadar çok sayıda ülkeyi aldığı önlemleri erken gevşettiği için uyarmıştı; uyarmaya da devam ediyor. WHO salgına karşı önlemlerin gevşetilmesi için ekonomik ve sosyal gerekliliklerin yanı sıra sağlık açısından gerekliliklerin unutulmamasını vurguluyor. Oysa tablo açık, ülkemizin de içinde olduğu bazı ülkeler sağlık gerekliliklerinin ötesinde ekonomik koşullar nedeniyle açılım adımları atıyor. Oysa Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin de (HASUDER) yaptığı açıklamada yer aldığı gibi pandemiler bir halk sağlığı sorunudur ve her halk sağlığı sorununda olduğu gibi çözüm kamu eli ile olmalıdır. Yani devlet vatandaşa ‘bundan sonra sorumluluk senin, maske kullan; fiziki mesafeye dikkat et; kendini koru’ dememeli; seyahat kısıtlamaları, karantina gibi onu koruyacak önlemleri almaya her ne pahasına olursa olsun devam etmelidir.
Peki Covid-19’a karşı önlemleri birçok bu alanın uzmanına göre erken bırakmamız bir sonuç verdi mi? Bunu söylemek zor… Mevsim itibarıyla turizm sektörü açısından bakacak olursak ülkemize en çok turist gönderen Avrupa Birliği ülkeleri (AB) hala bizi riskli ülkeler listesinden çıkartmadı. Aktif koronavirüs vaka sayısı 100 bin kişide 16 ve aşağısı olan ülkeleri güvenli sayan AB, Türkiye’de bu rakamın 100 bin kişide 20 dolaylarında olduğunu iddia ediyor. Bu nedenle de Türkiye, AB ülkeleri tarafından zorunlu haller dışında gidilmemesi gereken ülkeler arasında tutuyor. Bu arada Avrupa’daki sigorta şirketleri de, zorunlu haller dışında gidilmemesi istenen ülkeleri, güvence kapsamından çıkardı, bu nedenle ülkemize gelecek hiçbir turist sigortalanmıyor.
Bununla da bitmiyor; Türkiye dönüşü turistleri iki haftalık bir karantina bekliyor ve bu süre yıllık izinlerinden düşülmüyor. Bu durum işlerini kaybetme tehlikesi de getiriyor. Bu nedenle de 1 Haziran’da önlemlerin kaldırılması ile geleceği düşünülen turistlerin hiçbiri gelmedi… Şimdi umutlar 1 Ağustos tarihinde…
Şimdilik turizm sektörümüz yerli turistlere kaldı. Bugünlerde televizyonlarda bol bol yerli turistte dönük otel reklamları görülüyor. Bu durum seyredenlerin kafasını karıştırıcı ilginç görüntülere neden oluyor; insanları tatile davet eden otel reklamları bazen Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan ve herkesi gerekli olmadıkça evinden çıkmamaya çağıran kamu spotları ile benzer zaman dilimlerinde yayınlanıyor. Böyle olunca insanların kafası karışıyor. Oysa halk sağlığının en temel ilkesi topluma riski tüm boyutları ile açıkça anlatmak ve kafa karıştırıcı mesaj vermemek…
Bayram tatili yaklaşıyor. Peki, insanlar ne yapacak? Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan kamu spotlarına bakıp evde mi kalacak; yoksa 1 Haziran’dan itibaren yine kamu yönetimince kaldırılan kamusal önlemler sonucu açılan dev otellere mi gidecek? Unutmayın; ülkemizde salgının birinci dalgası daha bitmedi; dışarıda SARS-CoV-2 virüsü dolaşmaya devam ediyor. Üstelik kaldırılan kamusal önlemler virüsün toplum içinde dolaşımını oldukça kolaylaştırdı. Ne kadar çok dışarı çıkar ve kalabalıklara karışırsak; virüsle karşılaşma ihtimalimiz de o derece artar. Oysa bu yaz tatile gitmemek, bu bayram sevdiklerimizin ziyaret etmeyip; onları görüntülü veya görüntüsüz telefonla aramak bize hiçbir şey kaybettirmez… Buna karşılık virüsle karşılaşma ve Covid-19’a yakalanma ihtimalimizi ciddi şekilde düşürür.
Pandemi ülkemizin gerçek gündemidir ve sorun 1 Haziran’dan sonra tamamen kişisel sorumluluğumuza bırakıldı. Bugün artık gerek kendi sağlığımız için; gerekse fedakâr sağlık çalışanlarımız için daha da dikkatli olmak zorundayız…
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…