Bundan 15 gün önce Yeşil Gazete için “Referandum mu?” başlıklı bir yazı yazdım, ama yayınlamadım. Çünkü yazıyı yazdıktan sonra yaptığım araştırmalar sonucunda yazıdaki argümanın temelini oluşturan kamuoyu anketlerinin güvenirliğine ve iddia edilen eğilimin (%54’ün üzerinde Evet) doğruluğuna emin olamadım. (Bu arada %54 Evet’in, katılım oranı %70 olursa, 2,5 milyon oy farkı anlamına geldiğini hatırlatayım). Bugün çıkan son anketler de ne kadar güvenilir bilemiyorum, ama o zamanki güvensizliğim doğru olabilir. Çünkü bugünkü Sonar anketinde Evet %50’nin altında görünüyor.
O yazıyı yazdığım sırada Başbakan Erdoğan TÜSİAD’ı daha yeni tehdit etmişti ve hükümetin BDP’yle PKK’ye yönelik Evet baskısı sürüyordu. Yazının temel sorusu kamuoyu araştırmalarında Evet açık farkla önde gidiyorsa AKP neden hala bu kadar sert bir baskı sürdürüyor sorusuydu. Yoksa bu artık bir anayasa referandumu değil miydi?
***
Oylarda değişme mi var, yoksa araştırmalar mı yanılıyor bilmiyorum, ama yazının çıkış noktasını oluşturan kamuoyu anketleri tartışmalı olsa da o yazıdaki bazı saptamaların hala geçerli olabileceğini düşünüyorum. O nedenle yayınlamadığım o yazıdan birkaç alıntı yapacağım.
O yazıda madem hükümet de Evet çıkacağında bu kadar emin, o halde nedir bu telaş diye sormuştum:
“O halde AKP’nin KESK’den TOBB’ye, TÜSİAD’dan PKK’ye kadar her tarafa yönelik olarak yürüttüğü müthiş Evet baskısının, hatta bu baskıyı tehdit düzeyine vardırmasının nedeni ne olabilir? Öyle ya, hükümet sözcüsünün çıkıp açıkça “PKK de evet desin” gibi bir açıklama yapması, ya da Başbakan’ın TÜSİAD’a “bertaraf olursunuz, ona göre” diye gözdağı vermesi çok görülen bir tarz değil. Bu bir referandum olduğuna göre %50,01 yetiyor olsa gerek. Fark bu kadar açılmışken neden hala endişe ediyorlar? Amaç anayasanın bazı maddelerini değiştirmekse, az farkla da olsa değişse yetmez mi? Neden hala Evet oranını arttırmak için bu kadar bastırıyorlar?”
Bu soruya benim cevabım şuydu:
“Bence bunun tek bir açıklaması var. Bu referandum, hükümet için de, aynen muhalefet için olduğu gibi, anayasa değişikliği ile ilgili değil. En azından, artık değil. Bugün referandumu anayasadaki bazı maddelerin değişecek olması nedeniyle önemseyen sadece küçük bir azınlık kaldı gibi görünüyor. Bu azınlık için anayasa değişikliği önemli belki, ama hükümet için de, Meclis’teki muhalefet için de önemli olan tek şey yaklaşmakta olan genel seçimler.
Şu anda AKP’nin yaptığı şey, Evet oylarının oranını %60’lara doğru tırmandırmaya çalışmak ve referandumdan 7-8 ay sonra yapılacak genel seçimler için yelkenini rüzgarla doldurmak. Yüksek oranda bir Evet’in üçüncü dönemine ulaşmış tek başına yeni bir AKP iktidarının önünü açabileceğini biliyorlar. Kampanyayı bu kadar sertleştirmelerinin, herhangi bir nedenle Hayır demeyi düşünenleri ağır biçimde suçlamalarının, büyük kuruluşlardan sadece Evet vermelerini değil, açıkça Evet demelerini istemelerinin asıl nedeni bu olabilir. Hiçbir basit anayasa değişikliği (hele bu yapılan gibisi) meydanları bu kadar sertleştirmez, seçmenleri bu kadar kutuplaştırmazdı. Böyle bir şey sadece genel seçimde (veya provasında, örneğin bir ara seçimde) olur.
Çünkü ölüm kalım meselesi olan şey genel seçim; anayasa değişikliği değil. Kolay değil; AKP Türkiye’de DP’den (yani 1957’den) bu yana üst üste üçüncü kez tek başına iktidara gelmeye hazırlanan ilk parti.
Ve bu durumun sorumlusu kim olursa olsun, bu artık bir anayasa referandumu değil, genel seçim provası…”
***
Konuyla ilgili söylenecek sözler büyük ölçüde tükendi. Referandumu tekrar anayasa eksenine oturtmak için gösterilen bütün çabalar, örneğin AKP’nin anayasa değişikliğini anlatmaya çalıştığı gazete ve pano ilanları, artık boşa kürek çekmek demek. Çünkü seçmenlerin ezici çoğunluğu oyunun rengini AKP’yi nasıl gördüğüne bakarak belirleyecek. Nasıl gördüğünün ölçüsü de bazıları için ideolojik, bazıları için politik, bazıları için ekonomik, bazıları için de Başbakan’ı sempatik veya antipatik bulmaları olacak. Hatta çok sayıda seçmenin sadece hükümetin güncel politikalarına bakacağını ve icraatlarından memnun olup olmadığına göre oy vereceğini söyleyebiliriz. Yani artık bunu yeniden bir anayasa değişikliği referandumu haline getirmek için çok geç.
Bu referandumu büyük bir demokrasi adımı olarak sunanlar ve AKP’nin samimiyetini sorgulayanlarla alay edenler de yanılıyor. Demokrasi gerçekten de büyük ölçüde bir samimiyet meselesidir. Gündüz Vassaf bugünkü yazısında bu konuda söylenmesi gereken her şeyi o kadar güzel özetlemiş ki, bu yazının üzerine yeni bir söz söylemeye çalışmak gereksiz. Bu nedenle yazımın sonunda okumayanları Gündüz Vassaf’ın yazısına bağlıyorum ve bu referandum üzerine başkaca bir söz söylemek de istemiyorum.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…