Nükleer santraller üzerine iktidarlarla yönettikleri kitleler arasında yıllardan beri devam eden tartışmada Çernobil Nükleer Felaketi’ne ek olarak 6 yıldır da Fukuşima Nükleer Felaketi damgasını vuruyor. 31 yıl sonra bugün Çernobil Felaketi’nin ilave kanser vakaları ürettiğini okuyor, Fukuşima Felaketi’nin ise yüz binlerce insanın radyoaktif kontaminasyon nedeniyle evlerini, doğup büyüdüğü yerleri geri dönmelerine imkan vermeyecek şekilde yitirmesine neden olduğunu görüyoruz. Bölgede devasa miktarlarda radyoaktif katı atık oluşurken her gün reaktörleri soğutmak için kullanılan radyoaktif suyun biriktirildiğini, aşağıda detaylarını bulacağınız gibi, her gün 300 ton radyoaktif suyun bu tanklardan sızdığını öğreniyoruz. Dolayısıyla bırakın radyoaktif kirliliğin bertaraf edilmesini, üretilen projelerin acizliğine, sorunun kontrol altına alınmasının imkansızlığına ve bu durumun yarattığı ekolojik felakete tanık oluyoruz.
Yine de radyoaktif felaket kontrol altına alınmış gibi Japon Hükümeti yine de eski günlere özlem duyuyor. Hatırlarsanız Fukuşima Felaketi ilk yılını devirirken ülkede çalıştırılabilir durumdaki 43 reaktörün tamamı toplumsal itirazlarla halkın açtığı davalar neticesinde alınan geçici tedbir kararlarıyla kapatılmış, ancak dört yılın ardından emniyet şartlarının yerine getirildiği iddiasıyla üç reaktörün açılmasına yargı tarafından onay verilmişti. Bugün ise Japon Hükümeti’nin ısrarlarının neticesinde, yalnızca Kyushu Elektrik tarafından işletilen Sendai Nükleer Santralinde 1&2, Kansai Elektrik tarafından işletilen Takahama Nükleer Santralinde 3&4 ve Shikoku Elektrik tarafından işletilen Ikata Nükleer santralinde 1 no’lu reaktörler olmak üzere bugün toplam 5 reaktör yeniden devreye alınmış durumda.
Diğer taraftan Fukuşima Nükleer Felaketi, tarihte ilk kez iktidarların enerji devleriyle ilişkisinin felakete neden olabileceğini göstermesi açısından da büyük önem taşıyor. Zira önceki haberimizden hatırlayacağınız üzere, meydana geldiği an itibariyle yaşamı ipotek altına almış olan Fukuşima Nükleer Felaketi ilk kez nükleer santrallerin kurulmasına önayak olan iktidarla şirketlerin işbirliğini alınmayan önlemler bağlamında ortaya koyarak yargı önünde sorumlu ve suçlu bulmuştu. Bugün zorunlu olarak tahliye edilen 260 bin kişiden 100 bini evlerine dönmüşken henüz geri dönmemiş olan 160 bin kişiyeayda ortalama 1000 Dolar tazminat ödemek yükünden kurtulmak için hükümet tarafından bölgenin yeniden yaşanabilir hale getirildiğine dair açıklamalar yapılıyor. Neticede 2020 Olimpiyatları, iktidara nükleer felaketten sonra herşey düzelmiş gibi yapma fırsatı verecek. Olimpiyatlar için yapılan hazırlıkların radyoaktif temizlik haricinde en az 15 milyar Dolar olduğunu ise aklımızın bir köşesinde tutalım.
Altı yıldır Fukuşima Felaketi’nin yıkıcı boyutları maalesef deniz ekosistemini de büyük oranla tehdit ediyor. Tokyo Shimbun Gazetesi’nin Cuma günkü haberine göre 770 bin ton radyoaktif atık su Fukuşima’da 580 tank içerisinde depolanmış durumda. Bu konuya ele almış eski bir paylaşımımıza şuradan ulaşabilirsiniz. Diğer taraftan deniz ekosisteminin maruz kaldığı kontaminasyon balıkçılık endüstrisini de zarara uğratmış durumda kaldı ki bugün bile Fukuşimadan sonra deniz türlerinin %40’ı Japon standardlarına göre tüketime uygun değil damgası yiyor. Fukuşima deniz sahasında balıkçılık yapanlar bahsi geçen radyoaktif boşaltımın yapılması halinde Fukuşima Felaketi’nin başlamasıyla zaten pazarda ayakta kalmaya çalışan deniz ürünleri endüstrisinin büyük darbe yiyeceğini ifade ediyor. Zira sözkonusu radyoaktif suyun sezyum maddesinden artılmasına çalışılıyorsa da suda bulunan hidrojenin radyoaktif formu olan trityumdan arıtılması uzmanlara göre mümkün değil ve radyoaktif suyun denize boşaltılması, okyanusa tirityumun karışması anlamına geliyor.
Normal şartlarda nükleer santrallerin de periyodik olarak saldığı trityum besin veya sıvı alımı yoluyla canlılarda genetik deformasyonlara ve çeşitli hastalıklara yol açmaktadır.
∗http://www.nukleersiz.org/hizli-bilgi/100-neden
Pınar Demircan
(Yeşil Gazete)
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…