Fincancı davasında savcı üst sınırdan ceza istedi: Tutukluluk halinin devamına karar verildi

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın 7 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle yargılandığı, Kuzey Irak‘ta kimyasal silah kullanıldığına ilişkin davanın ilk duruşması bugün görüldü. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın tutukluluğunun devamına karar verildi. Duruşma 29 Aralık 2022 saat 13.30’a ertelendi.

‣ TTB Başkanı Fincancı’nın ilk duruşması: Hocamızı karanlığa karşı beyaz önlüklerimizle karşılayacağız

Evrensel‘in aktardığına göre; 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma salonu küçük olduğu için çok sayıda kişi duruşmaya giremedi. Çok sayıda baro başkanı, tabip odaları başkanı ayakta ya da salona alınmadı. Fincancı’nın Avukatı Meriç Eyüboğlu‘nun büyük salon talebi mahkeme başkanı tarafından reddedildi. 10’dan fazla jandarma ile birlikte salona giren Şebnem Korur Fincancı alkışlarla karşılandı.

Mahkeme Başkanı kimlik tesbiti sırasında Şebnem Korur Fincancı’ya “sen” diyerek hitap etti. Av. Meriç Eyüboğlu, buna itiraz etti. Av. Özkan Yücel ise mahkeme başkanına nezaket kurallarına uyulması gerektiğini hatırlattı. Mahkeme Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya “sen” denilmesine itiraz eden Av. Meriç Eyüboğlu’nun talebini dikkate almadı ve duruşma düzenini bozduğunu iddia etti. Diğer müdafiler de itirazına rağmen Mahkeme Başkanı “sen” hitabını sürdürdü.

‘Okuduğunuz fakültelerde eğitim verdim’

“Sana iddianameyi yeniden okuyalım mı” diyen hakime Fincancı, “Bana sen diye hitap edemezsin. Okuduğunuz fakültelerde yıllarca eğitim verdim, bana sen diye hitap etmenizi kabul etmiyorum” dedi.

Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dikkat çeken Fincancı, “64 yaşındayım. İnsanlık onuru aykırı şekilde Ankara’dan buraya kelepçeyle getirildim. Benim üst seviyede fıtığım var. Beş buçuk saat boyunca kelepçeliydim. Ben elinde silah olan birisi eğilim benim tek silahım kalemim, beynim” dedi.

‘Yaşamak ciddi iştir’

Ardından Şebnem Korur Fincancı savunmasına başladı. Fincancı, Sokrates’in Savunması‘na da gönderme yaparak, “Ben de bu suçlamaların üzerimdeki etkisini bilemiyorum ama kim olduğumu da unutmadım” dedi. Fincancı savunmasını şöyle sürdürdü:

“Mesleğimi, kimliğinden bağımsız tüm insanları görünür kılma çabasıyla sürdürdüm. Takdir edersiniz ki yıllarımı verdiğim adli tıbba, iddianameyi yazan ve adli tıbbı bildiğini iddia eden savcıdan daha çok hakimim. Videodaki belirtiler üzerine yaptığım tıbbi değerlendirme bir ön tanıdır. Tanıya erişebilmek için de etkili ve bağımsız bir soruşturma ve belgeleme gerekmektedir. Neyse ki Milli Savunma Bakanlığı, Meclis’te soruşturma yapacağını söyledi. Ama bağımsız mıydı? Hayır. Bir hekim, adli tıp uzmanı, bilim insanı ve insan hakları savunucusu olarak bilimsel özgürlük ve ifade özgürlüğü hakkını kullandığım görülebilir ve hak kullanımı suç olarak tanımlanamaz. Bir kamusal entelektüel olarak soru sorma, kamuya hakikat bildirme talebim bilim insanı sorumluluğunun yanı sıra yurttaş olmamın sorumluluğundandır. Hekimlik insana dair, insanlığa karşı suçların karşısında durmaktan, zeytinimize, arımıza sahip çıkmaya, savaşlardan iklim değişikliğine kadar her türden halk sağlığına zarar veren unsurun karşısında durmaktır. Nazım Hikmet’in de dediği gibi ‘yaşamak ciddi iştir’.”

Milli Savunma Bakanlığı katılma talebinde bulundu. Bakanlığın suçtan zarar görmediği gerekçesiyle oy birliğiyle mahkeme heyeti bu kararı reddetti. Bakanlığın avukatı ısrarla söz almak istedi, “Türk silah kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığı asılsız iddia” dedi.

Prof. Dr. Fincancı’nın avukatlarının savunmalarına geçildi. İlk sözü alan avukat Gulan Çağın Kaleli, Fincancı’nın MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından nefret söylemiyle hedef gösterildiği, hukuka aykırı gözaltı kararının bu nefret söyleminin sonucu olduğunu aktardı.

‘Hangi yayına bağlanması suç sayılamaz?’

Avukat Meriç Eyüpoğlu, Fincancı’nın tutuklanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. Maddesi’nin ihlali olduğunu belirterek şunları söyledi:

“İddianamede temel isnat, Fincancı’nın bağlandığı programın yayıncısı. Ne söylediği değil hangi yayına bağlandığı suç sayılmış. Bu suç değil. İnsan hakları ve hekimlik tarafsızlık gerektirir. Hangi yayına bağlanması suç sayılamaz? TRT‘ye bağlansaydı aynı şeyleri söyleseydi suç değil, Medya Haber’e bağlanması mı suç? Bu, yargılanma nedeni olamaz.”

TTB avukatı Hülya Yıldırım, iddianamede suç olacak bir şeyin olmadığını, yalnızca bir değerlendirme olduğunu söyledi. ‘Örgüt propagandası‘ suçunun unsurları oluşmadığı dikkat çeken Yıldırım, “Ancak bizim karşılaştığımız yargılamanın sebebi devlet yetkililerinin ‘eleştirilemezlik’ üzerinden başlattığı bir sürecin sonucudur. Unsurları oluşmayan bir suçtan tutuklu kalamaz” dedi.

Savcı, atılı suçtan üst sınırdan ceza verilmesin ve tutukluğun devamını istedi.
Mahkeme heyeti duruşmaya bir saat ara verdi.

‘Tutuklanacağımı bilerek geldim’

Verilen aranın ardından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, savcının tutukluğun devamı talebine ilişkin savunmasında tutuklanmasının cezaevini teftiş etmesi anlamına da geldiğini belirterek şunları söyledi:

“İnsan hakları savunucuları için hapishanede yapacak çok iş var. Bir arkadaşım altı yıl önce tutuklandığında devlet, kendi eliyle cezaevine teftiş için göndermiş oldu. Beni de kendi eliyle göndermesi önemli. Tutuklu olmak elbette zor ama benim gibi bir insan hakları savunucusu için hapishane, bulunmaz bir nimet.

Gazeteye hapishanedeki mahpusların, çalışanların sorunlarını yazıyorum. Biraz daha uzun süre yazmaya devam ederim.

Benim herhangi bir yere kaçma gibi durumum olamaz. Dünyanın her yerinde yaşayabilir, üniversitelerde ders verebilirim. Ama bu topraklar, benim topraklarım. Tutuklanacağımı bilerek geldim.

Ben şimdiye kadar devletin verdiği hiçbir görevi üstlenmedim. 100 binden fazla üyesi olan bir meslek örgütünün, TTB’nin başkanıyım ve onlara saygım var. Ben aklımın gücüyle görevlerimi kendim edindim. Devletin verdiği görevleri değil, TTB’li meslektaşlarımın verdiği görevi yaptım. TTB bir devlet organı değil denetleme organıdır.”

Mahkeme heyeti Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın tutukluluğunun devamına hükmederek duruşmayı 29 Aralık 2022 saat 13.30’a erteledi.

Ne olmuştu?

Türkiye’nin Kuzey Irak‘taki operasyonları sırasında kimyasal gaz kullanıldığı iddialarını değerlendiren Dr. Şebnem Korur Fincancı, görüntülerini incelediğini belirterek, “Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz” demişti.

Kimyasal gaz iddiaları Meclis’te: Etkin soruşturma istendi

Bağımsız heyetlerin bölgede inceleme yapmasının uluslararası sözleşmeler gereği zorunlu olduğuna dikkat çeken Fincancı, “Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü’nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor” diye konuşmuştu.

İddialar Meclis gündemine getirilmiş; HDP‘den Meral Danış Beştaş ve CHP‘li Sezgin Tanrıkulu bağımsız soruşturma istemişti. Edirne F Tipi Cezaevi‘nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak, görüntülere ve  iddialara TBMM’nin sessiz kalamayacağını söylemişti.

İktidar kanadı ise iddiaları reddetmiş, MSB‘dan yapılan açıklamada, TSK’nin envanterinde kimyasal gaz bulunmadığı duyurulmuştu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Irak‘taki Federal Kürdistan Bölgesi’nde yürütülen askeri operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığı iddialarına ilişkin açıklama yapan TTB Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında soruşturma başlatmıştı. Soruşturmanın ardından Fincancı 27 Ekim’de tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Soruşturma başlatılmasının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fincancı’yla ilgili şunları söylemişti:

“Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yürüttüğü sınır ötesi harekatlara iftira atan Tabipler Birliği Başkanıyla ilgili yargı harekete geçmiştir. Ayrıca bu ismin üzerinde de çalışmalarımızı yürütecek, gerekirse yasal düzenlemeyle bu ismin de değiştirilmesini sağlayacağız. Terör örgütünün diliyle konuşarak ülkesine ve ordusuna alçakça bühtan eden böyle bir şahsın, adı Türk ile başlayan bir kurumun başında olmasının milletimizin her bir ferdini rahatsız ettiğine inanıyorum.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızın yürüttüğü soruşturmanın sonuçlarına ve mahkemelerin vereceği kararlara göre hem bu kişiyle hem de bu kurumla ilgili gereken adımlar atılacaktır. Bu çerçevede kabine toplantımızda ilgili bakanlarımıza Tabipler Birliği başta olmak üzere meslek örgütlerinde yeni bir yapıya geçilmesine yönelik mevzuat çalışmalarının hızlandırılması talimatını verdik.

Meslek örgütlerini ideolojik saplantılarının borazanı haline getiren terör örgütü destekçilerini, buralardan temizleyerek bu yapıları kuruluş amaçlarına uygun faaliyetlere yoğunlaştırmakta kararlıyız.”

TTB Fincancı’nın gözaltına alınmasının ardından destek açıklamasında bulunmuş, Şebnem Korur Fincancı’nın ifadelerinin suç unsuru olmadığını belirtmişti.

Fincancı 26 Ekim’de, avukatları aracılığıyla ulaştırdığı notunda şunları yazmıştı:

“Sevgili yol arkadaşlarım,

Bu gerçek dışı durum ile karşı karşıya kaldığınız için üzgünüm. Ancak dayanışma ile bu gerçek dışı süreci aşacağımızı biliyorum.

Sizlere kaynaklarıyla bilimsel görüş sürecini aktaracaktım, fırsat olmadı. Bu süreç bitince delillendirme üzerine bir toplantı yapalım.

Sizlerin kesinlikle çok yoğunluğunuz vardır, bu yoğunluğa maalesef ben de katkı sunmuş oldum. Bu karalama kampanyasını da aşıp birlikte mücadele edeceğiz. İnsanca bir sağlık sistemini hep birlikte kuracağımız günlere dayanışmayla…

Şebnem.”

Paylaş
Yazar:
Haber Merkezi