“Adalar’da fayton üzerinden oyunlar” yazısının 1. bölümünü okumak için TIKLAYIN
Geçmişte görece zengin ve dinamik bir ekonomi hayatı olan Adalar, göçler ve değişen ekonomik trendler nedeniyle bugünkü haliyle, İstanbul’un dibinde, en az yarım yüzyıl öncesinden kalma yazlık kasabalar olarak yaşamını sürdürmüştür. Son yıllarda yazlıkçı olmayan kalıcı nüfusun gelir kaynaklarını geliştirmek için yerel yönetimin de teşvikiyle turizm alanında yatırımlar yapılmıştır. Bu nedenle de son yıllarda ciddi nüfus artışından kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır.
Küçücük bir alanda çok sayıda insanı barındırmak ve eğlendirmek için kapitalist anlayışın tek çözümü daha hızlı olmaktır. Fırınlar hızlı olmalı, yayalar hızlı koşmalı, faytonlar hızlı hareket etmelidir. Oysa konumuz olan faytonların hızı ne yaparsanız yapın belli bir noktayı geçmez. Başka bir deyişle kapitalist gelişme büyüme anlayışının ihtiyaç duyduğu sürat, ancak otomobillerle sağlanabilir.
Dolayısıyla faytonlar, sürat ve hız üzerine kurgulu gelişme kalkınma anlayışına karşı bizim direnme noktalarımızdan birini oluştururlar. Ayrıca geçmişte, Adalar’ı motorlu taşıtlara açma girişimleri yaşandığında, faytonlar ve faytoncular, direnen bisikletlilerle ve yayalarla birlikte hareket etmiş, hatta tek başlarına direnmişlerdir. Onlarca yıldır faytonlar, bisikletler ve yayalar kendi iç dengeleri içinde Adalar ölçeğinde uyumla hareket ederler. Faytoncuların mücadelesi tek başına bir kültürün, yaşam biçiminin korunması mücadelesi değil aynı zamanda ekmek mücadelesidir. Dolayısıyla güçlüdür, direngendir, Adalar’daki otomobilsiz yaşam tarzının korunmasında sosyal olarak da önemli bir yerleri vardır.
Kapitalist kalkınma anlayışı ile onun neoliberal politikalarının uygulayıcısı olan AKP iktidarı Adalar’ın kapısına çoktan dayanmıştır. Hep aynı hikaye! Önce yollar yapılır, ister tren, ister otomobiller gelsin fark etmez, sonra Kızılderililer kovulur. Ardından beyaz adamın acımasız, vahşi iktidarı başlar. Çok uzaklara gitmeyelim, daha birkaç yıl içinde Sulukule’de, Tarlabaşı’nda ve tüm Beyoğlu’nda başlayan soylulaştırma projelerinin sonuçlarını hep birlikte gözlüyoruz. Adalar’da da birkaç yıldır aynı senaryolar yaşanıyor. Önce faytoncuların yaşam biçimleriyle ilgili eleştiriler yapılıyordu, olmadı. Sonra PKK’lılar içlerinde barınıyor denmeye başlandı. Hatta “İstanbul’un tüm kanun kaçakları faytoncuların yanında saklanıyor” dedikodusunu Adalar’da kime sorsanız size anlatır. Önce dengeleri alt üst et, ardından en direngen unsurları tu kaka ilan et ve ardından da bir daha çıkmamak üzere işgal et.
Elektrikliydi, yok güneş enerjiliydi makyajlarıyla motorlu taşıtlar, yani otomobil uygarlığı yayaların ve bisikletlilerin faytonlarla birlikte paylaştığı yaşam alanını işgal ediyorlar. Üstelik de yalanın, dolanın, entrikanın, manipülasyonların bini bi para!
Adalar’daki yaşam biçimini ve kültürünü yok etmeye hazırlanan canavarın adı otomobil uygarlığı ve onun yaratıcısı kapitalist kalkınma modelleridir. Atların ölümü ya da çalışma koşullarında yaşanan olumsuzlukların hiçbirinin sorumlusu faytonlar ve faytoncular değildir. Denetim yapmayan Büyükşehir Belediyesi ve Kaymakamlık, atların tedavisini yeterince sağlamayan Tarım İl Müdürlüğü’dür.
Atlar, narin ve soylu hayvanlardır, öyle kolayına zorlu koşullarda çalıştıramazsınız. Bu yüzden de her faytoncu, altı ile sekiz arasında at bakmak zorundadır. Ada’daki atların ölüm nedenlerinin en büyük sebebi ruam denilen hastalıktır ve bu hastalığı kontrol etmek devletin ilgili kurumlarının görevidir. Tüm bu konulardaki yetki karmaşası da sorunun çözülmesinin önündeki en büyük engeldir. Her konuda olduğu gibi, ulaşım ve faytonlar konusunda da yerel belediyeye hiçbir yetki verilmediği gibi, gerekli kaynak da aktarılmamaktadır.
Sorunun çözülemeyişinin nedenlerinden birisi de bahsi geçen yerinden yönetim anlayışının uygulanmıyor oluşudur. İddia edilenin aksine, faytoncuların çoğunluğu fakir insanlardır; kendilerine ne kadar bakabiliyorlarsa, atlarına da o kadar bakabilen faytoncuları suçlu ilan etmek, ötekileştirmek, mevcut iktidar ve onun ekonomi politikalarının Sulukule’de, Tarlabaşı’nda uyguladığı soylulaştırma politikalarını desteklemek anlamına gelir.
Adalar ölçeğine hiç uygun olmayan sınırsız büyüme anlayışı, Adalar’da yaşanan sorunların ve karmaşanın asıl nedenidir. Faytonların sayısı da ilgili yönetmeliğe aykırı olarak bir miktar artmıştır, ama sayısı asıl kontrolsüz artanlar yayalar ve bisikletlilerdir. Tüm tarafların bir araya gelecekleri bir çalıştayla konu enine boyuna ele alınıp ortak çözümler üretilmezse, kazananın kimler olacağını tahmin etmek hiç de güç değil.
Daha hızlı ve konforlu bir yaşam talep etmek de Adalar’ın yok olup İstanbul tarafından işgal edilmesiyle sonuçlanır. Kaldı ki daha hızlı ve konforlu bir yaşam, her tür ulaşım olanakları ile tüm İstanbul’da mevcut. Benim önerim Adalar’ı İstanbul’a benzetmek yerine, talebi bu olanların İstanbul’da yaşamasıdır.
Her şey bir yana, kapılarda vahşi bir canavar Adalar’ı yutmayı beklerken, atlar bisikletliler ve yayalar birlikte direnmek zorundadır. Canavarı görmek için Adalar’ın yüksekçe bir yerinden İstanbul’a bakmanız yeterlidir.
Savaş Çömlek – Yeşil Gazete
“Adalar’da fayton üzerinden oyunlar” yazısının 1. bölümünü okumak için TIKLAYIN
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…