Anayasalar, yüzyıllardır insan ile insan arasındaki çatışmayı önlemek için yapılıyor. Son dönemde ise insanın doğa ile çatışmasını önlemek için ekolojik anayasalar gündeme geliyor.
İnsanın yegane hukuk öznesi olduğu bir hukuk sisteminin sorgulanmasıyla beraber doğanın da bir hak öznesi olması savunuluyor. Bir çok hukukçuya göre doğa bir hak öznesi olarak kabul edilemez çünkü doğa kendisini savunamaz, hak talep edemez. Christopher D. Stone, 1972 yılındaki “Should Trees Have Standing? Towards Legal Rights for Natural Objects? adlı makalesinde şirketlerin ve devletlerin de kendi adına konuşamadıklarını, hak talep edemediklerini söyler ve ayrıca çocukların, kadınların ve siyahların da haklarının olmadığı dönemlerden geçildiğini hatırlatır.
Dünyadaki ekolojik tahribatın ve küresel iklim değişikliğinin yaşanan ve yaşanacak sonuçları göz önüne alındığında doğanın bir hak öznesi olması ve haklarının anayasal güvence altına alınması bir çok anayasada ve sözleşmede yer almıştır. Bir kaç örnek vermek gerekirse Toprak Ananın Hakları Evrensel Beyannamesi, Halkların İklim Değişikliği Bildirgesi, Afrika Halkları Haklar Bildirgesi, Latin Amerika İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokolü, Ekvador Anayasası, Karadağ Anayasası, Portekiz Anayasası, Fransa Yeşil Şartı, Yeryüzü Şartı, Stockholm Bildirgesi, Rio Deklarasyonu, ve Aarhus Konvansiyonu’nu sayabiliriz. Bunların her biri çok çeşitli toplumsal güçlerin uzun yıllar verdiği mücadeleler sonucu ortaya çıkmıştır
Türkiye’de Ekolojik Anayasa
Ekolojik Anayasa, çevra tahribatını tümden engelleyecek ve sürdürülebilir bir ekonomik ve sosyal yaşama geçişin altın anahatarı olmayacaktır. Halihazırda Anayasa’da 56. maddede “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” yazmaktadır ve ayrıca yasalarla da bir çok düzenleme mevcuttur. Uygulamada ise yaşam alanlarının tahribini, yok olan türleri, kuruyan gölleri, çevre kaynaklı hastalıkları görüyoruz. Doğanın haklarının anayasal güvence altına alınması kadar bu güvencenin uygulanması için verilen mücadeleler ve kamuoyunun desteği de önemlidir.
Türkiye’de Ekolojik Anayasa ile ilgili tartışmalar 12 Eylül 2010’daki Anayasa referandumu ertesinde başladı. Haziran 2011 seçimlerinden sonra gündeme gelen yeni anayasa yapım sürecine çevre cephesinden müdahil olabilmek için 15 Şubat’ta Ekolojik Anayasa Girişimi başlatıldı. Çevre aktivistleri, hukukçular, milletvekilleri ve akademisyenlerden oluşan imzacı grubunun hazırladığı bir çağrı kamuoyuyla paylaşıldı. Sekreteryasını Yeşiller Partisi’nin üstlendiği Girişim, yeni anayasasının sivil, demokratik ve özgürlükçü olmasının yanısıra ekolojik olması gerektiğini ve doğanın vazgeçilmez, devredilmez haklarının anayasal güvence altına alınmasını savunmak için faaliyet göstermeye başladı. Bursa, İzmir, Ankara, Tekirdağ, Antakya, Diyarbakır ve Muğla’da çevre aktivistlerinin ve hukukçulularının bir araya geldiği toplantılar düzenlendi.Farklı anayasa çalışma grupları ile iletişimie geçilerek ortak paydalar arandı. 15 Mayıs’ta İstanbul’da bir konferans düzenlenerek tartışamalar somutlaştırıldı ve bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Yeni İnsan Yayınevi’nden 2011 yılı sonunda çıkan ve Mahmut Boynudelik’in editörlüğünde hazırlanan kitapta Ömer Madra, Burcu Akyüz, Ayşe Bilge Dicleli, Ayşen Candaş, Yücel Sayman, Mehmet Horuş, Ayhan Bilgen, Yakup Okumuşoğlu, Levent Korkut ve Serkan Köybaşı’nın Ekolojik Anayasa Konferansı’ndaki sunumları yer alıyor. Sunumların yanısıra kitapta Toprak Ana Hakları Evrensel Beyannamesi Taslağı ile Ekolojik Anayasa Konferansı Sonuç Bildirgesi de var. Bu kitap Türkiye’de ekolojik anayasa tartışmalarına dair ilk eser. Latin Amerika’da Bolivya, ekosistem haklarına anayasasında yer veren ilk ülke oldu. Bolivya Anayasası’nı da Ekoloji Kolektifi’nin çevirisiyle Şubat ayında okuyabileceğiz.
Ekolojik Anayasa
Editör: Mahmut Boynudelik
Yeni İnsan Yayınevi
2011
Barış Gençer Baykan
(Daha önce Birgün gazetesinde yayımlanmıştır)
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…