Doç. Dr. Gündoğdu’nun deprem sonrası moloz sorununu ele aldığı makalesi Science’da

Yazar:
Yeşil Gazete

Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi ve Yeşil Gazete yazarı Doç. Dr. Sedat Gündoğdu‘nun Türkiye’deki yetersiz deprem atığı yönetimini konu alan makalesi Science dergisinde yayımlandı.

Gündoğdu, makalesinde 6 Şubat’ta yaşanan Maraş depremlerinin ardından ortaya çıkan moloz yığınlarının yönetiminin aceleci ve düzensiz bir şekilde gerçekleştirildiğini belirtiyor. Bu atıkların, asbest, ağır metaller ve organik bileşikler gibi tehlikeli maddeler içerebileceği yönünde uyarıda bulunan Doç. Gündoğdu, bu durumun ayrıca insan sağlığı ve çevre için daha yüksek riskler oluşturabileceğine dikkat çekiyor.

Hatay, doğayı ikiye bölen moloz yığınları. – Fotoğraf: Mehmet Temel

Mevcut enkaz kaldırma operasyonlarının durdurulmasını ve planlı ve çevre/halk sağlığını gözeten bir yaklaşımla hareket edilmesinin önerildiği makalede söz konusu atık yönetimine karşı yapılan protestolara da yer veriliyor. 

Çevreye ve dolayısıyla canlı sağlığına zarar veren moloz atık yönetimi, Türkiye çapında geniş bir kitle tarafından da protesto edilmiş, sulak alanların kıyılarına, zeytinliklerin ortasına dökülen moloz yığınları için suç duyurusunda bulunulmuştu.

Gündoğdu, 6 Şubat’ta yaşanan depremin ardından kentlerde yaşanan yıkımı makalesinde şu cümlelerle aktarıyor:

“6 Şubat’ta, büyüklüğü 7.8 olan güçlü bir deprem, Türkiye’nin güney ve orta bölgelerini ve kuzey ve batı Suriye’yi vurdu. Bunu takiben 7.5 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Bu iki deprem binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu ve 11 Mart’ta yapılan bir hasar değerlendirmesi, çökmüş veya ciddi şekilde hasar görmüş 821 bin 302 bağımsız birim ve 279 bin binanın acil olarak yıkılması gerektiğini ortaya koydu.”

Samandağ Moloz Döküm Alanı – Fotoğraf: Mehmet Temel

‘Yüksek risk oluşturabilir’

Gündoğdu makalesinde bu yıkım sonucunda ortaya çıkan moloz atıklarının nasıl  yönetileceğine ilişkin önerilere de yer veriyor:

“Türkiye, toprak, hava ve su kirliliğinin yanı sıra hastalıkların yayılmasını önlemek için deprem atıklarını düzgün şekilde yönetmek zorundadır. UNDP tarafından yapılan değerlendirmeye göre hasarlı yapıların yıkılması yaklaşık 115 ila 210 milyon metreküp atık yaratacaktır. Normal inşaat ve yıkıntı atıkları sıklıkla zararlı maddeleri çıkarmak için ayrım işlemlerinden geçirilirler ancak deprem kaynaklı yıkılan binalarda oluşan atıklar tüm yapı malzemelerinin ve binaların içinde bulunan eşyaları da içerdiği için daha özenli bir işleme tabi tutulmalıdır. Çünkü depremler nedeniyle oluşan atıklar, asbest, ağır metaller ve organik bileşikler gibi tehlikeli maddeler içerebilir ve insan sağlığı ve çevre için daha yüksek riskler oluşturabilir.”

Fotoğraf: Mehmet Temel

Moloz döküm alanlarına karşı protestolar

Makalede, risklere rağmen, Türkiye’nin binaların yıkımı, taşınması ve atıkların yönetimi sırasında önemli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini uygulanmadığına da dikkat çekiliyor:

“Materyaller uygun olan yerlere uygun şartlarda taşınmak yerine, hükümet sulak alanlar, ormanlar, tarım arazileri, yerleşim alanları ve deprem mağdurlarını barındıran geçici çadır kentlerinin yakınlarına uygun olmayan yöntemlerle taşınmakta ve buralarda deprem enkazı için geçici depolama alanları oluşturmuştur. Bu yaklaşım bölgede yaşayanlar da dahil olmak üzere geniş bir kitle tarafından protesto edilmektedir.”

Aktivistler ekokırıma karşı Hatay’dan tepki gösterdi: Doğaya dökülen molozlara karşı dava açıldı 

Samandağ Yeşilköy moloz döküm alanında aktivistler protesto gerçekleştirdi.- Fotoğraf: Mehmet Temel

Deprem atıkları için atık sınıflandırma önlemlerinin olmamasının geri dönüşüm işlemlerinin güvenliğini engellediğini belirten Gündoğdu, “Aceleci ve düzensiz enkaz atığı yönetimi, bu atıkların kamu sağlığı ve çevre için oluşturdukları riskleri artırır” diyor.

Gündoğdu’dan uygun depolama ve analiz önerisi

Sedat Gündoğdu’nun son olarak acilen yapılması ve kaçınılması gerekenlere ilişkin uyarıları şöyle:

“Türkiye, yapı yıkım ve kaldırma işlemlerinde aceleci davranarak, alınması gereken esas güvenlik önlemlerinin maliyetinden kaçınmakta ve halk ve çevre sağlığını riske atmaktadır. Oysa ki enkaz kaldırılmadan önce tüm atıklar inşaat yapım yılına göre kategorize edilmeli ve kirlilik maddeleri analizi ile belirlenmelidir.

Toz oluşumunu önlemek, yapı yıkım atıklarını taşırken taşıma kamyonlarının üzerini örtmek ve yerinde geri dönüşüm tesisleri kurmak için önlemler alınmalıdır. Mevcut uygun olmayan depolama alanlarına yapı yıkım atıkları dökülmemelidir. Yapı yıkım atıkları, toz ve kimyasal salım için yasal standartlara uygun olarak depolanmalıdır. Bu adımları atarak, Türkiye halkının sağlığını ve çevreyi daha iyi koruyabilir.”

Önceki Haberler

Bir çocuk, deprem ve TOKİ savaşı: Terk etmeyeceğiz!

Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…

11/02/2025

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…

27/12/2024

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…

27/12/2024

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…

24/12/2024

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…

16/12/2024

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…

15/12/2024