Bu ülkede bir zamandır yine iktidarı elinde tutanların, bir kısım dayatmalarını toplum nezdinde meşrulaştırma uğraşlarına ve bu durumdan rahatsız olan muhalefetin/karşı iktidarın da hükümetin uygulamalarının anti demokratik olduğu yönündeki feveranlarına tanık olmaktayız.
Bir yanda AKP, iktidarını kalıcılaştırmak için taktik düzenlemeler ve yasal değişiklikler yapma çabasındadır. Bu çabasına karşı muhalefet edenleri anti demokratik ve halkın iradesine saygısı olmayanlar olarak mahkum etmektedir. Diğer yanda cumhuriyet tarihi boyunca, seçimle hangi iktidar gelirse gelsin devletin yönetimini elinde tutan nam-ı diğer derin devlet vardır. Sarsılan saltanatı artık iyice tehlikeye girmesi hasebiyle AKP’yi devirmenin türlü yöntemlerini denemekte ve her kozunu kullanmaktadır bunlar da. Cumhuriyet Tarihinde hiç olmadığı şekilde, AKP bu gizli iktidara karşı direnirken, hedeflediği kilit mekanizmaların zayıf noktalarını ve açıklarını da bildiğinden olsa gerek, uzlaşmayı ve iktidar paylaşımını değil, açık savaşı tercih etmektedir.
Her iki iktidar da aynı silahları kullanmakta; Demokrasi.
Her iki muhalefet de aynı argümanla kendini savunmakta; Demokrasi.
İki tarafın da çirkin yüzünü bilen ve bu kör dövüşünde taraf olmak tuzağına düşmemeyi başarabilenlerin ise durumu tahlil edip, tespit ettikleri sorun, demokrasi eksikliği, ürettikleri çözüm ise daha fazla demokrasidir.
Herkesin demokrasisi farklı, ya da herkes demokrasiyi kendi dilinde okuyor. Sadece demokrasi için değil bu okuma, herkes Atatürkçülüğü de kendi dilinde okuyor. Herkes liberalizmi de, sosyalizmi de, İslamı da, Budizmi de kendi dilinde okuyor. Herkes kendi ihtiyaçlarını gidermek, kendi küçük ya da büyük iktidarlarını kurmak ve savunmak için bu ve benzeri bir sürü kavramı kullanıyor.
Niyet sorun çözmek değil kendini meşrulaştırmak olduğunda kavramlar sadece kargaşaya yol açar, zihin bulandırır. Gündemdeki parti kapatma ve çete çökertme operasyonlarında olduğu gibi, her iki tarafın da savunusu olan demokrasiyi siz çözüm üretirken önerirseniz, aslında hiçbir şey söylememiş olursunuz.
Belirsizlikten medet ummuyorsak eğer, sözlerimizi gür ve tüm yalınlığıyla söylememiz gerek. Bu kavganın iki tarafının da halkların temel çıkarlarının düşmanı olduklarını, iktidarlarını kalıcılaştırmak pahasına en kutsal olduğunu iddia ettikleri değerleri kullanmaktan çekinmediklerini haykırmak gerekir.
Son söz olarak; Bırakın demokrasiyi, demokrasinin olmadığı ülkelerin dahi uygulamak zorunda olduğu temel insan haklarının olmadığı bu ülkede somutu isteyelim. Adil yargılanma hakkını savunalım, yaşam hakkını savunalım, düşünce ve ifade özgürlüğünü isteyelim, din ve vicdan özgürlüğünü isteyelim…
Bu hakların hiçbirinin diğerinin önünde engel olmadığı bir sistemin adı demokrasidir belki. Ama iktidar sahipleri demokrasiyi görse de tanımazlar…
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…