Yükseklik korkusu doğuştan gelen, yani içgüdüsel bir korkudur sonradan öğrenilmez; aynı şekilde yüksek ses karşısında duyduğumuz irkilme duygusu da öyle. Ancak sonradan öğrendiğimiz korkular vardır. Örneğin elimizi sobada ya da ocakta yakana kadar ateşin gerektiğinde korkulacak bir şey olabileceğini bilmeyiz ya da alıştığımız çevreden bir şekilde sökülüp atıldıktan sonra yeni girdiğimiz çevrenin bizde uyandırdığı korkuyu yaşamadan bilemeyiz.
Taze Kitap’tan çıkan Francesca Sanna’nın yazdığı Arkadaşım Korku, başka bir ülkeye gelmek zorunda bırakılan küçük kız üzerine kaleme alınmış. Bilmediği bir ülkenin, bilmediği bir şehrinde, yeni öğrendiği bir dille okula başlayan küçük kız, şehrin çocukları yerine eski dostu korkusunu arkadaş olarak tercih eder.
Geçmişte arkadaşı korkuyla bir sürü yeni şey keşfetmiş, korku onu bir çok tehlikeden korumuş, birbirlerini hiç yalnız bırakmamışlardır fakat ‘bu yeni ülkeye geldikten sonra küçük arkadaşı korku hiç de küçük değildir.’ Arkadaş dediğinle birlikte oynar, birlikte gezer en önemlisi birlikte büyürsün. O büyüdükçe sen yanında küçücük kalmaz daha da önemlisi onun ağırlığı altında ezilmezsin ama bu arkadaş bilindiği üzere sıra dışı. Elbette ki teamüllerin dışında davranacak bir yerde dostken başka bir yerde ayağını kaydırmak için çelme takacak.
Öyle de yapar; küçük kızın arkadaşı korku kızı arkadaştan edinmekten, çevreyi tanımaktan geri çektikçe küçük kız yalnızlaşır. Korku geceleri öyle homur homur gürültü çıkarır ki küçük kız uyuyamaz, korku okula gitmek istemez, yeni insanlar tanımak istemez, çevreyi keşfetmek istemez, küçük kıza kimsenin kendisini sevmediği için yalnız olduğunu söyler. Ta ki bir gün okuldaki bir çocuk küçük kıza ‘sana bir şey göstermek istiyorum’ diyene kadar.
Çocuk edebiyatında bazı duygu ve durumları çocuğun anlam evrenine göre ve onu korkutmadan anlatmak hünerli yazarların kotarabildiği bir şeydir. Arkadaşım Korku kitabında Francesca Sanna da korkunun olumlu ve olumsuz taraflarını bir arkadaşlık üzerinden tarifler. Korku ve kaygıdan gece uyuyamayan çocuğun durumunu arkadaşının gece uykusunda çok ses çıkardığı için uyuyamadığı şeklinde yumuşatarak hikayeler. Kitapta küçük kızın bir adının olmaması da aslında korku gibi küçük bir arkadaşa hepimizin sahip olduğunu imler. Bu arkadaşı besleyip beslememek de elinde esir olup olmamak okurlara bırakılmıştır. Küçük kız korkuyla birlikte yeni yeni şeyler keşfettiği gibi korkuyu tekrar eski küçük haline getirirken de yeni yeni keşifler yapar.
Çizgilere gelince, kızın koyu renk saçları nereden kaçarak bu ülkeye geldiğini düşündürür. Korku ise sevimli beyaz bir balon gibidir gün geçtikçe şişer de şişer. Akıllardan balon kocaman olduğunda bir iğne saplamak geçerse de küçük kız balonun yavaş yavaş havasını indirmeyi tercih eder. Herkesin küçük bir balonu vardır zira.
Hikayede ve resimlerde korkunun korkunç bir şey gibi çizilmemesi ve yazılmaması, okurda onunla baş edilebileceği duygusunu uyandırır. Bir çok duygu gibi korkuda dozunda olduğunda yararlı, kontrolden çıktığında zarar verebilen bir şeydir.
Zeynep Sevde‘nin Türkçeye çevirdiği kitap içine girdiği toplumun kişiyi ötekileştirmesinin yanında bu ötekileştirmenin küçük bir çocuğun içsel dünyasındaki karşılığını mercek altına alır. Korkunun karşısına dostluğu koyarak, korkudan korkmamanın en iyi yolunun onunla arkadaş olmaktan geçtiğinin altını çizer.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…