Fotoğraf: Bursa Su Kolektifi
Bursa Su Kolektifi, Marmara Denizi’nde müsilaja yol açan kirlilik ile hakkında Bursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamanın ardından denizdeki kirlilikle mücadele edilmesi talebiyle 1500 kişi tarafından hazırlanan imza dilekçeleri Müdürlüğe teslim edildi.
Yapılan açıklamada “Doğayı ve yaşamı öncelik olmaktan çıkarıp her alanda sermayenin sınırsızca büyütülmesi uğruna doğa talanına fırsat veren neoliberal kapitalist politikalar 80’li yıllardan itibaren Marmara Denizi’nin evsel, tarımsal ve sanayi atıklarının serbestçe salınımı ile bir foseptik çukuruna dönüşmesine neden olmuştur” denildi.
Deniz yüzeyinde dört aydır yoğun olarak görülen müsilajın “aşırı kirliliğin doğa tarafından suratımıza vurulan görüntüsü” olduğu belirtilen açıklamada “Yıllardır bilim insanlarının, araştırmacıların ısrarlı uyarılarına rağmen yetkililerce inkar edilen bu kirlilik nihayet bir aydır yetkililerce de kabul edilmiş, işlenen suçlar itiraf edilmiş ve oluşturulan eylem planı ile Marmara denizinin koruma bölgesi ilan edileceğinden söz edilmiştir” ifadelerine yer verildi.
Müsilajın çok büyük bir hız ile yayılıp Karadeniz ve Ege’de de görülür hale gelmesine rağmen eylem planında oluşturulan bazı çözüm söylemlerinin ucu açık bırakıldığı ve hiçbir acil önlemin alınmadığı belirtilen açıklamada “Geçen zaman süresinde yetkililerce gerçekleştirilen tek icraat denizin üzerinden bir miktar müsilajı temizleyip halkın gözünde bir temizlik gerçekleşti algısı yaratmaya çalışmaktan öteye gidememiştir” ifadeleri kullanıldı ve şu sorular yöneltildi:
Sermayenin iştahının Marmara’yı tükettiği vurgulanan açıklamada “Ölen bir Marmara ve tehlikede olan bir Karadeniz varken uzmanların tüm uyarılarına kulak tıkayarak Kanal İstanbul projesinde ısrar etmenin sebeplerini merak ediyoruz. Geri döndürülemez zararlar verecek Kanal İstanbul projesinin durdurulmasını ve kaynakların arıtma tesislerinin dönüşümü için kullanılmasını talep ediyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Bursa Su Kolektifi, açıklamanın sonunda “Doğanın ve sularımızın, sanayinin, tarımın, evsel kirli suların alıcı ortamı olmadığı bilimsel gerçeğini kabul ederek bu katliamın durdurulması yolunda acil tedbirler alınmasını ve bu tedbirlerin hayata geçmesini sağlayacak acil yasal düzenlemelerin yapılmasını tüm yetkililerden talep ediyoruz” talebini söyledi.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…