Türkiye’de tarih dersleri, ki kendileri herhangi bir tarih dersi değil, milli tarih dersidir, 1938 yılında biter. Kitabın sonunda Dolmabahçe’den bir fotoğraf ve Kemal Atatürk’ün Anıtkabir’e götürülmesinin birkaç fotoğrafı vardır. Sonra kapak kapanır. Tarih de öğrenciler için kapanmıştır.
Türkiye, bu boşluğunu son yıllarda doldurmaya çalışıyor, en azından insanların tarihlerine yönelik bir çabası söz konusu gibi. Tabi yine burada büyük bir tehlike kapımızda beklemekte ve hatta hafif hafif içeri de giriyor. Geçmişi kontrol edenin bugünü kontrol etmesi ve gelecek üzerinde söz sahibi olacak olması, haliyle tarih üzerinde büyük çarpışmaların ve çarptırmaların yaşanmasını da kaçınılmaz kılıyor. Dünya bu boşluğu büyük oranda, tarihi ile olan ilişkisini anı, biyografi ve otobiyografiyle yazılı alanda; belgesel ve tarihi filmlerle de görsel alanda dolduruyor. Türkiye’de ise “Ben okumadım ama okuyan bir arkadaşım bana anlattı” kültürü hâkim olduğu için bütün türlerin bir karışımı olarak sayabileceğimiz ve en basit anlamda anlatmaya yarayan dizilerin revaçta olması çok da şaşırtıcı değil. Bu konuda da komik durumlar olabiliyor tabii ki. Dilinin önemli ve tarihi yapıtlarından bir tanesinden hiç haberdar olmayan bir kişi, o yapıt bir dizi olarak ona anlatıldığında, gerçekleşen olaylara bakıp Türkiye’nin son dönemde çok büyük ahlak erozyonuna uğradığını söyleyebiliyor. Ama yine de Türkiye, bir şekilde boşluğunu doldurmaya çalışıyor ve biraz da olsa fikir sahibi oluyor geçmişiyle ilgili. Bu önemli bir gelişme olarak kaydedilmeli. Fakat tam olarak değerlendirildiğinde sorunlu bir gelişme bu tabii ki. Okulda öğrenmeyen, kendisi pek okuyup araştırmaya niyetli olmayan İnsan, televizyon dizilerinden yakın tarihini öğreniyor. Diziyi yapanın insafına ve Türkiye’nin özelliklerine bakarsak cesaretine kalmış şekilde.
Yakın dönemimize bakan ve bize de gördüklerini gösteren bir dizi de şu sıralar yayında. İsmi “Bu kalp seni unutur mu?” Bir bakıma Hatırla Sevgili adlı dizinin bıraktığı yerden alıyor tarihi. O tarih ise hepimizin milat yapmayı yeğlediğimiz tarih olan 12 Eylül. Dizi 12 Eylül işkencelerini gösteriyor, Diyarbakır Cezaevi’ni anlatıyor. Tabii ki yapabileceği düzeyde… Bugün Diyarbakır Cezaevi bir toplumun, bir ülkenin ve insanlığın alnındaki kara bir lekeyken kaç kişi biliyor o cezaevinde yaşananları? Yaşananların insanların kanını donduracak boyutta olduğunu? Belki bu kalbin onları hatırlamasıyla daha fazla kişi… Türkçe bilmeyen mahkûmların nasıl işkencelerle birkaç kelime de olsa öğrendiklerini, Türkçe marşlar ezberletildiğini bu diziden görüyor çok büyük bir kesim. Bu gördüklerine bakıp da, bütün bir halkın olması gereken sembollerin nasıl işkence aletine dönüştürüldüğünü anlayabilir insanlar. İnsanların işkencelere karşı kendilerini yaktıklarını kaç kişi biliyor? Cezaevi’nde ölenlerin, işkenceyle öldürülenlerin isimlerinin televizyonda bu şekilde gösterilmesi hiç mi işe yaramaz? Bence yarar ve bu yüzden önemli bir yerde duruyor, yakın tarihine çok uzak tarih bilincimizde bu dizi. Bir diziye bel bağlayacak kadar olmak tabii ki üzücü. Belki de daha üzücüsü ise şudur bizim için. Ana haberden önce tekrarları yayınlanan ve tamamen polislerin işkence etmesi ve bu işkencenin de normalleştirilmesi ve hatta sempatikleştirilmesi üzerine kurulu bir dizinin, yakın tarihi konu alan bir yapımdan daha çok izlenmesi… Bu dizi, günümüze, en azından 28 Şubat sürecine kadar gelecek gibi görünüyor. Gitgide daha çok kişiye, daha cesur şekilde ulaşması yararlı olacaktır.
Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…