Brüksel’e gidişimizin nedeni, Avrupa Parlamenteri Ska Keller’in bizi Parlamentoya davet etmesi ve Yeşiller Partisi’nin tam üye olmaya hazırlandığı Avrupa Yeşiller Partisi ile görüşme yapma niyetimizdi. Bu nedenler etrafında da görüşmeler, ziyaretler yaptık. AP Yeşiller Grubu’nun çeşitli üyeleriyle, AP’nin oluşturduğu çeşitli komisyonların aynı zamanda Yeşiller mensubu üyeleriyle görüştük, konuştuk. Konuşmalarımızın genel konusunu tabii ki Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ilişkiler oluşturdu. Genel olarak tüm görüşmelerin ileriye dair umutlu ve olumlu geçtiğini söylemek mümkün. Sorunların uluslararası olduğu bir dönemde, çözümlerin de uluslararası olacağını unutmadan hareket etmek gerekli. Bu yönde de adımlar atmak bir noktada yolumuzu Avrupa Parlamentosu’ndan geçiriyor. Bu yönde işbirliği için de Türkiye Yeşilleri ile Avrupa Yeşilleri’nin yakınlaşması, tüm Türkiye’deki muhalefet için olumlu bir gelişme olacaktır.
Peki, durum Türkiye’de böyle mi? Hayır değil. En başta, Türkiye’de koşullar henüz Avrupa’da olduğu gibi değil. Yozlaşmak istense, grileşmek istense de bu mümkün değil. Bu noktadan baktığımızda Avrupa’nın büyük ülkelerinde, belki de, Yeşiller’in ilk çıkış ilkelerine en yakın duran parti Türkiye Yeşiller Partisi. Tabii ki Avrupa’da merkezi düzeylerde durum bu. Yoksa daha Almanya’da büyük direnişleri örgütleyen, projeleri durduran, yerelde bunları yapan hep Yeşiller. Fakat ölçek büyüdükçe durum farklılaşıyor.
Ziyaretin bir ayağı da Avrupa Parlamentosu’nun Korsan Partisi üyeleriyle görüşmekti. Görüştüğümüz kadın parlamenter 20 yaşında ve İsveç’ten seçilmişti. (Politik koşulların farklılığına bakar mısınız?) Zaten AP’Ye Korsan Parti adaylarından seçilen 2 kişi de İsveç’ten gelmiş. Yüzde %7 civarında bir oy toplamışlar. Almanya’da da yerel meclislerde oylarının %6’ya ulaştığı yerler var ve 12 bin kişilik bir üye sayısına ulaşmışlar. AP’de bu iki kişi de Yeşiller Grubu’na üyeler. Yani kendilerine en yakın olarak gördükleri grup Yeşiller olmuş. Gidip görüştüğümüzde, ilk izlenim olarak Yeşiller’in 1960’lardaki haline benzeyen bir grup insan ile karşılaştık. Heyecanları, kararlılıklar, toplumdaki hitap ettikleri kitle, sistem siyaseti yapan partilere bakış açıları… Hepsi birbirini andırıyor. Tabii Korsanların esas çıkış noktasının ve öznesinin İnternet olduğunu söylemek gerek. 50 yılda bu kadar farklılığın oluşması normal tabii ki.
Türkiye’ye baktığımızda, kısa vadede böyle bir öngörüde bulunamasak da, Avrupa’da Korsanların gelişmesi hem güncel siyasetin hem de Yeşiller’in radikalleşmesi (ve Yeşiller’in özüne yaklaşması) açısından önemli bir eşik gibi duruyor. Türkiye’de ise bizim bu ara aşamalardan geçmemize gerek yok. Her şeyin daha başındayız. Önümüzdeki deneyimleri iyi değerlendirip, ona göre hareket etmemiz doğru olacaktır.
Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…