Kemal Tuncaelli
Şiddetin, savaşın hüküm sürdüğü bu topraklarda barış sessiz milyonların umudu olmaktan çıkıp, ete kemiğe bürünme şansına sahip güçlü bir olasılık haline gelmeye başladı.
Bu durum bütün hesapları dengeleri sarsan yeni bir dönemin başlangıcıdır artık. Savaştan nemalanan bütün politik pozisyonların boşa çıktığı ve altlarının boşalmaya başladığı bir sürece doğru hızla kayacaktır ülkenin gündemi. Savaşın dilini kullanan ve onlarca yıldır burada politik mevzi tutan tüm siyasal akımlar için bu süreç bir aptallaşma ve şaşırma hali yaşatmakta. Nasıl olmasın ki? Tüm siyasal argümanlarını savaşın devamı üzerine kuran bu yapılar gelişmekte olan süreçle ellerindeki temel politik gerekçelerini kaybetmekteler. Bunun telaşı ve kızgınlığı içinde değişik tepkiler geliştirmekteler. Sürece ya doğrudan saldırmakta ya da Akp ve Bdp karşıtlığı üzerinden pozisyon tutmaya çalışmaktalar. Akp’nin anti demokratik yapısı ya da Bdp ve Pkk’nın taleplerinin ülkeyi böleceği korkutması üzerinden sürece karşı bir direnme noktası oluşturmaya çalışıyorlar. Ama bir tek şeyi açıkça dillendirmiyorlar, dillendiremiyorlar.
Akan kanın durmasından yana mısınız, değil misiniz?
Barış mı, savaş mı?
Püf noktası bu işte!
Hiç kimse bu noktada açıkça laf söylemiyor. Asıl soru ve sorun bu. Bu basit soruya verilecek yanıt gerçek pozisyonları ortaya çıkaran turnusol kağıdı işlevini gösterecek çünkü.
Kimileri AKp’nin anti-demokratik uygulamaları ve oluşacak anayasada da var olabilecek sakıncaları bahane ederek, bunun üzerinden bir direnme oluşturma gayretindeler ve bu sürecin Akp’yi güçlendireceği bahanesi ile doğrudan karşı çıkamadıkları barış sürecine dolaylı bir direnç hattı çiziyorlar. Bunların çoğu kendilerinin solda politika yaptığını zanneden ama sol politikayı sadece anti-Akp olmak zannedenler.
Kimileri de Bdp ve Pkk ya ödünler verildiği, pazarlıklar yapıldığı, ülkenin bölüneceği üzerinden karşı politika oluşturuyorlar. Bunlar da kendilerini hakim millet kabul eden ve bu topraklarda yaşayan insanların efendisi olduğunu zanneden kesimlere hitap etmeye çalışan milliyetçi akımlar.
Birlikte sürece karşı ortak tavır geliştiriyorlar.
Ama bu kesimler bile açıkça savaşın devamından yanayız diyemiyor, barışın kendisine açıktan karşı koyma cesaretini gösteremiyor.
Çünkü bu toprakların savaştan bıkmış, kan ve ölümlerden yılmış insanlarının barış özleminin ne kadar sahici, ne kadar derin olduğunu ve barış düşüncesinin önünde var olan tüm engelleri parçalayarak gittikçe büyüyeceğinin farkındalar.
Çünkü barış demek yoksul evlerine düşen acının, asker ve gerilla ölümlerinin sonlanması demek. Anaların gözyaşının dinmesi demek… Her gelen telefonda evladıma bir şey mi oldu kaygısından uzaklaşmak demek. Haberleri dinlerken endişeden nefesinizin kesilmemesi demek… Oğlunu askere gönderirken ya savaşta ölürse korkusundan kurtulmak demek…
Barış demek silahların değil sözün politika yapmaya başlaması ve demokratik siyasete bir başlangıç yapabilmek demek…
Tüm bunlar Türk, Kürt bu topraklarda yaşayan herkesin ilk dileği ve talebidir.
Diğer her şey bu ölümler dursun talebinin ardılıdır ancak.
Bu yüzden barış, bu toprakların ortak talebidir. Bu ülkenin toprakları kana doydu. Evlatlarımızı bu kirli savaşa kurban vermeyeceğiz artık. Bu savaş insanlarımızın ruhunu kirletemeyecek. Kürt illerinde olsun, batı illerinde olsun evlerde bu acıyı bitirecek her çaba karşılığını bulacaktır.
Bırakın savaş taraftarları açıktan ya da dolaylı olarak buna karşı durmaya çalışsınlar.
Savaşınız batsın diyen milyonlar, barış düşüncesini büyütecek ve sağlamlaştıracaktır.
Ülkenin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde artık barışın güvencesi bundan en fazla umutlanan yoksul analarının evleridir.
Barışı samimiyetle destekleyen her siyasal akım bu süreçten güçlenerek çıkacaktır.
Savaşınızdan bıktık, yeter artık.
Şimdi barış zamanıdır.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…