Akdeniz’in mevcut karakterinin gün geçtikçe olumsuz anlamda değiştiğini ve bu değişimin de üç temel nedeni olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. İşte bu üç nedeni konunun uzmanlarıyla konuşmak için geçtiğimiz hafta Mersin’de çeşitli kurumların katılımıyla bir çalıştay düzenledik. Çalıştay kapsamında Mersin özelinde tüm Doğu Akdeniz kıyılarımızın tropikleşme, istilacı türler ve plastik kirliliği bağlamında konuştuk. Konuşmaların sonunda herkesin ortaklaştığı şeyler iklim krizi, istilacı zehirli türler ve plastik kirliliğiydi.
Bu köşede de çoğunlukla yazdığımız gibi Akdeniz’in karakteri son yıllarda hızla artan bir şekilde değişiyor. Bu değişimde, özellikle kentsel, tarımsal, sanayi ve denizcilik faaliyetleri kaynaklı atıkların payı oldukça büyük. Bu atıklar içinde özellikle plastik çöpler artık dramatik düzeylere ulaşmış ve Akdeniz’i adeta bir plastik çorbasına dönüştürmüş vaziyette. Üstelik bu çorba olma durumu sadece plastik için geçerli değil. Süveyş Kanalı aracılığıyla Akdeniz kıyılarımızı adeta istila eden zehirli ve istilacı balık türleri de Akdeniz’i plastik çorbası olmanın yanında bir de zehirli balık çorbasına dönüştürdü. Özellikle balon ve aslan balıkları hem Akdeniz ekosistemi hem de halk sağlığı için ciddi bir tehdit.
Çalıştayın dinleyicileri de dahil herkesin mevcut durumda özellikle Mersin kıyılarının hem zehirli istilacı balık türlerine hem de mikroplastik kirliliğine en yoğun şekilde maruz kalan kıyıların başında geldiğini tanıklıklarıyla birlikte anlatması ne kadar da yerinde bir çalıştay gerçekleştirildiğini ortaya koyuyordu. Özellikle bahar aylarıyla beraber başlayan mikroplastik akını ve deniz anası istilası ile yaz aylarında tüm kıyı şeridinde görülen müsilaj fenomeni Akdeniz için de çanların çalmakta olduğunu ortaya koyuyor. Tüm bu etmenler, hem kıyılarda yaşayan insanlar hem bu kıyıları kullanan hassas türler ve en nihayetinde de kent turizmini olumsuz etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir.
Çalıştayın bir diğer önemli başlığı da Akdeniz kıyı kentlerimizin sera gazı emisyonlarıydı. Çalıştayda Adana dışındaki diğer üç önemli şehir olan Antalya, Hatay ve Mersin’in sera gazı envanterlerini hazırlamış olmasının önemine de değinilerek tüm şehirlerin iklim eylem planlarını bilimsel bilgiye dayalı bir şekilde hayata geçirmesinin gerekliği de ayrıca vurgulandı.
Çalıştayın en önemli üç kelimesi balon balığı, tropikleşme ve mikroplastikti. Bu üç kelimenin birçok anlamda sıklıkla duyulduğunu hemen herkes belirtirken bunlara uyum ya da bunların giderilmesi konusundaki yaklaşımların sıkıntılı ve yetersiz olduğu da ayrıca belirtildi. Bunun yanında özellikle iklim krizi karşısında en kırılgan bölgenin Doğu Akdeniz kıyıları olması, bu bölgeye yapılacak tüm planlamaların özenle yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bu kırılganlığın azaltılması için imar planları, arazi kullanımı, tarım arazilerinin yapılaşmaya açılması, orman yangınlarına ve tahribatına neden olan faaliyetler, su kaynaklarının tahribatı, atık ve atık su yönetimi kaynaklı çevresel problemler ile maden ve endüstriyel yatırımların tekrar gözden geçirilerek Akdeniz’in hassas ve kırılgan ekosisteminin dengeleri gözetilerek yeniden planlanması ve hatta iptal edilmesi de ortaklaşılan konuların başında geliyordu.
Çalıştayda ana hatlarıyla aşağıdaki sonuçlar çıktı diyebiliriz
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…