Geçtiğimiz zamanlarda öğrendim ki, insanlar dünyanın sadece farklı yerlerinde değil, tarihin de farklı çağlarında yaşıyorlar.
Burası Uganda. Doğu Afrika’nın güneybatısında, bir zamanlar Winston Churchill’in “Afrika’nın İncisi” diye tanımlamış olduğu güzeller güzeli bir ülke. Afrika’nın İncisi, rengarenk kuşları, mango ağaçlarıyla dolu yemyeşil tepeleri ve ekvator ikliminin hemen her gün yağdırdığı yağmur sayesinde, ilk bakışta dünyanın neresinde olduğunuza dair gayet iyi bir ipucu veriyor. Gelgelelim, kırsal alanda birkaç köy, hastane, yetimhane ya da okul görüp, yerel basını ve ülkede olup bitenleri bir süre takip ettikten sonra hangi zamanda olduğunuzu hatırlamak pek mümkün olmuyor…
Afrikalılar, bir şeyler beklenenenden fazla zaman aldığında “African time”(Afrika zamanı) ibaresini kullanıyorlar.
Beş saat sürmesi beklenen otobüs yolculuğu on saat sürdü, African time…
Bir saat içinde gelecek denilen elektrik bütün gece gelmedi, African time…
vs.vs.vs
Görünüşe göre, gerçekten de Afrika’daki pek çok şey Afrika zamanı ile ilerliyor. Yavaş ve belirsiz.
Nitekim, burada da yılın 2011 olduğuna inanmak zor. “Yok” kelimesinin buradaki (özellikle kırsal alandaki)ve bugünkü anlamı ile, “Yok”un 2011 batı versiyonu sanki iki ayrı gezegenden.
Örneğin “Beş kuruş yüzünden insan mı ölürmüş canım, YOK artık!” diyebilirsiniz. Ama Uganda’da her gün, hastanelerde 16 kadın doğumda hayatını kaybediyor. Bunun sebebi ise batıda yarım terlik etmeyecek, saçma sapan bir para. Doktorlara devlet tarafından sağlanan pek bir gelir olmadığı için, doktorlar ameliyat giderlerinin hastaları tarafından karşılanmasını istiyorlar. Herhangi bir operasyonu yapmadan önce, bir nevi “bahşiş” almadan hastaya çoğu zaman ellerini bile sürmüyorlar. Hem yeteri kadar ameliyat malzemesi olmadığı için, hem de benim anladığım kadarıyla, bu “bahşiş”ler olmadığı sürece ellerine pek para geçmediği için. Örneğin doktorların ameliyat eldivenleri yok. Ve parası olmayan kadınlara, AIDS kapma riski yüzünden (gereken her şey sağlanmadığı sürece) doğum yaptırmak istemiyorlar.
Doktorların bu davranışlarının hiç mi hiç etik olmadığını biliyorum. Ama bir doktor, hamile bir kadının hastane koridorunda kıvrana kıvrana can vermesini izlemeyi kanıksayana kadar acaba neler görmüş ve geçirmiş olabilir? Düşünmek bile istemiyorum…
Ameliyat eldivenlerinin ve doktorlara ameliyat için verilebilecek “bahşiş”in yokluğu, tabii ki sadece doğum yapan kadının hayatını sonlandırmakla kalmıyor. Geride yüzlerce yeni doğmuş yetim bırakıyor ve Uganda’daki çocukların %20’si yetim. Örneğin benim çalıştığım yetimhanenin yeni doğmuşlar bölümündeki çocukların hemen hemen hepsinin anneleri hayatlarını doğumda kaybetmiş.
Batıdaki şuursuz tüketim ve israf, “alışveriş bağımlılığı” hastalığına yakalanmış milyonlar tarafından beslenedursun, Afrika’daki milyonların hayatı kimi zaman beş, kimi zaman on kuruşun yokluğuna yenik düşüyor. Ve en zengin doğal kaynaklara sahipken, en fakir halkları barındıran Afrika’da yüzyıllar önce durmuş olan zaman bir türlü ilerlemek bilmiyor…
Yazı didemafrikada.wordpress.com/ ‘dan alıntılanmıştır.
Didem Tali
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…