Arılar ekosistemin en önemli canlılarından. İklim değişikliğinin etkileri ve doğal alanların yok olması arıların yaşam alanlarının en büyük tehditlerinden. Türkiye 7,9 milyon kovan ile Çin’den sonra dünyada en fazla kovana sahip ikinci ülke olmasına rağmen bal verimi açısından dünya ortalamasının altında kalıyor. Yanlış arıcılık yöntemleri de arıların güçsüz düşmesine yol açıyor. “Arıları Yaşatalım” projesiyle geleneksel arıcılık yöntemlerinin yaygınlaştırılmasını amaçlayan Buğday Derneği, Türkiye’deki arıcılığın temel sorunlarını paylaştı.
Türkiye’de son 20 yılda arıcılık yapan kişi ve koloni sayısında büyük bir artış olsa da, arıcılığa yeni başlayan arıcıların deneyim eksikliği ve yerleşmiş bir arıcılık kültürünün olmayışı nedeniyle, Türkiye koloni sayısında dünyada 2’nci sırada yer almasına rağmen, birim koloni başına bal verimi ile diğer arı ürünleri üretiminde dünya ülkelerinin çok gerisinde yer alıyor. Bal dışındaki ürünlerin üretimi yok denecek kadar azken, balda ilaç ve antibiyotik kalıntılarının çıkması da yine bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor.
Arı hastalıklarıyla ve parazitlerle sentetik kimyasal mücadele kısa vadede başarılı gibi gözükse de, hem balda kalıntı bırakıyor, hem de uzun vadede koloniyi zayıflatarak hastalıklara açık hale getiriyor.
Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak görülen sıcaklık geçişleri (aşırı soğuk veya aşırı sıcak havalar), mevsim dışı ve sert iklim olayları da (dolu, aşırı yağış, kuraklık vb) arıları olumsuz etkileyen faktörlerden.
Bitkisel üretim yapan işletmelerin kullandıkları, başta neonikotinoid olmak üzere, pestisit ve insektisitler arıların yaşamını tehlikeye sokan ana unsurlardan. Yanlış ve zamansız ilaç kullanımından ötürü Türkiye’de her yıl ortalama 120 bin arı kolonisinin öldüğü tahmin ediliyor.
Ülkemizde yaygın olan gezgin arıcılık nedeniyle, arı türleri karıştı, ırka has özelliklerini yitirdi ve verim kaybına uğradı. Damızlık arı üretiminde cinslerin coğrafi koşullara uygunluğu gözetilmediği için gönderildikleri bölgede verim veremeyebilirler ve gittikleri bölgelerdeki arı cinleriyle karışarak o bölgeye has ırkı da bozabiliyorlar.
Betonlaşma, çarpık şehirleşme, doğal alan kaybı, büyük çaplı HES, termik santraller gibi doğal dengeleri değiştiren inşaatlar arıların yaşadığı ve beslendiği alanların azalmasına sebep oluyor. Monokültür tarım alanlarına kovan taşınması, arıların pek çok bitkiden polen ve nektar alması yerine, tek tür bitkiyle beslenmesine sebep oluyor. Bu durum arıların bağışıklık sistemini düşürdüğü gibi, baldaki enzim kalitesini de olumsuz etkiliyor. Şehirlerde ağaçlandırma yapılırken tek tip ağaç ve bitkilerin ekilmesi, arıların aç kalmasına sebep olabiliyor.
1,5 milyon ton
*Kaynak: Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Çin’deki arıcılık faaliyetleri
(Buğday Derneği, Yeşil Gazete)
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…