Dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) toprakları içinde yer alan, bugün Ukrayna’da bulunan Çernobil Nükleer Santrali’nin 26 Nisan 1986’da patlaması, büyük miktarda radyoaktif maddenin atmosfere yayılmasına ve çok geniş bir coğrafyada, ciddi çevre ve sağlık sorunları oluşmasına neden oldu.
38 yıl önce bugün gerçekleşen patlama, tarihin en kötü nükleer felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçti ve temizleme çalışmalarının 2064’e kadar da süreceği tahmin ediliyor.
Çernobil felaketi, özellikle Avrupa kıtasında olmak üzere dünya genelinde nükleer güvenlik standartlarının gözden geçirilmesine yol açtı. Felaketin ardından birçok ülke nükleer enerji politikalarını yeniden değerlendirirken, bazıları nükleer enerjiden tamamen vazgeçme kararı aldı. Günümüzde hala, nükleer enerjinin güvenliği konusunda güncel tartışmalar mevcut.
Çernobil’de yaşanan felaketin ardından radyasyon etkilerine maruz kalarak, felaketi doğrudan yaşayan Türkiye’de ise Akkuyu Nükleer Güç Santrali gibi projelerle nükleer enerjinin kullanımı yeniden gündemde.
Sivil Toplum Kuruluşları, Çernobil felaketinin yıldönümünde, nükleer enerjinin risklerine dikkat çekmek amacıyla basın açıklamaları yaparak, nükleer enerjinin olası tehlikelerine karşı uyarılarda bulunuyor ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi gerektiğini vurgulamaya devam ediyor.
TEMA Vakfı, Çernobil felaketinin 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, nükleer enerjinin getirdiği riskler ve çevresel sorunlar üzerinde durdu. Vakıf, Türkiye’de planlanan ve inşa edilmekte olan nükleer enerji santrallerine alternatif olarak temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmesi gerektiğinin altını çizdi. Nükleer santrallerin olası bir felaket durumunda bırakacağı zararın telafisi mümkün olmayacak boyutta olabileceğini vurgulayarak, nükleer enerjiye karşı dikkatli olunması gerektiğine işaret etti.
Vakıf ayrıca, iklim kriziyle mücadelede yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine değindi. Türkiye’nin son on yılda deniz sularının sıcaklığında yaşanan artışın altını çizerek, nükleer santrallerin soğutma ihtiyaçları nedeniyle deniz sularını daha da ısıttığına ve bu durumun ekosistemi olumsuz etkilediğine dikkat çeken TEMA, enerji politikalarında sürdürülebilirliğin ve ekolojik dengenin korunmasının önemini vurguladı.
Ege Çevre ve Kültür Platformu Çernobil felaketinin yıldönümünde yayınladığı mesajda, Akkuyu’daki “nükleer maceranın” bir an önce son bulması gerektiğini ve İzmir Gaziemir‘de bulunan nükleer atıkların hızla ve güvenli bir şekilde bertaraf edilmesi çağrısında bulunarak, çevresel risklere karşı dikkat çekti.
İliç Doğa ve Çevre Platformu, “Türkiye’nin Çernobili” diyerek 13 Şubat’ta İliç’teki altın madeninde yaşanan felaketi hatırlattı. Dokuz işçinin toprak altında kalmasına neden olan İliç felaketinin çevresel etkilerinin hala belirsiz olduğuna dikkat çekilen mesajda, “Santral infilak ettiğinde, devlet de Uluslararası Atom Enerji Kurulu da radyasyon sızıntısının tehlikeli boyutlarda olmadığını, gelecek nesilleri etkileyecek bir tehdit bulunmadığını söylemişti!” ifadeleri yer aldı.
İklim Adaleti Koalisyonu, daha önce Akkuyu NGS’ye yakıt getirilmesine ilişkin yaptığı basın açıklamasında Çernobil ve Fukuşima‘daki nükleer enerji santrallerinde yaşanan trajedileri hatırlatılarak şu ifadelere yer vermişti:
“Fay hattına yakınlığı ile bilinen Akkuyu’nun da Fukuşima’da yaşananlara benzer deprem ve ardından tsunami gibi felaketlerle karşılaşma riskini, özellikle 6 Şubat depremleri sonrası büyük bir ciddiyetle ele almak gerekirken, daha kurulumu tamamlanmamış reaktörlere nükleer yakıt getirmek, kesinlikle kabul edilemeyecek bir sorumsuzluktur. Oysa hükümet, Türkiye’nin de Çernobil’de yaşadığı ağır bedelden veya nükleer enerjinin geniş kapsamlı ve çok ağır yıkımlarını bize yakın geçmişte yeniden hatırlatan Fukuşima’dan ders almamakta ısrarlıdır.”
Çernobil aktivisti Adi Roche, Ukrayna’daki Zaporijya nükleer güç santraline yakın gerçekleşen insansız hava aracı saldırılarının ardından, nükleer tesislere yönelik saldırıların küresel bir nükleer tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. Roche, “Bu bir kabus senaryosu,” diyor ve Zaporijya’nın hasar görmesi durumunda, 1986’daki felaketi gölgede bırakabilecek sonuçlara yol açabileceği konusunda dünya liderlerini uyarıyor.
Bunun yanı sıra uzmanlar ve çevre savunucuları, radyoaktif kirliliğin olası tehditlerine karşı daha sıkı güvenlik önlemleri ve şeffaf denetim süreçleri talep ediyor. Özellikle Avrupa’da birçok ülke, enerji ihtiyaçlarını karşılamak için yenilenebilir kaynaklara yatırım yapmayı tercih ederken, nükleer enerjinin risklerini en aza indirgeyebilecek teknolojik gelişmeleri de yakından takip ediyor.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…