2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nün bu yılki teması “Sulak Alanlar ve İnsan Refahı” olarak belirlendi. 2024 teması, insan refahının tüm yönlerinin dünyadaki sulak alanların sağlığına bağlı olduğunu vurguluyor.
1971 yılında İran’ın Ramsar şehrinde bir araya gelen dünya ülkeleri, ‘Ramsar Sözleşmesi’ adı verilen bir anlaşmayı imzalayarak, bu ekosistemleri koruma altına aldı. Türkiye de 1994 yılında Ramsar Sözleşmesi’ni imzaladı. Sözleşmenin imzalandığı 2 Şubat günü ise Dünya Sulak Alanlar Günü olarak ilan edildi.
Sulak alanlar, ekosistemlerin önemli bir parçası olarak sucul yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda iklim kriziyle mücadeleyi, su temini ve biyoçeşitliliği destekleme gibi birçok önemli fonksiyona sahip ve doğal dengeyi destekliyor.
Ancak, insan faaliyetleri, iklim krizi ve kentleşme gibi etmenler, sulak alanları ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Bu durum, küresel ölçekte biyoçeşitlilik kaybına, su kaynaklarındaki azalmaya ve ekosistemde düzensizliklere yol açıyor.
Küresel Sulak Alanlar Raporu‘na göre, son 50 yılda dünya genelindeki sulak alanların yüzde 36’sı iklim değişikliği ve insan faaliyetleri nedeniyle yok oldu.
Bu günün, insan sağlığının sulak alanların sağlığına bağlı olduğunu hatırlattığını dile getiren Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) İcra Direktörü Inger Andersen, sulak alanların restore edilmesinin hayati önem taşıdığını söyledi.
Andersen yaptığı açıklamada, son dönemde yaşanan ve artık kent merkezlerine kadar inen orman yangınlarının, sulak alanların iyileştirilmesinin anahtar rolünü kanıtlayan olgulardan biri olduğunu kaydetti.
BM 2023 Su Konferansı’nda 44 ülke, 2030 yılına kadar üç yüz bin kilometrelik bozulmuş nehri ve üç yüz elli milyon hektar bozulmuş sulak alanı koruma ve restore etme taahhüdünde bulunmuştu. Andersen bunun önemli bir adım olduğunu söyleyerek, bu farkındalığın daha sıkı eylemlerle gerçekleştirilmesi gerektiğini aktardı.
Sulak alanların iyileştirilmesi çalışmaları kapsamında UNEP’in bu alanları uydu görüntüleri ve yapay zekayla haritalandırmak için teknoloji şirketleriyle işbirliği yaptığını belirten Andersen daha fazla ülkeyi bu mücadeleye katılmaya ve özel sektör dahil tüm kuruluşları sulak alanlar için doğaya dayalı çözümleri desteklemeye davet etti.
Türkiye’de 1930’larda başlayan sıtmayla mücadelede sulak alan kurutma çalışmalarının ardından, hızlı sanayileşme ve iklim krizinin yarattığı etkiler nedeniyle 70 yılda Türkiye’nin sulak alanlarının yüzden 60’ından fazlası yok oldu.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne göre günümüzde Türkiye’de 120 adet sulak alan bulunuyor. Bunlardan 14’ü Ramsar Alanı, 59’u ulusal öneme sahip ve 47’si yerel öneme sahip sulak alanları oluşturuyor.
Ramsar Sözleşmesi kapsamında Türkiye’de koruma altında olan sulak alanlar şöyle:
Aykatan Gölü, Burdur Gölü, Gediz Deltası, Göksu Deltası, Kızılırmak Deltası, Kızören obruğu, Kuyucuk Gölü, Manyas Kuş Gölü, Meke Maarı, Nemrut Gölü, Seyfe Gölü, Sultansazlığı, Uluabat Gölü ve Yumurtalık Lagünü.
Sulak alan bozulması, doğal olarak yaşanan ekosistemlerin insan etkisiyle zarar görmesi ve bu alanların işlevsizleşmesi durumunu ifade ediyor. Bu bozulma genellikle insan aktiviteleri, kirlilik, kentleşme, tarım, su kullanımındaki değişiklikler ve iklim krizi gibi çeşitli etmenlerle ilişkili. Sulak alan bozulması, ekosistemin kaybına, biyoçeşitlilik azalmasına ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği üzerinde olumsuz etkilere neden oluyor.
Sulak alan bozulmasının başlıca nedenleri şu şekilde:
Sulak alanlar onarılabiliyor ve restore edilebiliyor. Sulak alan restorasyonu, insan etkisiyle zarar görmüş sulak alanların eski doğal durumlarına veya benzer ekosistem hizmetlerine geri döndürülmesi veya iyileştirilmesi anlamına geliyor. Bu restorasyon çabaları, ekosistem sağlığını yeniden kazanma, biyoçeşitliliği artırma, su kalitesini iyileştirme ve sürdürülebilir su yönetimini teşvik etme amacı taşıyor.
Sulak alanların onarılması için uygulanabilecek başlıca yöntemler de şu şekildi:
Uzmanlar, bilinçli çabalar ve sürdürülebilir yönetim uygulamalarıyla sulak alanların ekosistem sağlığını geri kazanmanın ve korumanın mümkün olduğunu söylüyor. Bu, biyoçeşitliliği desteklemenin yanı sıra su temini, sel kontrolü, iklim düzenlemesi gibi ekosistem hizmetlerini geri kazanmayı hedefliyor. Sulak alan restorasyonu, çevresel sürdürülebilirlik ve ekosistem koruma çabalarının önemli bir parçasını oluşturuyor.
UNEP’e göre 1700’lerden bu yana dünyadaki sulak alanların neredeyse %90’ı bozuldu ve sulak alanları ormanlardan üç kat daha hızlı kaybediyoruz. Ancak sulak alanlar biyolojik çeşitliliğe, iklimin azaltılmasına ve adaptasyonuna, tatlı su mevcudiyetine, dünya ekonomilerine daha fazlasına katkıda bulunan kritik öneme sahip ekosistemler.
2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü, sulak alanların hızlı kaybını tersine çevirmek ve bu alanların korunması ve onarılmasına yönelik eylemleri teşvik etmek için, sulak alanlar hakkında ulusal ve küresel farkındalığı acil olarak artırmayı hedefliyor.
2 Şubat 1971 tarihinde İran’ın Ramsar kentinde sulak alanların korunması için imzaya açılan Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme’ye Türkiye dahil toplam 171 ülke taraf oldu. Sözleşme kapsamında, taraf ülkelerde toplam 2 milyon 538 bin 792 km2 alana sahip 2 bin 391 sulak alanı Ramsar Listesine girdi. Üye ülkeler, ulusal sınırları içindeki bu sulak alanları korumayı ve akıllı kullanımını sağlamayı uluslararası düzeyde taahhüt ediyor.
Türkiye, 1994 yılında Uluslararası Ramsar Sözleşmesi’ne taraf oldu. Birleşik Krallık ise 175 adet sulak alanla tüm dünyada Ramsar Sözleşmesi listesinde en fazla sulak alanı olan ülke. Fransa, 37 bin 420 km2 toplam alanıyla, Avrupa’da yüzey alanı olarak en fazla sulak alanı listeye dâhil ettirdi.
Türkiye, yüzey alanı bakımından Avrupa’nın en büyük ülkesi olmasına karşın 2020 yılı itibariyle Ramsar listesinde toplam alanı bin 845 km2 olan 14 sulak alanı ile yer alıyor. Türkiye hem özel coğrafi konumu ve ölçeği hem de sulak alan çeşitliliği ve özellikle göçmen kuş türleri açısından, içinde bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkelerinden. Bu nedenle daha fazla Ramsar alanına sahip olmayı hak ediyor.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…